+En uzun bölüm oldu. Umarım sonuna kadar okursunuz ve bu son bölüm arkadaşlar . +
Gökyüzü, Gölge Boyut'un adına yakışır derecede karanlıktı.
Yağmur öyle bir yağıyordu ki
Fırtına Tanrıları gürültülü bir kavga ediyordu sanki.
Savaş kampının üzerinde bir uğursuzluk vardı. Bayraklar yırtılıyor, çadırlar uçuyordu. Kamp ateşleri sönüyor, rüzgar bir atlı misali önüne kattığı her şeyi sürüklüyordu.Kont ve Aiden, düşmanlarıyla dolu bir kamptan çıkmaya çalışıyordu.
Alarm borusundan sonra Kont, Aiden'ı kucağına almış deli gibi koşuyordu. Fakat biliyordu ki şimdiden dört bir yanları çevrilmişti.
Savaşmadan, kan dökülmeden buradan çıkamayacaklardı. Eninde sonunda bir savaş kaçınılmazdı."Kahretsin, her yerdeler!"
Kont'un sesi köşeye sıkıştırılmış bir aslan misali çıkmıştı.
Çaresiz ve saldırgan."Burayı bir süre ben yönetmiştim. Ne kadar hazırlıklı olduklarını sana söylemiştim Drakula.Belki de-"
"Lütfen sus Aiden. Bizi bu lanet yerden kurtarmaya çalışıyorum."
Aiden pelerinden başını çıkardı. Bu şekilde ,Kont'un kucağında bir kafa taşıyormuş gibi absurd bir görüntü oluştu .
"Dediklerimi anlamadın herhalde. Burayı ben yönettim. En iyi ben biliyorum.Eğer büyük değişimler yapmamışlarsa çıkmamızı sağlayabilirim. Sadece nerede olduğumu anlamalıyım yavaşla biraz."
Kont, yavaşladı. Bir vampir bir çitadan daha hızlı olabilirdi. Ve kolay kolay yorulmazdı.
Aiden yeşillerini çevrede gezdirdi.
Kampın kuzey kısmında, revir çadırlarına yakın olduklarını fark etti.
Revir genelde boş olurdu. Çünkü kamp savaş için kurulmuştu fakat bir türlü bir savaş olmamıştı.
Bu yüzden orayı koruyan nöbetçi sayısı az, uğrayan sayısı ise ondan da azdı."Şu tarafa gidelim. Orada gizlenebiliriz."
Kont derhal Aiden'ın gösterdiği yere yöneldi.
Beyaz ve büyük çadırlar rüzgara karşı epey dayanıklıydı. Ve kimse etrafta görünmüyordu.
"İçeri girelim." Diye fısıldadı Aiden.İçeri girdiklerinde çadırın içinin de dışı kadar ıssız olduğunu gördüler. Sadece orada burada biraz dağılmış beyaz çarşaflı yataklar , ve tuhaf iksirlerin ve biraz korkutucu görünen kesici aletlerin dizildiği sehpalar vardı. Çadırın içinde metalden yapılma büyük bir fırına benzeyen bir şey de vardı . Fakat bu fırın değil bir nevi ısıtıcıydı.
Aiden pelerini üzerinden atıp Kont'un kucağından yere atladı.
"Tahmin ettiğim gibi kimse yok.""Fakat kokularını alıyorum Aiden.Her yanımızdan melek, şekil -değiştiren ve cadı kokusu alıyorum. Düşmanlarımız her yerdeler."
Kont'un gözleri daha da karanlıktı . Büyük ihtimalle gergin olduğu için bu hale gelmişti. Belki de içindeki iblis ortaya çıkmak ve bir katliam yapmak için can atıyordu.
Köşeye kıstırılan bir aslan çok tehlikelidir."Biliyorum. Biraz düşünmeme izin ver sevgilim. Hermes artık bizim müttefikimiz.Mavi de ve birkaç peri arkadaşı da öyle."
Aiden bıçağı çıkardı.
Bu bıçağı Hermes'ten almamıştı, hayır.
Bıçağı Drakula ona vermişti.
Hermes'in Drakula'dan çaldıklarının karşılığında Hırsız Tanrı'nın ganimetlerinden biriydi. Drakula'nın dediğine göre Antik Yunan'da rahipler tanrılara kurban vermek için bu ve buna benzer bıçakları kullanmışlardı."Hermes! Hırsızların Tanrısı, Üçkağıtçı ve Kurnaz Olan, Olimposlu, dolandırıcı ve zeki tanrı seni çağırıyorum . Adağını kabul et ve anlaştığımız gibi bana yardım et. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRACULA(Tamamlandı)
VampirosHayatın acımasız gerçeklerine karşı hayallere sığınan yetim bir genç;Aiden. Ve diğer tarafta, karanlıktan yapılma siyah gözlere sahip gizemli bir adam... İlmekler atıldı. Kader Tanrıçaları iş başında! Düğümler çözülecek mi? Bazı düğümlerin çözülmesi...