Ayano'dan
Sabah her zamanki gibi uyanıp günlük rutinimi yaptıktan sonra tostumu elime alıp kapını önüne çıktım. Kapıyı kapattığım anda demir kapının önüne sırtını yaslamış bekleyen birini gördüm. Kafasındaki bağdanayım görmemle budo olduğunu anladım.
-Budo?
-Günaydın Ayano.
-Günaydın da ne yapıyorsun burada.
-Şey birlikte gidebiliriz diye düşündüm. Bu arada ayağın nasıl?
-Daha iyi artık rahatça yürüyebiliyorum.
-İyi. Gidelim mi?
Tamam anlamıyla kafamı salladıktan sonra yürümeye başladık. Uzun bir süre yürüdükten sonra arkamızdan gelen cırtlak bir sesle arkamı döndüm. Bana doğru koşan havuç kafa bir yandan da bağırıyordu.
-Ayano!
-Havu- aaaa şey O-osana?
-Biraz konuşabilir miyiz?
-Tabi.
-Yalnız olarak.
Yanımdaki Budo'yu işaret ederek imalı şekilde bakmayı sürdürdü.
-Ah tabi. Şey budo, bana bir dakika izin verir misin?
-Peki ben ileride bekliyorum.
Yürümeye başlayınca Osana rahatlamışçasına derin bir nefes aldı ve kolumdan çekerek duvarın köşesindeki küçük taşlardan birine oturdu. Kendisininde karşımda çömelip değişik bakışlar atmaya başlamasıyla tedirgin olmuştum.
-İlki Budo ve sen neden son zamanlarda bu kadar yakınsınız?
-Şey düşündüğün gibi deği-
-İkincisi Taro'nun kulübüne katıldım!
-NE!
-İyi misin neden o kadar şaşırdın
-Ah şa-şaşırmadım sadece senin adına çok sevindim(!)
Aklıma şimdi gelmişti. Dün budoya söylemem gereken ama söylemeyi unuttuğum şey taronun kulübüne katılabilmek için kulüpten ayrılmam gerektiğiydi.
-S-son kişi olarak mı?
-Evet. Kontenjan dolmuştu. Keşke budonun kulübünde olmasaydın. Beraber çok eğlenirdik.
-E-evet
-İyi misin? Çok üzgün görünüyorsun.
-Yoo.. şey aslında taro ve senin aranı yapabilmek için fikir düşünüyorum.
-Teşekkürler ayano!
Konuşmamız bir süre daha sürerken bizi birinin dinlediğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Konuşma bitipte budonun yanına geri dönmemle yürümeye devam ettik. Budo bir kere dahi bana dönmedi ne bir laf etti. O sırada yanımızdan geçen taro bizi görmesiyle yavaşladı ve selamladı.
-Selam Ayano.
-Ah S-Se-selam.
-Günaydın. Aaa Budo daha iyi misin? Dün ziyarete gelemedim. Sorry. Daha iyi misin?
-Sağol gerek yoktu zaten. Altı üstü küçük bi soğuk algınlığı.
-Deme öyle sen, ben her hasta olduğumda yanıma geldin ama.
Bu ikisinin yakın arkadaş tavırları. Bir dakika acaba daha önceden tanışıyorlar mıydı?
-Neyse bugüne ödev vardı. Yaptın mı?
-Ödev mi vardı?(Aynı ben)
-Hiç değişmeyeceksin dimi. Orta okuldan beri.
Değişmek? Ortaokul? Budo bana hiç söylememişti ki. Gerçi söylemek için pek bir nedeni yoktu ki. Ama yine de ne bileyim.
-Sanırım haklısın. Dün hastaydım sence oradan yırtabilir miyim?
-Sanmam
İkiside aynı anda gülmeye başladı. Budonun dişleri görünüyordu. Çok tatl- bir dakika hayır Taro tatlıydı. Neden Budo gözüme birden tatlı görünmüştü anlam veremezken okula vardığımızı fark ettim. Taro son kez bana veda ederken budonun gözlerini üstümde hissedebiliyordum. Umursamadan arkamı döndüm ve ona bakmayı sürdürdüm. Budo ona baktığımı fark etmesiyle kızarıp elini ensesine götürdü.
-Şey bende gidiyorum artık.
-Peki. İyi dersler.
Budo arkasına bile bakmadan yürümeye başladı. Budo'yu seviyordum. Çok iyi biriydi, ama o da taro gibi mi yoksa arkadaş mıydı. Aslında Osana'nın yerinde olmak istiyor muyum tam olarak bilmiyordum. Sonuç olarak Budo...
...
Okulun bittiğini ve artık kulüplere dağılabileceğimizi bildiren zille birlikte adımlarımı ikinci kata yönelttim. Ama çok tuhaf hissediyordum. Bütün gün boyunca dersleri dinleyememiş bu konu hakkında düşünmüştüm. Bilirsiniz... Budo... neydi budo. Arkadaş mı. Egoist mi. Yoksa...
-Ayano?
-EVET!
-İyi misin? Daldın.
İşte yine buradaydı. Bana bakıyor ve sorular soruyordu. Neden bana karşı bu kadar nazikti bana karşı. Aramızda özel, hatta hiçbir şey yoktu. Ama neden hala inatla sürdürüyordu bana karşı olan ilgisini.
-Evet... Evet iyiyim.
-Gece uyudun mu sen? Göz altın morarmış.
-Cidden mi?
Elimle istemsizce gözümü silerken Budo elimi avuçlarının içerisine alıp elimi gözümden çekti. Yüzüme yaklaştı ve dikkatlice incelemeye başladı. Yüzünün kızarmasıyla birden elini çekti ve benden uzaklaştı.
-Ş-şey sabah daha iyi görünüyordun. Bir yere filan çarptın zannettim.
-Aaa merak etme ben iyiyim.
Gülümsedim. O sırada içeri dolan diğer kulüp öğeleri gelince derse başladık.
...
Kulüp etkinlikleri sonrasında çok yorgun düşmüştüm. Bir de bunun üstüne budoyla yapacağımız ikili etkinlik vardı. Büyük ihtimalle bugün eve bütün halde dönemeyecektim. Nefes nefese kalmışken arkamdan bana seslenen budoya döndüm.
-Ayano bugün ikili etkinlikleri yapmayalım.
-Ha, neden?
-Şey... çok yoruldum. Sadece bugünlük.
Bana bakmayı sürdüremedi ve bakışlarını kaçırdığı gibi yere oturdu. Anlamsız bakışlarla onu izlemeyi sürdürürken eliyle yanındaki yeri işaret etti. Yavaşça yanına oturup dizlerimi kendime doğru çektim.
-Ee şimdi ne yapacağız?
-Evet hayır oynayalım.
-Nasıl oynanıyor ki?
-Hiç öyle ben sana sorular soracağım sende bana. Evet yada hayır dersen kaybedersin tamam mı?
-Peki.
-İlk ben soruyorum. Kitap okumayı sever misin?
-Eve-yani severim.
Hafifçe kıkırdadı ve sıra sende der gibi eliyle beni gösterdi. Bir kaç dakika böyle oyalandık. İkimizde bazenleri çok değişik cevaplar veriyor ve gülüyorduk. Aradan yaklaşık olarak 10 dakika sonra başıma acayip sancılar girmeye başladı. Ama budoya çaktırmamaya çalışarak oyuna devam ettim. Aradan 5 dakika daha geçmesiyle başım dönmeye ve midem bulanmaya başladı. Ama ona çaktırmamak için gülümsemeye devam ettim. Tam gülerken elimi hafifçe ağzımı kapatmak için kullanınca Budo yandan eliyle buluşturdu elimi ve sinirle baktı.
-Daha ne kadar rol yapmayı sürdüreceksin. İyi olmadığın belli.
-B-ben iyiyim cidden.
-Ayano!
-Cidden iyiyim. İnan bana.
Sinirden yüzünü buruşturdu ve kafamda sertçe tutarak bacaklarına yatırdı.
-Saat geç olmaya başlayınca uyandırırım. Ama şimdi yat biraz.
Anlayamıyor muydu? Sabahtan beri onun yüzünden kötüydüm. Onun yüzündendi hepsi. Aslında başım ağrımıyordu, yada midem bulanmıyordu. Sadece... kalbim acıyordu. Onun yüzünden. Onun bu nazik tavırları yüzünden. Her zaman yanımda olmasını istememe sebep olacak davranışları yüzünden. Ama o durmuyor daha da devam ediyordu. Neden Budo neden bu kadar naziksin. Neden... bu kadar acımasızsın. Yavaşça ağzımı araladım ve içimden gelen kelimeleri söyledim.
-Hoşlandığın... bir kız var mı?
Son kelimeden sonra göz kapağım tamamen kapandı. Ama ellerini saçımda gezdirişini ve o kalp atışını hissedebiliyordum.
-Evet... Evet var.
Hafifçe gülümsedim ve bacaklarına daha da gömülerek düşündüm. Sonra ağızımı araladım ve son gücümle konuştum.
-Kaybettin.
Ve derin bir uykunun koluna düştüm.
Budo'dan
Yavaşça ellerimi saçında daha fazla gezdirdim. Evet haklıydı, kaybettim... zaten hep kaybetmemiş miydim. Her nefes alışında kalbime saplanan bıçak her defasında daha çok acıtmıyor muydu?
-Evet Ayano. Hoşlandığım biri var.
Elim yavaşça önden bıraktığı iki tutam saça gitti. Nazikçe kulağının arkasına sıkıştırdım ve konuşmaya devam ettim.
-Simsiyah saçları ve o... rüyayı anımsatan gözleri...
Elimi yavaşça yüzünde gezdirdim. Parmaklarım dudaklarına geldiğinde durdum ve hafifçe bastırdım.
-Hala kim olduğunu tahmin edemediysen biraz daha detaya ineyim.
Yavaşça dudaklarına bastırdığım parmaklarımı kendi dudağıma götürdüm.
-Başına bir şey gelmesine çok korktuğum. Onun saçının teline zarar vermekten ödüm kopan. Ama aksine... benim ortaokuldan beri en yakın arkadaşıma sırılsıklam aşık olan kişi
.
.
.
Bulabildin mi?Merhaba! Yaklaşık iki haftadır yeni bölüm yayınlamıyordum. Ama inanın her fırsatta yeni bölüm yazıyorum. O yüzden beni suçlamayın. Şu yaz tatili gelsin artık günde bir bölüm atarım. Bu ardada bu bölüm çok içime dokundu ya özellikle de sonu. Neyse yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Sizi çok ama çok seviyorum. By by.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanfictionKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...