Taro'nun zehirlenmesinin ardından 2 hafta geçmiş bu süreç boyunca Osana'nın yüzüne dahi bakmamıştı. Bu durumdan memnundum. 2 hafta boyunca her gün senpai'mi gizlice izlemiştim. Zaten pek bir yere gittiği yoktu. Ya okulun bahçesindeki çeşmenın önünde kitap okuyor, yada öğlen yemeği vaktinde çatıda yemeğini yiyordu. Bu da izlemem için kolaylık sağlıyordu.
Düşüncelerimden uyandığımda ders zilinin çaldığını ve her öğrencinin sırayla dışarı çıktığını gördüm. Yapacak bişey bulamayınca adımlarımı dışarı yönlendirdim. Merdivenlerden indikten sonra aklıma gelen tek şey senpai'mi izlemekti.
O sırada önüme bakmadan yürüdüğüm için karşıma çıkan kişiyi görmemiş ve çarpmıştım.
-Midori biraz daha dikkatli olur musun?
-Ah kusura bakma Ayano-Chan biraz acelem vardı da, o sırada gözüme elindeki kağıtlar ilişti.
-O kağıtlarla ne yapacaksın?
-Bunlar mı? Şey oyun klübü için poster asıyordum.
-Oyun klübü mü?
-Ah evet*elindeki kağıtlardan birini uzatarak* katılmak ister misin?
Elimle Midori'nin uzattığı kağıdı nazikçe ittirerek,
-Sağol böyle şeylere pek ilgi duymuyorum.
-Anladım, o sırada Midori'nin arkasından uzun pembe saçlarıyla birisi koşturuyordu.
-Midori! Posterleri astın mı?
-Evet Mai. Peki ya sen?
-Bu katta her yere astım. Hadi diğer kata da asalım.
-Tamam, sonradan bana dönerek. Sonra görüşmek üzere Aya-Chan.
-Görüşürüz.
Aya mı? Aya-Chan? Nerden geliyordu bu samimilik? Sadece aynı sınıftaydık.
Az önce kulüp mü dedi o? Ne klübü demişti?
...
Oyun klübü. Eğer oyun klübü varsa bir kaç tane daha klüp vardır. Ve belki de senpai'min klübü de vardır. Beni bu düşten alıkoyan tek bir düşünce vardı. Senpai'im sadece gittiği iki yer vardı. Çatı ve çeşme. Yani Çeşmecilik diye klüp olsaydı ve sadece taro var- Ne saçmalıyorum ben. Kafam allak bullak oldu iyice derken bir gürültü geldi.
Galiba midem guruldamıştı. Sınıfıma girip tam yemeğimi alacakken tanıdık bir yüz gördüm. Bi dakika bu o çocuk değil mi? B-Bu-BUDO. Tamam buldum. Acaba nereye gidiyordu? Onu takip mi etsem acaba? Ama senpaime ihanet olur. ne ihaneti
Senpaim beni tanımıyor bile. Ne ihaneti. Bence takip edebilirim.
Derken Budo' nun gözden kaybolduğunu gördüm. Galiba şu kapıdan girmişti. Kapının önüne geldim. Burası da neresiydi? Sınıf değildi, lavabo hiç değildi. Acaba bu Midori'nin bahsettiği oyun klübü müydü? Ama Budo'nun pekte öyle bi tipi yoktu. Acaba başka bir klüp müydü? Kapının önünde durup kendime sorular sormaktansa içeri bakıp ne klübü olduğuna bakmak daha mantıklı gelmişti. Kapıyı hafifçe aralayıp kafamı uzattım. İki kişi dövüşüyordu ve başlarında da birisi onlara komut veriyordu. Komut veren kişi Budo'ydu. Burdan bakıldığında çok havalı görünüyordu.
Ne diyorum ben, derken Budo bana seslenmiş ve içeri girmem için eliyle gel haraketi yapıyordu. Ürkek ve biraz da utanarak içeri girdim. Budo;
-Nasılsın Ayano-Chan.
-İyiyim sen
-Bende iyiyim. Hangi rüzgar attı seni buraya?
- Iıı şey. Kulübüne katılmak istemiştim. Yani klüp hakkında bilgi edinmek istemiştim.
-Ha tabiki. Hergün temizleme saati sonrasında 5 ile 5:30 arasında antrenman yapıyoruz.
-Bende kulübüne yani klübe katılmak istiyorum.
-Zamanlaman çok iyi. Çünkü kontenjan dolmak üzereydi. Sadece tek kişilik yerimiz kalmıştı. Klüpte olmana sevindim.
-Bende se- Daha cümlemi bitiremeden büyük bir sevinçle Budo klüptekilere dönüp beni tanıtmaya başlamıştı bile.
- Evet arkadaşlar. Klübümüzün en yeni ve son üyesi olan Ayano-Chan. Hoşgeldin Ayano. Derken elini uzatmıştı. Bende elini tutup karşılık verdim. Nedense bu beni mutlu etmişti. Ama neden? Derken kapı açıldı. Gelen Taro'ydu. TAROYDU
-Merhaba Ayano. Biraz konuşabilir miyiz?Merhaba Arkadaşlar...
Umarım yeni bölümü sevmişsinizdir. Hepinize okuduğunuz için teşekkür ederim. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
Fiksi PenggemarKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...