~Birkaç gün sonra
Ayano'dan;
Budo'nun yavaşça bana eğildiğini fark etmemle gözlerimi kapattım. Birkaç saniye sonra dudaklarımda hissettiğim yumuşak baskıdan dolayı ayak ucuma kadar titredim. Bir süre daha birbirimizin dudaklarına işkence ettikten sonra nefessiz kalınca dudaklarımızı ayırdı. Gözlerim yavaşça aralarken Budo'nun omzunun üstünden çatık kaşlarla bizi izleyen Taro'yu gördüm.
.
.
.
Çığlık atarak uyandım. Nefes nefese kaldım ve vücudumun her tarafından akan soğuk terleri çok yabancı karşıladım. Neden Budo'yu böyle bir rüyada gördüm. Neden... bu kadar... gerçekçi hissettirdi. Elim istemsizce ağzıma gitti. Yataktan kalktım ve aynanın karşısına geçmiştim. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Hemen üstümü giyinip evden çıktım. Oradaydı... Birkaç gündür sürekli beni kapının önünde bekliyordu. Kapı sesini duymuş gibi bana döndü.
-Günaydın Ayano.
Yüzüne dahi bakamadan yavaşça yanından çekip gittim. Ağzım açılmıyordu. Budo'nun peşimden geldiğini hissedebiliyordum. Birden hızlanıp yanıma geldi.
-Ayano? İyi misin?
Sağ tarafıma döndüm ve atkımın içine gömüldüm. Kızarmış yüzümü görmesini istemiyordum. Adımlarımı sıklaştırdım. Ama o da benimle aynı anda hızlandı. Bana bakmayı sürdürerek konuşmaya devam etti.
-Bir sorun mu var?
Ah peşimi bıraksana artık. Rahat bırak beni zaten aklımdan çıkmıyorsun. Bir de sen başlama lütfen. Birden bire omzumu tuttu ve kendine doğru çevirdi. Endişeli gözlerle beni süzdü ve derin derin nefes almaya başladı. Sertçe omzumu sıktı ve ağzını araladı.
-Ne-neden ağlıyorsun?
Ne! Ağlamak. Elimle gözlerimi kapadım ama Budo izin bile vermeden sertçe ellerimi kavradı. Bu sefer kafamı tekrar atkının içine gömdüm.
-Anladım. Benim yüzünden dimi. Ama ne yaptığımı söyler misin?
Yüzüm yanıyordu artık. Daha fazla yüzüne bakamadım. Daha da yüzüme yaklaşınca dayanamayarak bağırdım.
-RAHAT BIRAKSANA BUDO!
Hızla elini ittirdim derin nefesler alarak okula doğru koşmaya başladım. Bu sefer peşimden gelmemişti. Okula vardığımdaysa soluk soluğa kalmıştım. Elim tekrar gözlerime gidince akan yaşları hızlıca sildim. Ama ben sildikçe onlar daha çok akmaya başladılar.
-Lanet olsun... lanet olsun sana Budo Masuta. Geber lanet olası pis ego torbası. Özür dilerim, ben çok özür dilerim. Sadece bir rüya için.
Yanımdan geçen iki kız beni elleriyle gösterip yürümeye devam ettiler. Gülüşlerini duyabiliyordum. Bana bakıp güldüklerini hissedebiliyordum. O sırada omzuma konan çift elle onun Budo olma korkusu içimi kapladı. Ve... birden bire beni kendine çekip sıkıca göğsüne bastırdı. Kendimi itmeye çalıştım.
-Şşşt. Sakin ol benim.
Bu sesi tanıyordum. Budo değil... bu... Taroydu! Yüzüm kıpkırmızı oldu gözyaşlarım bir anlığına durdu. Sıkıca kollarıyla beni sardı. Çok, rahattım. Mutluydum. Ama neden hala aklımdan çıkartamıyordum Budo'yu.
-Tamam. Biliyor musun bilmem ama bir insan üzgünken ona otuz saniye sarılırsan daha iyi gelirmiş. Şimdi daha iyi misin?
Yavaşça beni ittirdi. Gülümseyerek beni süzmeye başladı. Sonra somurttu ve sordu.
-Şimdi söyle bakalım kim yaptı bunu sana?
Cevap veremiyordum. Sadece şaşkın gözlerle onu izledim. Elimde olmadan bir adım geri attım. Sadece başımı hayır anlamında sallayabildim.
-Hiç... hiç kimse. Kendi kendime üzüldüm.
-Ayano. Yalan söylemekte iyi olmadığını daha önce söyleyen hiç oldu mu acaba? Neyse seninde kendine has sorunların vardır. Ben seninle şey konuşmak için gelmiştim...
-Ney?
-Bir ara seninle bir yerlere gitmek isterim. Belki bir şeyler içeriz ne dersin?
Nani(Ne)!?!?!?!?!?! Bu ne şimdi çıkma teklifi filan mı. Yüzümün kızarmasını o anlık engelleyemedim. Ve gülümsemeye çalışarak.
-O-olur.
...
Son derse girmek üzereydik. Bense o sırada sabahki olayın etkisinden çıkamamıştım. Taroyla takılacak olmama mı sevinecektim, onu üzmeye mi üzülecektim. Beni derin düşüncelerimden alı koyan kişi yanıma gelen osanaydı. Bir türlü susmak nedir bilmiyordu.
-Ayano!
-Ne var?
-Geçen tenefüs ne oldu biliyor musun?
-Anlatırsan bileceğim.
-Taroyla konuşmak için yanına gittim. O olaydan sonra hani biliyorsun şu zehirlenmeden sonra...
-Eee..
-Konuşmak için çağırdığımda yanıma geldi ve bana bir şans vereceğini ve arkadaşlığımızın böyle bir olayda bozulmasını istemediğini söyledi.
Durdum. Sınıfı kaplayan büyük bir sessizliğin ardından gülümsedim ve konuştum.
-Ne güzel(!).
...
Ders bittikten sonra kulübe gittim. Daha kimse yoktu. Budo hariç. O da boş gözlerle etrafa bakınıyordu. Beni gördüğünde duygusuzca başıyla selamladı. Yanına gidip onunla konuşmak istedim. Konuşmak istedim çünkü konuşmalıydım. Ayriyeten bir kere özür dilesem bir şey olmazdı her halde. Yavaşça adımlarımı ona yönelttim. Ona doğru yürüdüğümü görünce şaşırdı. Tam önünde durdum. Yüzüne dimdik baktım ve konuştum.
-Özür dilerim.
Şaşırdı. Beni süzmeye devam ederken birden bire gülmeye başladı. Bu seferde ben şaşkın gözlerle onu izliyordum. Hayatımda ilk kez birinden özür diliyordum. Acaba tuhaf bir hareket filan mı yapmıştım.
-Oraya takılma sen. Arada sırada olur arkadaşların arasında böyle.
-Arkadaş?
Bunu sormamla Budo bir an yüzünü ekşitti. Yani biz arkadaş mıydık? Ne bekliyordun ki Ayano.
-Aa yanlış anlama o yüzden demedim. Benim daha önce... hiç arkadaşım olmadı da.
-Anlıyorum.
O sırada kapının açılması ile sınıfa gelen diğer öğrenciler dikkatimizi dağıtmıştı. Bundan dolayı Budo hiçbir şey demeden herkesin yerlerine geçmesini istediğini söyledi. Yarım saat boyunca toplu etkinlikleri yaptık. Etkinliklerin bitmesiyle herkes tek tek evlerine dağıldı. Böylece ben ve Budo ikili etkinliğe başlayabildik. Birkaç tekme hareketi çalıştıktan sonra Budo bana döndü.
-Şey hazır mısın emin değilim ama sana bir hareket göstereceğim.
-Peki.
-Ortaya geç.
Dövüş halısının tam ortasına geçip Budo'yu bekledim. Budo yanıma geldiğinde haraketi anlatmaya ve eliyle göstermeye başladı.
-Şimdi ilk önce sağ kolunu yumruk atıyormuş gibi ileri tut sonra sol elini karın hizana gelecek şekilde bük( evet yazarınız çok güzel anlatıyor pöh).
Dediklerini teker teker yaptım ama pek beceremedim. Budo arkama geçti ve arkadan elimi tutarak gösterdi.
-Sağ kolunu dik tut, sol kolunu da iyice geriye çek.
Dediklerini tekrarlamasıyla elimi kavradığı anda haraketi yaptırmaya çalıştı. Yüzünü göremiyordum. Ama merak etmiştim.
-Hey Ayano. Gerçekten ilk arkadaşın ben miyim?
-Evet. Neden şaşırdın ki.
-Hiç. Tamam şimdi de sağ bacağını bir adım öne at ve pozisyonu kor-
Kafamı yana doğru çevirmemle bana bakan Budo'yu gördüm. Nefesini hissedebilecek kadar yakınındaydım. Yanaklarımdaki sıcaklık artmaya başlayınca onu geriye doğru ittirip kendimi yere attım.
-S-sen!
-Üzgünüm Ayano. Gerçekten bilerek olmadı sadece yapman gereken şeyi söyleyecekti-
Onu dinlemeden çantamı aldım ve okuldan çıkıp koşmaya başladım. Budo arkamdan geliyordu. Çok sinirliydim. Yine yapmıştı işte. Yine o nazik bakışlarıyla beni benden almayı başarmıştı. Yine soru işaretleriyle kaplamıştı kalbimi. Ama neden. Neden bunu yapıyorsun Budo?! Şu anda bir tek ondan kurtulmak istiyordum. O pislikten. O egoistten. O... nazik çocuktan.
-Ayano!
Omzumdan çekilmesi ve o sırada kafama yediğim sert demir ile görüş açıma giren son şey üstüme doğru düşen moloz yığınlarıydı.
.
.
.
Gerisi karanlık ve sürekli tekrarlanan ismimdi.Evet... bir bölüm daha bitti. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Seviyorum sizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
Hayran KurguKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...