Multi: Tuna <3
Kısa bir bölümle karşınızdayım. Kısa olduğu için üzgünüm çünkü tatile geldik ve şu anda bu bölümü Nevşehir'den yazıyorum. Sonraki bölümü ne zaman yazarım hiçbir fikrim yok. Bu bölümü beni yazmam için zorlayan ikizim
Hilal_Sena411 'e ithaf ediyorum. Yazım yanlışları için özür dilerim. Neyse iyi okumalar.
Akşam olmuştu ve biz eve gelmiştik. Serkan ve Nisa film izlemek istemişlerdi. Tabi ben de Nisa'nın korktuğunu bildiğim için korku filmi izlemeyi önermiştim. Bora da bunun üzerine "Annabelle" adında bir film önerdi.Nisa ve Serkan filmi ayarlarken ben de -aslında Bora'nın da yardım etmesi gerekiyordu- yiyecek ve içecekleri ayarlıyordum. Patlamış mısırları tencere koyup patlamasını beklerken diğer yandan bardaklara yetişmeye çalışıyordum.
Kısa geldim kısa gidiyorum maalesef.
Bora beni fark edince göz devirip 4 tane bardak aldı. Anladık uzunsun ama bu kadar da insanın yüzüne vurulmaz ki kısa olduğu.
"Bora patlamış mısırlara bak hemen geliyorum."
"Hıhı." Telefondan kafasını kaldırmaya tenezzül bile etmemişti. Bora'ya güvenmek çok da mantıklı gelmiyor şu anda ama hadi bakalım.
Odama gidip üzerimi değiştirdim. Mutfağa girdiğimde ilk olarak telefona bakan bir Bora gördüm. İkinci olarak ne gördüm peki merak ediyor musunuz?
Ocağı üstündeki tencerenin kapağı yaklaşık 10 cm yukarıda duruyordu. Tencerenin etrafında ise patlamış mısır küçük bir yığın oluşturmuş yığına sığamayanlarsa yerde kendi bağımsızlıklarını ilan etmişti.
Hızla ocağı kapattım ve Bora'ya döndüm. "İyi ki patlamış mısırlara bak dedik."
"Ee baktım zaten."
"Üzerine kapak kapatarak bakmış olmak anlamına gelmiyor!"
Telefondan kafasını kaldırıp mutfaktaki rönesans tablosunu aratmayacak görüntüye bakmaya başladı.
"Iııııı... Miray..."
"Sus Bora konuşma! Sinirliyim fena dalarım."
Bora sessizce içecekleri bardaklara doldururken ben de yerdeki patlamış mısırları temizlemeye çalışıyordum. Aynı zamanda da Bora'ya kızıyordum.
"Ayrılma o telefondan bütünleşmiş zaten seninle. Yüzünün yarısı radyasyondan erimiş-" Tam o anda dudakları konuşmamı engelledi. Şaka yapıyorum sadece sözümü kesti.
"Özür diledik ya işte niye kızmaya devam ediyorsun ki?"
Çöpü açıp patlamış mısırları gösterdim. "Sence?"
Durdu ve bir süre düşündü. "Tamam haklısın."
"Teşekkürler."
"MİRAY, MUTFAK SİZİ ESİR ALDI DA FİDYE FALAN Mİ İSTİYOR? GELMEZSENİZ FİLMİ BİZ İZLEYECEĞİZ."
"Bağırma geldik."
Hepimiz koltuklara oturduğumuzda filmi açıp izlemeye başladık.
-BİR SAAT SONRA-
"Sizin yapacağınız filmin ben ta-AAAAA ulan git ordan bak geliyo işte niye zorluyon hala?" Serkan kız gibi çığırıyor.
"Adamlıkta John ve Peder gibi olun." Bora anca ona odaklan sen zaten.
"Ulan hadi deriz gerçekte böyle şeyler olmaz filan diye ama gerçek hikayeden alınmış." Nisam cidden bu sefer haklısın.
"Girme işte oraya. Niye giriyorsun ki zaten? Hıh geldi işte. Birazdan ölcen ama karanlık yerlere girme isteğin hala yerli yerinde. Ya bu asansör niye aynı katta duruyo ya. Aha bebek yok. Al işte..." Ya niye böyle şeyler yapıyorsunuz ya? Hadi artık bit de kurtulalım bize de yazık.
Bir tıkırtı geldi ve ben anında çığlık atıp Bora'yı tekmeledim. Noldu biliyor musunuz? Bora yere yapıştı. Oh canıma da değsin. Bir daha bana böyle filmler izletirsen var ya Bora çok pis döverim seni.
"Birileri kapıya vurdu." Bora belini tutarak koltuğa çıktı. "Git kapıyı aç." Eliyle beni ittirdi ve ben yere düştüm.
Bora'nın saçlarını bozup kapıyı açmaya gittim. Salondan gelen Bora'nın küfürlerini takmayıp kapıyı açtım.
"Tuna? Aşkıığğğm." Tuna'ya sarıldığımda kemiklerinden çıtırtı sesleri geldi.
"ÖLÜYORUĞĞĞĞM!!!!! LAN HELP ME!!!"
Nisa gelip Tuna'yı benden kurtardı.
"Nerelerdesin Tuna hiç arayıp sormuyorsun da?"
"Kanki biliyorsun yurtdışı ya o yüzden çok yazıyor." Omzuna yavaşça vurdum.
"Ödevler, sınavlar, güzel kızlar." Başlarda yüksek sesle söylerken "KIZLAR" kısmını sessizce söyleyip göz kırptı. Nisa ikimizi de içeri ittirdi.
"Selam." Tuna elini kaldırıp Serkan ve Bora'ya selam verdi.
"Miray bi mutfağa gelir misin? İçecekler bitmiş de bana yardım et."
"Off niye ben?"
"Oflama da gel."
Mutfağa girince Bora'nın yüzü düştü. Kapıyı kapatıp ben döndü.
"Sevgilin olduğunu bilmiyordum."
"Olmayan şeyi nasıl bilebilirsin ki?"
"Tuna?"
"Kuzenim. Teyzemin oğlu."
Söylediğim şeyler ardından gülümsemeye başladı. "Boşsun yani."
"Sana doluyum." Diyerek mutfaktan çıktım.
Gece yarısı olmuş ama ben hala filmin etkisinden kurtulamamıştım. Yatmadan önce odaya 50 kere hiç oyuncak bebek var mı diye baktım. Çok şükür yoktu. Bu iyi bir şey çünkü eğer oyuncak bebek olsaydı benim ruhumu almaya çalışırdı.
Yatakta dönerken çok susadığımı fark ettim. Korka korka mutfağa girdim. Hiç ışık da açmamıştım. Kesin ölücem.
Bardağa su doldurup içtim. Bardağı tezgahın üzerine koyarken ufak bir ses duydum. Aha geldi. Öldürecek beni. Ruhumu alacak.
Çekmecelerden birini çekip tava aldım. Evet Miray çünkü Annabelle gelse ona menemen yapıp ruhunu almamasını isteyebilirsin.
Tavayı kaldırdım ve pozisyon aldım. Kapı açılınca gelen şeyin sanırım kafasına vurdum ve onu bayılttım.
Miray:1 Annabelle:0
O sırada kapıdan içeri bir şey daha girip ışığı açtı. O bir şey Nisa'ymış ve benim Annabelle de Tuna'ymış.
Miray:1 Annabelle:972536
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SARMA SUMMER
Humor"Merhaba ben Miray. Dünyanın en mütüş, zeki, güzellikte mastır yapmış, tatlı, ponçik-" "Ve uyuz." "Bora neden bölüyorsun?" "Şu sanki daha iyi olacak. Dünyanın en uyuz, geveze, gıcıklıkta mastır yapmış insanı olan Miray. Ve onun best bir yakışıklıya...