BÖLÜM - 31

2.6K 213 17
                                    

Multi: Bora

Kuzey gittikten sonra uyumayıp Nisa'nın laptopundan film izlemiştim. Güneş çoktan doğmuştu ama evdeki kimseden tık yok.

Filmde tam öpüşme sahnesi çıkınca kapı açıldı ve biri yatakta yanıma oturdu.

"Ne izliyorsun sen?"

"H-hiç bi şey Bora."

Laptopu kapatmaya çalışırken öpüşme sahnesi hala devam ediyordu.

Ekrandakileri görünce 'iyi misin?' dercesine baktı.

Al işte tüm filmde zombi öldürdüler. Bora geldi film pisleşti.

"Bu işin sonu kötü Miray haberin olsun." Eliyle kızın gömleğini çıkaran zombi avcısını gösterdi.

Huzursuzca kıpırdandım. "Açıklayabilirim." Laptopu kapattım.

"Gizli fantezilerini pek de merak ettiğim söylenemez."

Al işte!

"Ama film zevkin güzelmiş. Bi ara bana da öner böyle filmleri." Hızla omzuna vurdum. "Şaka yaptım." Omzunu ovuşturmaya başladı.

"Bizimkiler uyandı mı?"

"Tuna yemek yiyecekti. Anıl da Selin arayınca gitti."

"Gel biz de kahvaltı yapalım."

Yataktan kalkıp mutfağa indik. Tuna yine ekmek arası ekmek yiyordu.

"Tuna mal mısın?"

"Sensin o."

İlkokul lafları vol. 273594

"Birazcık normal insanların yediği şeylerden yemeye çalışsan?"

"Tam burda bir şey kırıldı."

"Gerizekalı kalbin sol tarafında."

***

Onlar kahvaltıyı hazırlarken ben de çay yapıyordum. Beş bardağa çayı koyup çaydanlığı tekrar ocağa koydum.

Nisa mutfağa girer girmez zil çaldı ve kapıyı açtı. Serkan da gelince kahvaltı etmeye başladık.

Gayet güzel bir şekilde kahvaltı yaparken peynire uzandım. Tam o sırada Tuna'nın çay kaşığı gözüme girdi.

GÖZÜM İÇİNE KAÇMIŞ OLABİLİR!

Zil çalınca Nisa gidip kapıyı açtı. Gözümü ovuştururken diğer gözümle kapıdan giren kişiye baktım.

"Abi! Senin ne işin var burda?"

"Sana da merhaba Miray."

"Merhaba. Hoşgeldin. Konuyu değiştirme."

"Babam gönderdi."

"Off!"

"Ben sana çok meraklıyım sanki. Birkaç gün durup gideceğim zaten. Ailenin yüz karası."

"İyi otur madem. Nöron yoksunu."

***

Günün devamında hiçbir şey yapmadık. Boş boş oturduk. Günümün tek eğlenceli kısmı abime çelme taktığım zamandı ki o da kısa sürdü.

Hava kararmaya başlarken çıkıp sahilde yürümeye başladık.

"Serkan hadi bunları ormana götürelim."

"Ormandaki o yere mi?"

"Evet."

WTF! Ne diyo lan bunlar?

Hepimiz sıkıldığımızdan kabul ettik. Ormanın iç kısımlarına geldiğimizde hava iyice kararmıştı. Telefon fenerlerinin el verdiği kadar yolumuzu görüyorduk.

Biraz daha yürüdükten sonra taş bir köprüyle karşılaştık.

"Nisa burası ne?"

"Bir söylentiye göre-"

"Başlatma lan söylentine söyle işte."

"Tüm hevesim kaçtı Miray."

"Söyle."

"Köprünün aşağısında perili bi ev varmış."

Dikkatlice köprüden geçip evin önüne geldik. Biz durunca uluma sesleri filan geldi.

"Çağrı gir içeri." Arada abime Çağrı derdim.

"Niye lan?"

"En büyüğümüz sensin çünkü."

"Bence sen git. İçeride bir şey varsa seni görüp kaçar zaten."

"Mal."

"Ben giriyorum." Dedi Serkan ve karanlıkta kayboldu.

"Serkan." Aha ses gelmiyo.

"Girip arayalım." Hepsi onayladı. "Peki önce kim girmek ister?"

"Fikir senden çıktı." Ne kadar iyi(!) arkadaşlarım var ya.

İçeri girdikten sonra bir şey fark ettim. Benim şarjım bitti ve el feneri kapandı.

Mükemmel(!)

Gökkuşağı olsam siyah beyaz olurum. Öyle bi şans.

Biri eliyle ağzımı kapattığında çığlık atmaya çalıştım ama sesim çıkmadı.

Öcüler gerçek değil Miray ve sen de bunu biliyorsun!

Tamam olağanüstü canlıları eleyelim.

"Miray sakın bağırma diğerleri önümüzde birazdan onları korkutacağım."

"Serkan?"

"Evet."

"Kimin eniştesi be! Oyun başlasın. Kamooon!"

Serkan kapının yanında ben de duvara yaslanmış şekilde diğerlerini bekliyorduk. Kapı kolu kıpırdamaya başlayınca Serkan bana işaret verdi. Kapı açılınca ikimizde önlerine atladık.

Nisa'nın elindeki tahta parçasıyla Serkan'a vurmasını ve abim ile Tuna'nın korkudan birbirlerine sarılması bizim için gayet normaldi.

Bir dakika lan Bora nerde?

Koluma bir elin değmesiyle çığlık atıp arkamdaki şeye sert bir tekme geçirdim.

Arkama bakınca Bora'nın yerde inleyerek yattığını görmeyi beklemiyordum.

Hızla yanına çömeldim. "Bora iyi misin? Çok çok özür dilerim. Valla korkudan oldu. Reflekslerden hep. Ya ben çok özür dilerim."

"Hayır özür dileme Miray. İyiyim ben."

"Emin misin çünkü Miray'ın tekmelerinden az çekmedim ben. Çok sert vurur kendisi."

Abime göz devirip Bora'yı yerden kaldırdım ve üzerindeki tozları silkeledim. Diğerleri kapıya doğru ilerlerken bana arkalarını dönmüş olmalarından yararlanıp Bora'nın kulağına fısıldadım.

"Aşkım özür dilerim."

***

Kahvaltıyı yaptıktan sonra Serkan ve Bora'nın yanına gittik.

"Bora iyi misin? Doğru söyle ama." İçimde hala vicdan azabı vardı.

"İyiyim Miray." Göz kırptı.

"Emin misin?"

"Oraya bir daha vurmayacağına söz verirsen daha iyi olacağım sanırım."

Umarım çok kısa değildir bölüm. Yazmaya çalıştım ama bu kadar oldu. Kitabın gidişatından memnun musunuz? Yoksa biraz daha romantik yerler -yazabildiğim kadarıyla- yazabilirim.

Sizi seviyorum.

Öpüldünüz.

THE SARMA SUMMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin