Multi: Ceren
Bu bölümü Yedigöller'de çadırın içinde yağmur yağmasın diye dua ederek yazdım. Çünkü gök gürüldüyo ve yolda gelirken biraz çiselemişti. İnternetim 189 MB bu arada bu bölümü atınca daha da azalacak ama neyse sizin için değer. Konuşmam bittiğine göre okuyabilirsiniz.
Gece yüzmemizin üzerinden üç gün geçmişti. Dizimdeki yara iyice iyileşmişti ve artık yürürken acımıyordu.
Hepimiz Nisaların evinde toplanmış maç izliyorduk. Kapı çalınca ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda karşımdaki kişiyi görmemle olduğum yerde donup kaldım.
İTİ AN ÇOMAĞI HAZIRLA!
"Mirağğy."
"Sana da merhaba Ceren."
Ceren, Nisa'nın kuzeniydi ve ikimizde onu sevmiyorduk. Küçükken hiç de hoş olmayan şeyler yaşamıştık.
Ceren'i şöyle bi süzdüm. En son iki yıl önce görüşmüştük ama bu baya değişmiş. Üstündeki yarım atlet göğüslerini belli ediyor, şortu ise 'hiç giymeyeydin gülüm' dedirtiyordu. Lan bu saçlarını boyatmış ya. Bilmiyoruz sanki senin önceden kömür gibi saçlarının olmadığını. Burnuna da estetik yaptırmış ya la.
"Kim gelmiş?" Nisa içeriden bağırırken ensemde sıcak bir nefes hissettim.
"Miray bu yakışıklı da kim?"
Bora'yı geri ittirdim. "Seninle tanıştırmayacağım bir kişi."
Bora benden kurtulup Ceren'e selam verdi. "Bora."
"Ceren. Memnun oldum."
"Ama Bora memnun olmadı." Bora'ya döndüm. "Sen geçsene bi içeri."
"Neden?" Sırıtıyordu.
Ceren salona doğru yürürken Bora'nın tişörtünü ensesinden çektim. "Seninle sonra görüşücez."
"Bana uyar." Göz kırpıp salona gitti. Ben de arkasından gittim.
Nisa umursamaz bir tavırla selam verdi. "Naber Ceren? Tanıştırayım Serkan. Sevgilim olur kendisi."
Nisa'nın Ceren'i sevmemesinin nedeni bunların ikisi de Ozan diye birini seviyorlardı. En sonunda Nisa bu çocukla sevgili oldu. Bir hafta sonrasında da Nisa, Ceren ve Ozan'ı öpüşürken görünce aralarında kan davası gibi bir şey başladı denebilir. Nisa bi bayramda bunun üzerine baklava tepsisini düşürmüştü ve kesinlikle bilerek yapmıştı.
Oturduğumuzda Ceren'in şortu biraz daha açıldı. Kafamı sağa çevirince Bora'nın Ceren'in bacaklarına bakmakta olduğunu gördüm.
"Bora bi gelsene!"
Bora şaşkınlığını üstünden atıp benim arkamdan mutfağa girdi. O girince kapıyı kapattım.
"Maşallah kızın bacaklarını gözlerinle yedin bitirdin."
"Noldu kıskandın mı?" Sırıtıyordu.
"Ben seni niye kıskanayım ki?"
"Orasını sen biliyorsundur."
"Seni kıskanacağıma sarmaları kıskanırım daha iyi. Hem ben Ceren için üzülüyorum. Senin gibi birinin kızın bacaklarına bakması kızı üzüyordur. Ben bunlara mı kaldım diyordur."
"Sen bana her baktığında ben de öyle düşünüyorum. Ama ben başkası için değil kendim için üzülüyorum. Senin gibilere mi kaldım diye."
QapaQ
Çok pis laf soktu be.
"Bana bakan diğer erkekler seninle aynı fikirde değil sanırım."
Miray vurdu ve GOOOOL!
Tüm tribünler ayağa kalkar ve tüm dudaklardan şu sözler dökülür. "Miray, Miray."
"Bunun gibi insanlarda var demek ki elimizdekinin kıymetini bilelim diyorlardır kesin."
Ve ofsayt.
Tribündekiler yavaşça yerlerine geri oturdu. Takım arkadaşları kenara geçip ağlamaya başladı. O hakem yok mu o hakem Miray'a orta parmağını gösterdi. Teknik direktör bir kenara çekildi... O da ağlıyordu.
Maç bitmişti. Tribünlerden hıçkırıklar yükseliyordu. Mirayspor elenmiş, Boraspor bir üst lige çıkmıştı.
Mutfaktan çıkmadan önce Bora'ya ellerimle gözüm üzerinde işareti yaptım.
"Sen neden geldin Ceren?"
"Buradan başka bir şehre gideceğim yol üzeri olduğu için uğramak istedim. Yarın sabah yedide uçağım var. Çok kalmayacağım zaten."
"Thanks God."
"Bir şey mi dedin Miray?"
"Yoo ne alaka demedim ben bir şey."
İnsan bi içinden söyler.
Bora kulağıma doğru eğilip fısıldamaya başladı. "O kadar da kötü kız değil bence." Bacağına çimdik attım. Acıdan yüzü buruşmuştu ama kimseye de belli etmek istemiyordu.
"Kendini sıkmasan çığlık atacaksın."
"Hiç de bile."
"İstersen tekrar yapabilirim." Sırıttım.
"Hiç gerek yok."
Gülmeye başladım. Tuna bana 'şizofren misin?' bakışı atıyordu. Ceren ise umutsuz vakaymışım gibi bakıyordu. Serkan hakkında yorum yapmıycam. Nisa ise... o alışkındı zaten.
Sabah uyandığımda saat on ikiye geliyordu. Aha Ceren gitmiştir kesin. Ordan bi oyun havası alabilir miyim?
Mutlu mutlu aşağıya indim. Tuna koltukta uyuyordu. Nisa ise kahvaltı hazırlıyordu.
Tuna'yı uyandırmamak için sessizce mutfağa gittim. Mutfağa girdiğimde salatalıkla konuşan bir Nisa bulmayı ummuyordum açıkcası.
"Nisa napıyon?"
"Salatalıkla konuşuyom." Dedi sanki dünyanın en normal şeyini söylüyormuş gibi gülerek.
"Ceren?"
"Havaalanında yürürken çelme taktığım için bavuluyla beraber birinin üstüne düştü."
"Ve kesinlikle bilmeyerek taktın o çelmeyi."
"Kesinlikle bilmeyerek."
"Ama ne komik düştü ya. Adamın bakışları nasıldı öyle." Tuna Nisa'nın kestiği salatalıklardan tekini ağzına attı.
"Miray senin kuzenin daha iyi. Çok yemek yiyo ama en azından benimki gibi erkekleri gözleriyle yemiyor."
"İşte o yüzden en best Tuna."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE SARMA SUMMER
Humor"Merhaba ben Miray. Dünyanın en mütüş, zeki, güzellikte mastır yapmış, tatlı, ponçik-" "Ve uyuz." "Bora neden bölüyorsun?" "Şu sanki daha iyi olacak. Dünyanın en uyuz, geveze, gıcıklıkta mastır yapmış insanı olan Miray. Ve onun best bir yakışıklıya...