Yeni bölümle karşınızdayım. Bana biraz kısa gibi geldi o yüzden özür dilerim. Ve sonunda karakterler karşınızda. İyi okumalar.
Sahile geleli 2 saat olmuştu ama o 2 saat bana 2 yıl gibi gelmişti. 2 saatin içinde öncelikle yüzerken kafama plaj topu çarptı. Sonrasında Bora gözümü deniz suyuyla yıkadığı için yüzmekten vazgeçip kumdan kale yapmayı denedim. Denedim diyorum çünkü hiç yapamadım. Because benim arkadaşlarım sağolsun. İlk başta Bora bilerek sanatımı ayağıyla ezdi. İkincisinde Serkan üzerine düştü. Üçüncüsünde deniz suyu sayesinde canım kumdan kaleciğim boynu büküklerden kaçmış gibi bir hale geldi. Dördüncüsünde ise Bora geri geri giderken yine ama bu sefer bilmeden ezdi. Pes etmedim ve beşinciyi yapmaya çalıştım ama bu sefer de Nisa kumdan kaleye takılıp yere yapıştı. Yapışmak sanırım tam bu duruma uyan bir kelime. Gerçi sonrasında sinirlenip hepsine kum fırlattım ama bunu boşverin.
Daha sonrasında ben otururken rüzgar esti ve şemsiye üzerime düştü. Ben denizde yüzen sarmalar görürken yüzmeyi bıraktılar. Ve şimdi ben acıktığım için yemek yemeye gidiyoruz. Biliyorum gayet sıradan 2 saat geçirmiştik.
Kafeye girdik ve armut koltuklara oturduk.
"Eeee?"
"Ne eee?"
"E diyorum, ne güzel bir harfimiz değil mi?"
Bora yüzüme boş ve anlamsız bakışlar atıyordu. Serkan ve Nisa kalkıp gittiler.
"Hemen geliyoruz." Dedi Serkan.
Bunlar nereye gidiyor ya. Nisa giderken bana göz kırptı. Okey anladım ben seni.
Tam o sırada karşı masaya birkaç yakışıklı oturdu. Bora'yı çöpe attığım dakikalara hoşgeldiniz. Başlatmayın Bora'ya. Ay sen ne tatlı bir şeysin ya. Bir de bana bakıyor. Aha göz kırptı. Allah'ım sana geliyorum.
Nereye baktığımı fark eden Bora hemen kolunu omzuma attı. Kolunu Bora'ya iade edip tekrar o yakışıklının oturduğu yere baktım. O sırada bana bakmıyordu ama neyse. Bora bu sefer de gözlerimin önünü eliyle kapattı.
"Bora niye manzaramı kapatıyorsun?" Fısıldama şeklinde söylediğim şeyler sonrasında Bora kafamı kendine doğru çevirip gözlerimi açtı. Gülümseyip kulağıma doğru yaklaştı.
"Asıl manzara burada da ondan." Gülümsedim.
Şöyle bi dikkatlice bakınca bu baya güzel gülümsüyormuş be.
"Diğer manzara daha çok hoşuma gitmişti ama bu da idare eder."
"Diğer kısmı umursamayıp idare eder dediğin kısmı umursayacağım sanırım."
Bora'nın omzuna yavaşça vurdum. Ardından bilin bakalım noldu. Abim aramaya başladı. Abim yazısını görünce hafiften geri çekildi.
"Bora bak dünyanın en sessiz insanı olmanı isteyeceğim şimdi anlaşıldı mı?"
Kafasını sallayınca aceleyle telefonu açtım.
"Bu telefon niye geç açılıyor hanımefendi?"
"Telefon cebimdeydi de onu çıkarmaya uğraştım."
"Tamam neyse. Nasıl geçti yolculuğunuz hiç aramıyorsun da?"
"İyiydi. Hiçbir şey olmadı."
"Sarkmaya çalışan filan yoktu değil mi?"
"Abi ne sarkması ya. Zaten bana sarksalardı ben onları camdan aşağı sarkardım. Sen naptın abi biz gidince Sevgi ablayla?"
"Hiiç. Sen beni sorguya mı çekiyorsun acaba. Çok ayıp Miray. Abilere denir mi öyle şeyler."
"Of tamam abi ben kapatıyorum."
"Oğlum selam söyle kardeşine." Arkadan gelen annemin sesi ve abimin anneme "TAMAM." diye bağırması sağolsun şağ kulağımda sanırım küçük bir sağırlık başladı.
"Sen de selam söyle anneme." Dedim ve telefonu kapattım.
İki saniye sonra telefonum tekrar çaldı. Yine abim arıyordu. "Sen telefonu benim yüzüme kapatamazsın. Ben kapatırım." Dedi ve telefonu kapattı.
Abi ne içtin sen?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SARMA SUMMER
Humor"Merhaba ben Miray. Dünyanın en mütüş, zeki, güzellikte mastır yapmış, tatlı, ponçik-" "Ve uyuz." "Bora neden bölüyorsun?" "Şu sanki daha iyi olacak. Dünyanın en uyuz, geveze, gıcıklıkta mastır yapmış insanı olan Miray. Ve onun best bir yakışıklıya...