Yavaşça onu gormemle açılan göz kapaklarımın önünü kapatan gözyaşlarıma bakıyordum(çok iç açıcı bı cümle dkdk). Önümü göremiyordum. Ama hissediyordum. Elimdeki parmakların kime ait olduğunu. Yıllar boyunca hiç değişmediğini düşündüğüm parmaklarla göz yaşlarımdan kurtulup ona baktım. 'Pislik.' diye fısıldadım. Evet çünkü o bir pislikti. Geleceği günü daha iyi seçemez miydi yani?
.
.
.
Çalan telefonla gözlerimi aralamış ve yandaki koltukta duran telefonu almıştım. Parmaklarımın arasını dolduran soğuk metale bakarken arayanın mina olduğunu fark etmiş ve telefonu açıp yavaşça kulağıma götürmüştüm.
-Alo...
-Ayano, bu ses ne? Sakın bana yeni uyandığını söyleme.
-Sana da günaydın.
-Ciddi misin sana gece erken yatmanı söylemedim mi? Azıcık beni dinlesen bugün mezun oluyoruz.
Ah evet lise sonu mezuniyeti. Aradan 2 yıl geçti. Ve hala...
-Ayano beni dinliyor musun?!
-Ah e-evet.
-Uf Ayano seninle napicam ben.
-Ahaha.
Mina da gülmüştü ama sonradan sinirini belli etmek için susmuş ve konuşmaya devam etmişti
-Bugün size geliyorum. Akşam ki mezuniyet için hazırlık yapicaz. Tamam mı?
-Hay hay.
.
.
.
Mina'nın moda anlayışı gerçekten harikaydı. Beni bile güzelleştirmişti. Aslında pekte önemli değildi güzel olup olmamam. Aynada kendime son kez baktım. Zorlu bir savaş sonunda galip gelen ben olmuştum. O kimyasal boyaları suratıma sürememişti. Haha :)
Güzelce atkuyruğu yapmıştı. Hoş duruyordu. Kıyafetimi beraber seçmiştik. Ama çoğunlukla o seçmişti. Ben de beğenmiştim. Ama gerçekten o olmasaydı çoğu şeyin üstesinden gelemezdim. Özellikle onsuzluğun...
Sade bir elbisem vardı. Boğaz kısmı ful kapalı. Önden çapraz bir şekilde arkama geliyordu. Sırt kısmı açıktı. Belimde sade bir kurdele ve aşağı dümdüz uzanan blr etek. Krem rengindeydi. O kadar da demiştim siyah diye. Ama nerdee...
Ama bu renkte hoştu. Aynadaki yansımamın arkasında Mina belirmişti. Ama tek kelimeyle o benden daha güzel olmuştu. Ama şimdi kıyafetini hiç tasvir edemeyeceğim. Kendi hayal gücünüze bırakıyorum.
- Of Ayano. Keşke dizinin üstünde alsaydık.
- Neden? Kendimi kime beğendirebilirim ki?
- Tatlım öyle deme. Budo'dan başka erkeklerde v-
- Benim için yok. Bunu hala anlayamadın mı?
- Biliyorum. Ama artık onu unutmalısın. O gitti. Gitmek zorunda kaldı. O da benim çok yakın arkadaşımdı. Evet. Üzülüyorum. Hemde sandığından daha fazla.
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bu kadar üzüldüğünü gerçekten fark etmemiştim. Onun gidişi beni alt üst etmişti. En yakın arkadaşımın durumunu göremeyecek kadar hemde. Doğru söylüyordu. Kendimi toparlamalıydım. Belki de bu balo yeni bir başlangıç olurdu benim için. Mina'ya sarılıp içten bir özür diledim. Bunu hak ediyordu...
- Ohaaa arabayı kes. Şu büyüklüğe bakar mısınnnn. Çok güzel ama bunu nerden buldun. Aldım deme sakın. Bu çok pahalıdır.
- Yok be güzelim. Abimden çaldım.
- Tahmin etmiştim zaten. Bu kadar güzel bir şeye sahip olamazdın.
- Sana sahibim ya güzelim.
- Ya utandırıyorsun beni.
Gerçekten çok tatlılardı. Gülümseyerek onları izliyordum.
Gülerek arabaya geçtik. Umarım güzel geçer...
Büyük ve şık bir yattı. Dedikleri kadar varmış.
- Mina bak. Yıldızlara bakar mısın? Gerçekten çok güzeller.
- Evet, aynı senin gibi parlıyorlar.
- Sağol tatlım.
- :)))
Sho ile Mina'yı yalnız bırakıp yatın öbür ucuna gittim. Su bı harikaydı.
Oturacak yerler vardı. Bir yere oturup yıldızları seyre koyuldum. Arkadan hafif bi müzik çalıyor. Daha doğrusu gümbür gümbür ama en kenara gittiğim için hafif duyuluyordu. Benimle beraber bir kaç kişi daha vardı. Ama kendi kafalarına göre takılıyorlardı. Yavaşça yanıma yaklaşan kişiye gözlerimi diktim. Yan sınıftan bir çocuktu. Dans için teklifte bulunmuştu. Ama tabi ki de reddetmiştim. Sonrasında yarım saat boyunca art arda gelen birkaç kişi ile sinir olmaya başlamış, olduğum yerden kalkıp yatın ucuna gitmiştim. Kollarımı demire yasladım ve derin bir nefes aldım. Esen meltemle kapanan göz kapaklarım ve burnuma gelen ekşimsi alkol kokusuyla kollarımı demirin üstünde birleştirip kafamı da oraya yasladım. Dudaklarımı hafiften ısırırken aniden gelen havai fişekleri görmek için başımı kaldırdım. Çoğunluğu kırmızı ve yeşilden oluşan fişeklere baktım.
Gülümsedim. Hafiften hareket etmeye başlayan yatın altından çıkan suları izliyordum. Bir süre daha izledikten sonra yavaşça başımı kaldırdım. Gözlerim hala gökyüzündeyken belimde iki yıl önce hissettiğim sıcaklığı fark ettim. Belime sarılmış iki kol görmemle hızla arkamı döndüm. Ama dönmeli miydim değil miydim hiç bir fikrim yok...
Dönmemle beraber o kömür karası gözleri gördüm. 2 yıldır hasretini çektiğim o bakışlar...
Sıcaklığına ihtiyaç duyduğum kollar...
Tanrım şu an rüyaydaysam asla ama asla uyanmak istemiyorum.
- Ayano
Kalbim delice atıyordu. Adımı telaffuz etmesi bile beni heyecanlandırırken bana sarılması az kalsın bende kalp krizine yol açıyordu.
- Budo
Artık göz yaşlarıma hakim olamıyordum.
Kulağına doğru fısıldadım.
- Bu rüya asla bitmesin. Uyanmak istemiyorum.
- Sevgilim bu rüya değil ki. Bak yanındayım. Seninleyim. Ve bı daha asla seni yalnız bırakmak istemiyorum.
Sarılı bir şekilde bir süre kaldık. Hala inanamıyordum. Sonra bı anda eğildi. Ve elini uzattı.
- Evet güzel bayan. Benimle dans eder misiniz?
Gözlerinin içine baktım. Aslında içimden ona bağırıp sövmek istiyordum. Ama duygularım ve ona olan aşkım buna izin vermemişti.
- Evet.
Elimi kavradığı gibi hızla elini belime koydu ve iyice kendine doğru çekti. Gözyaşlarımdan önümü göremiyordum. İki kolumu da boynuna sardıktan sonra hızla kafamın boyun girintisini bulmasını sağladım. Aniden olan her şeyi düşünüyor bir yandan da gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum.
Bu... Bu koku. Evet ona verdiğim parfüm.
- Harika kokuyorsun.
-Hatırlıyorsun demek.
-Ben verdim zaten. Tabiki de hatırlıyacağım.
Artık daha fazla gözyaşlarımı tutamamıştım. Bunlar... Hepsi benim lçin çok fazlaydı.
-Hayatım. Niye ağlıyı-
Kollarından hızlıca kurtulup
-Neden bana bunu yaptın.
Daha fazla yapamamıştım.
-Sen yokken ne kadar acı çektiğimi biliyor musun sen? Sen gittin ya kalbimi ruhumu da aldın. Sen yokken ben yaşıyan bi ölüydüm.
-Tek acı çeken sen misin?
Artık herkes bize bakıyordu.
-Ben gittiğim için kendimden nefret ettim. O çok sevdiğim annemden nefret ettim. Bizi ayırdığı için ki benim iyiliğim içindi. Bencillik yapıyorsun. Tek üzülen sen değilsin.
Artık ağlıyordu. Canım yanıyordu ama duracak gibi değildi.
-Elimde olsa seni hiç bırakır mıydım Ayano. Lütfen soyle. Yapar mıydım bunu.
Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun.
O pisliğin elleri sana doku... Şey ettiğinden beri nefes almayı haketmediğimi düşündüm. Ölmeliyim diye düşündüm. Ama sonra aklıma senin gülüşün geldi. Ve defalarca ölümden döndüm. Senin o gülüşün sayesinde. Artık üzülme. Tamam mı? Artık üzülmeyelim. Zaten yeterince üzmedik mi sevgilim?
Kalbim artık daha fazlasını kaldıramıyordu. Bakışlarımı yere indirdim. Gözlerimi kapadım gözyaşlarımı sildim. Aklımda koca bı hiçlik vardı. Ne düşünmem gerekiyordu. Tam o sırada Budo'nun yumuşak parmak uçlarını yanağımda hissettim, ardından da dudağını dudaklarımda. Hiç bir şey yapamadım sadece oracıkta dikildim. Dudaklarım içten içe yanarken kalbim kırılmış parçalarını tekrardan birleştirmeye başlamıştı bile. Tüm dünya dursa... Herkes ve herşey donsa, sadece o ve ben oracıkta baş başa kalabilsek. Dudaklarımdaki yumuşak baskı daha da azalırken sadece ama sadece aklımdaki şey oydu. Bir süre öyle durduktan sonra parmakları yüzümden elime doğru hareket etti. Elimi tuttu ve dudaklarımdan hızla ayrılıp beni kendine çekti. Bacağını yatın kenarına dayadı ve benimle birlikte kendini tepesine çekti. Altındaki denize birde onun narin yüzüne baktım. Parmaklarını belime dolayıp burnuma küçük bir buse bıraktı.
-Benlimle yeni bı başlangıca var mısın güzelim. Ve nefesini tutsan iyi olur, az sonra keseceğim de
Lafını bitirmeden aşağı atladı. Altımızda dipsiz bı deniz olduğunu bilmesine rağmen. Elimi eliyle buluşturup elini belime sardı. Bende onun omzuna koydum. Vals yapar gibiydik ama tek farkla denizdeydik. Onun yanında o kadar rahattım ki. Kafamı gökyüzüne doğru çevirdim. Yıldızlar sanki Budo'nun gelişini kutlar gibiydi. Ama benden daha fazla sevinmeleri imkansızdı. Bakışlarımı Budo'nun gözüne çevirdim. Suratında çocuksu çarpık bı gülümseme vardı. Aynı onu ilk gördüğümdeki gibi. Budo'nun gözü de yıldızlardan farksızdı. Göz kapaklarını yavaşça kapatıp yüzüme tekrardan baktı.
-Artık Ayano Aishi değilde Ayano Masuta'm olmak ister misin?Kurtuldum artık kudurun. Sezon final bölümü alın artık yeni bölüm istemeyin liseye geçmiş bu yazarınızdan. Bıktı zaten okuldan şeyden salın az bı. Bı iki ay filan yeni bölüm istemeyin benden haa. Hadi ben kaçar adresimi bulup gebertmeyi filan düşünmeyin djkdjd. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanfictionKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...