Gözlerimi açtım. Her sabah olduğu gibi beyaz düz tavanla bakıştık. Doğruldum. Gözüm dolabın üstündeki takvime ilişti. Evet diye geçirdim içimden. Bugün... Bugün lisenin ilk günüydü.
Ben Ayano Aishi. 17 yaşında liseli genç bir kızım. Küçüklüğümden beri hayatımın her anında beni bırakmayan bir hastalık... DUYGUSUZLUK. Yani hiç bir şekilde
hissetmediğim bir his. Bunu size nasıl anlatırım bilmiyorum. Bugün lisenin
İlk günü ve bende en ufak heyecan duygusu bile yok. İnsanlar: Bu hastalıkla nasıl başa çıkıyorsun? diye sorduklarında her zaman verdiğim cevap şu oluyor:
İnsan hiç hissetmediği bir şeyin eksikliğini nasıl çekebilir ki?Okulda sevilen bi kişilik değildim. Bunu pekte umursamıyordum.
Bir gün iki erkek çocuğu beni kollarımdan tutup okulun arka bahçesine doğru sürüklüyordu. İlk başta ne olduğunu anlamadım. Şaka yaptıklarını zannettim. Ama suratlarında ki o ciddi ifadeyi görünce bana zarar vereceklerini anladım. Ama hesaba katmadıkları bir şey vardı. Ben hissetmiyordum. Hem de hiçbir şey.
İnsanlar bana hep yabancıydı e doğal olarak bende onlara yabancıydım. Pek sosyal bi kız değildim daha doğrusu asosyeldim.
Annem benim bu halime hep bi teselli bulurdu. Büyüyünce birisi çıkçak karşına ve sana hissetmediğin hisleri tattıracak mesela aşk gibi. Ben pek bişey anlamasamda büyümeyi her şeyden çok istedim ama aynı zamanda çok korkuyordum. Ya bu duygular bana zarar verirse. Canımı acıtırlarsa...
Yaşantımı sadece annemin bu tesellilerine bağlamıştım.
Ve şu an büyüdüm.Ayağa kalktım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Ardından tostlarım olurken bende üniformamı giyindim. Saçımı salaş bir şekilde toplayıp tostumu yiyerek okulun yolunu tuttum.
Saatime baktığımda çok geç kaldığımı fark etmiştim. Adımlarımı daha sıklaştırdım.
Kendimi bir an yerde buldum ve ardından bana doğru uzatılan bir el gördüm.
- Özür dilerim. Bir yerin acımadı ya.
İçimde bir şeylerin patladığını hissettim. Sonra kendi kendime bu aşk mı? Saçmalama Ayano. Bu olsa olsa düştüğünde kalçanda kırılan kemiklerin sesidir. Ama o kadar sert düşmemiştim. Elini tutup kendimi yukarı çektim.
- Ben Taro, Taro Yamada.
-Bende Ayano Aishi. Tanıştığıma memnun oldum. Ardından iki çift siyah göz bana bakıp gülümsedi.
- Ben de memnun ol- (Telefon sesi) Aa pardon, izninle.
Telefondan yükselen bir kız çığlığı;Taro iki saattir seni bekliyorum . Nerde kaldın.
- Üzgünüm Osana. Geliyorum birazdan.
- Sevgilin mi?
-Ihh? Hayır hayır. Sadece çocukluk arkadaşım. Neyse ben gidiyim, nasıl olsa tekrar görüşeceğiz.
- Peki, görüşürüz
- Görüşürüz.
Şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım. O çocuk. TARO. Çok değişik bir şey hissetttirdi bana. "Hissettirdi" Evet, galiba. Bu aşk mıydı yoksa?
Annem... Haklıymış. Ama nasıl bu kadar emin oluyorum ki?
Eğer bu AŞKsa ondan hiç korkmayacağım...Merhaba Arkadaşlar.
Bu benim ilk Ayando kitabım, umarım beğenirsiniz.
Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanfictionKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...