|5|Kaçış

5.7K 408 68
                                    

Günler geçiyordu ve Aiden her geçen gün 18. yaş gününe daha çok yaklaşıyordu.Gördüğü kabusun benzerlerini defalarca kez görmüştü fakat bunu kimseye anlatamamıştı.Ayrıca ilk kabusundan beri Kont'u da göremiyordu.Bu içini biraz rahatlasa da daha çok rahatsız etmişti.Ölümsüz Aile de bu konuda hiçbir şey söylemiyordu ve o da sonunda bunu önemsememeye çalışmış ortama ayak uydurmuştu.

Mesala Mai'yle epey yakın arkadaş olmuştu.Bunun dışında hemen hemen bütün Bloodking'lerle de tanışmıştı.

Mai'nin teyzeleri: Freya, Faela ve Fiona, Üçüz'ler olarak da anılıyordu ve göz renkleri haricinde birbirlerine tamamen benziyorlardı.Bu tuhaftı çünkü tek yumurta üçüzlerinin göz renkleri de dahil birbirinin aynı olması gerekirdi ama Aiden bunu sorgulamamıştı çünkü burda her şey tuhaftı.

Bunun dışında Mai'nin halaları da vardı.Onlar da üç kız kardeşti ama üçüz değillerdi:Selena,Serena,Selda.

Bir de erkekler vardı.Dayılar ve amcalar sürüsü.Onlar da 3'erli guruplar halindeydi.(Bir tuhaflık daha!)

Dayılar:Lupe,Lucas,Luther.

Amcalar:Duke,David,Daniel.

Aiden bütün bunların yanı sıra vampirler hakkında da birkaç şey öğrenmişti.Öncelikle kimi kitaplarda okuduğu gibi güneşte parıldamıyor ya da yanmıyorlardı, güneş onların hareketlerini kısıtlıyordu, ışınlanmak gibi büyülü hareket kabiliyetleri yürümekle sınırlandırılıyor, muazzam güçleri herhangi bir ölümlüyle eşdeğer oluyordu.Çünkü güneş 'yaşayanların' yıldızıydı ve dengeyi korurdu.

Bunun yanı sıra sarımsak hassas koku duyuları için fazla keskin bir kokuydu, o yüzden pek hazetmiyorlardı ama ondan korktukları da söylenemezdi.Kazık veya gümüşe gelince bu ikisi de vampirleri öldürmek için yeterli güce sahip değildi.Mai'nin dediğine göre vampirler kıyametle lanetlenmişti ve o zamana kadar yaşayacaklardı.Bir ölümlünün vampir öldürebilmesi bu yüzden gülünçtü.Tabi yalanda söylemiş olabilirdi.Fakat her ne derse desin Aiden zaten bir vampire saldıracak cesarete sahip değildi.

Ayrıca bütün bunları öğrenmesine rağmen kaçış yolunu bulamamıştı.Şatonun dışına hiç çıkamamıştı. Kont'un Krallığı'nın Dünya üzerinde olup olmadığındansa emin bile değildi.Bunu bir keresinde Mai'ye sorduğunda aldığı cevap

"Hem orda hem de burda."olmuştu.Kısacası bir bok anlamamıştı.

Bunları düşünüp sabah kahvaltısını koca masada tek başına yerken bir köşede duran anahtarcı yaşlı kadını izledi.Acaba o da ölümlü müydü?Kadınla konuşabilmeyi dilerdi fakat ne zaman kadına yaklaşsa, kadın, öcü görmüş gibi kaçıyordu.Yalnızlığın verdiği iştahsızlıkla derin bir iç çekti ve kahvaltısını yapmaya devam etti.Mai gün ışığında gezinmeyi sevmiyordu çünkü kendini fazla "ölümlü" hissediyordu, bu yüzden Aiden gün kararana kadar yalnızdı.

Bir an bunu daha önce nasıl düşünemediğini kendine sordu.Gün aydınlıkken şu yaşlı kadından ve kendisindem başka hiç kimse şatoda gezinmezdi.Eğer o anahtarları alabilirse, buradan dışarı çıkabilirdi ve o zaman belki kaçış yolunu da bulurdu.Kont da uzun süredir ortalıklarda yoktu.Bunu başarabilir miydi?

Kahvaltısını hızla yaptı.Tek sorun yaşlı kadının boynunda taşıdığı altın anahtarlığı alabilmekteydi.Kadını kendisine yaklaştırabilirse anahtarı gizlice alabilirdi.Bu düşünce onu iyice heyecanlandırmıştı.Kadını kendisine nasıl yaklaştıracağına gelince çoktan bir fikir bulmuştu.

Portakal suyu dolu kadehine uzandı ve havaya kaldırdığında parmaklarını gevşetti.Kadeh yere çarpıp parçalandığında yüzüne mahcup bir ifade yerleştirdi.

-Ah, çok üzgünüm.İstemeden oldu.Dedi kadına dönerek.Kadın huysuz gözlerle ona baktıktan sonra başını sallamış ve giysisinin cebinden bir mendil çıkarmış, Aiden'ın tamda tahmin ettiği gibi ona yaklaşmıştı.

Aiden kolyeyi gizlice alamayabilirdi.Çünkü kadın bildiğin boynuna asmıştı.Onu zorla alacaktı.Bir yaşlı kadına bunu yapmak istemiyordu ama mecburdu.Elinden geldiğince nazik olmaya çalışacaktı.Kadını buraya kilitlerse akşama kadar buradan çıkabilirdi.Odanın anahtarını biliyordu çünkü yaşlı kadın özellikle onu ters çevirmişti.

Kadın eğilip silmek için bir hamle yaptığında Aiden boynundan sarkan anahtarı hızla kaptı ve kadının kafasından çekip aldı.Kadın boğuk bir çığlık attığında

-Üzgünüm, bayan!

Diyebilmişti.

Hızla koştu ve büyük ahşap kapıları kapatıp kilitledi.Yaşlı kadın, kapının ardından yumrukluyor ve bağırıyordu.Aiden hassas duyulu ölümsüz ailenin bunu duymamasını diledi.Şatonun içinde epey bir zaman geçirdiğinden içini avcunun içi gibi biliyordu.Bu yüzden ana kapıyı bulması uzun sürmemişti.Sadece hangi anahtarın onu açtığını bilmesi gerekiyordu.

Anahtarları hızla tararken

-En büyük, aslan kafası işlemeli olan.Dedi Mai.

Aiden her zamanki gibi yerinden sıçramıştı.Mai arkasındaydı ve ellerini arkasında birleştirmiş hafif öfkeli gözlerle Aiden'a bakıyordu.

-Ben...Şey...

Diye geveledi bir müddet.Mai önemli değil anlamında başını salladı.

-Sana çıkış anahtarını söylüyorum şapşal!Hadi git burdan.

Dedi hızla.

Aiden şaşkınca kıza baktı.

-Gerçekten mi?

Dediğinde Mai yanına gelmişti.Kollarını açtığında Aiden istenileni yaptı ve kıza sarıldı.Bedeni buz gibi olduğundan üşümüştü.

-Sadece bana elveda demediğine öfkelendim o kadar.Şimdi Mona'nın çığlıklarını tüm ölümsüzler duymadan burdan git.

-Teşekkürler Mai, sana mimnettarım.

Mai Aiden'ın yanağına küçük bir öpücük kondurup gölgelere karıştığında, Aiden duraklamadı.

Denilen gibi aslan kafası işlemeli anahtarı kapıya takıp hızla açmıştı.

Güneşin aydınlattığı bir ovaya bakıyordu.Ovanın gerisinde gür bir orman vardı.Aiden başka bir yaşam belirtisi göremediği için pek şaşırmasa da hüsrana uğramıştı.Kapıyı arkasından kapadı.Ve derin bir nefes aldı.

"Kont'un Krallığı demek" diye düşündü.O canavara yakalanmamayı ummalıydı.Güneş batana kadar güvende olacaktı.O zamana kadar bir çıkış yolu bulmalıydı.Aksi takdirde yakalanırsa başına kim bilir neler gelirdi.

"Kont kanını içer." dedi içindeki mantıklı ama gıcık ses.

Aiden gözünün önüne gelen korkunç ve erotik manzarayı unutmaya çabaladı.

Güneş hafifçe dik konuma gelirken zamanının azaldığını biliyordu.Ufuk çizgisinde yeşil bir çizgi gibi görünen ormana doğru koşmaya başladı.Bir şansı vardı ve bir canavara dönüşmemek için bunu kullanacaktı.

Bir günde üç bölüm!:D
Hadi bakalım neler olacak:)
E, okuyan herkesten elinden geldiğince vote ve yorum istemem normal heralde, bu durumda.Benim kadar mesai yapan yazar yok:D

Neyse yinede sizin gönlünüze kalmış:)
Hepiniz öpüldünüz:*

DRACULA(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin