BÖLÜM - 24

3.1K 239 48
                                    

Multi: Bora

Aşırı sevinçle yazdığın bölüme hoşgeldiniz. Lütfen sağ ayağınızla girin.

Bekleme için özür dilerim.

Bora'yı hastaneden çıkarıp eve gelmiştik. Tuna tüm yol boyunca açım deyip durmuştu.

"Kuzen biliyor musunuz ben acıktım."

Serkan en sonunda dayanamayıp Tuna'nın ağzına vurdu. "Biliyoruz Tuna."

"Dokunmayın sevgilime." Bora böyle diyince Tuna Bora'nın yanağını sulu bir şekilde öptü.

Bora yanağını silmeye başladı. "Tuna yüzümü vakumlayacağını bilseydim hiç söylemezdim." Hepimiz gülmeye başladık.

"Akşama görüşücez Bora."

"Başım ağrıyo deme de."

İkisinin de omzuna vurdum. "İki dakikada pisleştiniz hemen." Beni takmayarak birbirlerine öpücük attılar.

"Kanka ben söyleyeyim bu bu işin sonu kötü yerlere gidiyor."

"Bi sen kalmıştın Nisa."

"Sevgilime laf atmayın." Serkan yoldan kafasını çevirip Nisa'ya göz kırptı. Tekrar yola bakmaya başladığında Nisa yanağından öptü.

"ÖHÖHÖAİLEARASINDAYAPMAYINÖHÖ!"

"ÖHÖHÖHMİRAYKISKANDIÖHÖHÖHÖ!"

"ÖHÖHÖSUSTUNAÖHÖHÖ!"

"ÖHÖAŞKIMABULAŞMAYINÖHÖHÖ!"

Miray, Tuna ft. Bora - Öksürük Atışması

Öksürük şovumuzun ardından eve varmıştık. Serkan arabayı park edince hepimiz indik.

"Serkan araba gidiyor!"

***

"El frenini çekmeyi bir insan nasıl unutur."

"Oğlum unutmuşum işte."

"Ben açım."

"Biliyoruz."

"Hazırlayayım mı ben?" Beni onayladıklarında mutfağa girip kahvaltıyı hazırladım.

Çaydanlığı elime alıp bardaklara koymaya başladım.

"MİRAĞĞY!"

Salondan gelen sesten dolayı küfredip çaydanlığı yanlışlıkla elimden fırlattım. Çaydanlığın içindeki su elime dökülünce çığlık atıp geri çekildim.

Elimi soğuk suya tutarken Bora yanıma geldi. Elimi fark etti.

"Bekle yanık kremi bulayım ben. Soğuk suya tutmaya devam et."

"Nisa yanık kremi var mı?"

Bora yanık kremiyle yanıma geri geldi. Elimi kurulayıp yanık kremini sürdü.

"Sanırım elimi buzluğa sokacağım."

Gülümsedi. Sandalyeye oturup diğerlerinin gelmesini bekledik. Beklerken tavana bakıyordum.

"Kuzenin burdayken tavana bakmaya utanmıyor musun?"

***

"Lan bi insan yanlışlıkla çaydanlığı nasıl eline düşürür hahhahahhah?"

Hunharca gülen Tuna'ya sinirle bakıyordum.

"Sen niye bağırıyorsun bana ya?!"

"Kuzen ben nereden bileyim elinde çaydanlık olduğunu?"

"İçinde tutmana gerek yok sen gül kuzen."

"Ne gülmesi yğağğ?" Aha çarpıldı.

Gülmesini engellemek için eliyle bir salatalığı alıp ağzına attı. Kendini tutamayıp gülünce Nisa'nın yüzünde yeşil bir tabaka oluştu.

Nisa büyük bir ciddiyetle Serkan'ın kulaklarını kapatıp Tuna'ya küfretti. Öyle bir küfretti ki bir an Bora kulaklarımı kapatacaktı engelledim.

Nisa küfrünü bitirip Serkan'ın kulaklarındaki ellerini çekti.

"Demirden korksaydık trene binmezdik."

"Ne?"

Bu salakça cümleyi kimin söylediğini hepimiz biliyoruz sanırım. Tabiki de ben.

Bora elini alnıma koyup biraz bekledi. "Çok sıcak." Ben ona salakmış gibi- düzeltiyorum zaten salak olduğu için bakıyordum.

"Beynin kesin eriyip kulağından aktı Miray."

"Olmayan şey nasıl akacak?"

Nisa'nın cenaze işlemlerine hemen başlayalım.

"En iyi arkadaşım filan demem yapıştırırım bi tane."

"Dokunmayın women'ıma."

İngilizce'yi doruklarında yaşayan Serkan'a hepimiz göz devirdik.

"Seni seviyorum my men." Bu kız İngilizce'den nasıl geçti ya?

***

Kahvaltımızı yapmıştık ve salonda oturuyorduk. Ayağa kalkıp mutfağa gittim. Canım sıkılıyor benim ya.

Buzdolabının kapağını açtım. İçeridekilere bakıp kendi kendime konuşmaya başladım.

Peynir: Ya Sosis, bu niye salak salak buzdolabının kapağını açıyor ya.

Sosis: Bilmiyorum. Süt adam olmuş mu diye bakıyordur hahahhah.

Süt: Yeter artık uğraşmayın benimle ya. İçse de kurtulsam.

Sosis: Sen de çok çabuk bozuluyon ya.

Peynir: Oğlum ciddi bi şey soruyorum.

Sosis: Tamam ya. Reçel Abi'ye mi sorsak? O bilir. Reçel Abi bir şey soracağız.

Reçel: Hayır. Sormayın. Bilmiyorum ben hiçbir şey.

Domates: Sormayın ona hiçbir şey. Sekiz yıldır burada o kafayı yedi. Bulaşmayın Reçel Abi'ye.

Daha sonradan buzluğu açtım.

Peynir: Zombi Şehri'ni açıyoooo.

Donmuş Fasulye: Ye biziiiğ.

Donmuş Bezelye: Yeğğğ.

Donmuş Kurban Eti: Bizi ye artığğk.

Peynir: Yazık şu kurban etlerine. Dağıt bari onları boş boş duruyorlar.

İki tarafın da kapağını kapatıp gülmeye başladım.

Peynir: Bak kapatıyo. Senin derdin ne ya? Akıtırım suyumu üstüne.

Sabun mu içsem acaba? Olmaz bu sefer işi sabuna bırakmayıp beni kendileri öldürürler.

Koltuğa oturup kendi kendime gülüyordum. Hepsi bana umutsuz vakaymışım gibi bakıyor da neyse.

"Hapşuu."

"Çok yaşa."

"Hağşuğğğ."

"Çok yaşa."

"Hıaağaağğpşşşuuu."

"Ölümsüz olmaya mı çalışıyon Tuna?"

***

Saat gece bir olmuştu. Herkes uyurken ben koltukta oturmuş korku filmi izliyordum. Ben neden korku filmi izliyorum ya?

Filmdeki kız bi ses duyup karanlık koridorda sesin peşinden gitmeye başladı.

"Lan salak öldürecekler gitme oraya! What harbiden gitmedi. Koridordan geri döndü ya la. Aha film bitti. Lan keşke karışmasaydım."

Korku filmi bittikten sonra bir romantizm filmi başladı. Kumanda uzakta olduğundan ve yerime iyice yerleştiğimden filmi değiştirmedim. Film biterken sonunda klasik bi şey olarak kız ile erkek öpüşmeye başladı.

Şu anda kendimi çayın içine düşmüş bisküvi gibi hissediyorum.

THE SARMA SUMMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin