Budo'dan:
Gözlerime açtığımda hiç alışık olmadığım tavanla göz göze gelmiştim.
Kalkmaya çalıştığım zaman sırtının acısıyla bu kararımdan vazgeçtim. Birkaç saniye haraket edemeden tavanı seyrettim. Neredeydim ben. En sonunda doğrulabilmiştim. Bu sefer de başımın şiddetli ağrısıyla kalakalmıştım. Bir müddet sonra midem bulanmaya başladı. Ve ardından klozetle göz göze geldik. Bu kadar pis kokan ben miydim yoksa bu klozetin içindekiler mi? Başımı iğrenerek klozetin içine çevirdim. Şiddetli bi kokuyla sarsıldım. Zar zor ayağa kalktıktan sonra kapıya yöneldim. Aynı zamanda nerede olduğumu düşünüyordum. Kapıyı açtığımda yatak odasında olduğumu anladım. Ama etrafta birsürü cam kırıkları vardı. Cam kırıklarının arasındaki fotoğrafa uzandım. Ayano ile yanında bı kadın vardı. Galiba Amerika'da ki annesiydi. Peki ben neden Ayano'nun evindeydim. SİKTİR. Galiba bunu biraz sesli söylemiştim. Bilincim şimdi şimdi açılmıştı. Dün sadece eve geldiğimi hatırlıyordum. Cam kırıkları çok şey anlatıyordu. Koşarak kapıya asıldım. Açılmamıştı. Ayano beni buraya kilitlemiş olmalı.
-Ayano!
Bi kaç kere seslendikten sonra kapı açıldı. Ayano suratıma bakmıyordu. Sessizce
-Artık gidebilirsin. Daha fazla acıtmadan git.
-Ayano ne diyorsun sen?
-Lütfen git!
Arkasını dönüp uzaklaştı. Arkasından onu takip ettim. Kapıya kadar gelmiştik. Kapıyı sonuna kadar açmıştı. Eli dışarı dönüktü. Anlamsız gözlerle Ayano'ya bakarken kolumdan tutup dışarı çıkarmaya çalıştı. Ama bir milim bile oynamamıştım. Çünkü o kadar halsiz ve çökmüştü ki... Kapıyı sertçe kapatıp Ayano'nun gözlerine bakmaya çalıştım. Ama hala o bakmamakta direniyordu. İncinmiştim. Hem de çok.
-Dün gece nol-
-DEFOL GİT! (Bunu bağırarak söylemişti)
Bu sefer tam gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Anlaşılan dün kalbini çok kırmıştım.
-Ayano, dün ne oldu hatırlayamıyorum. Özür dilerim.
Daha fazla konuşamadım. Çünkü hayatımda "ilk defa" onun yüzünden içmiştim. Kim bilir suratına karşı nasıl bı kin kustum.
-Hiç bir şey mi?
-Sadece evine geldiğimi. Başka hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Lütfen anlat. Dün ne oldu?
-Önemli değil.
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden kolundan tutup kendime yaklaştırdım. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Tam ağzımı aççaken geri adım attı.
-Çok kötü kokuyorsun.
Kıpkırmızı olmuştum. Suratına bakamıyordum. Sadece
-Anlatman lazım. diyebildim.
-Olan oldu. Boşver. Şimdi git ve ağzındaki ve üstündeki kokuyu yok et.
İyice kızarmıştım. Galiba dünün intikamını alıyordu.
-Peki. Banyo ne tarafta?
Gözüme anlamsız bir şekilde baktı.
-Kapıdan çıkıp sağ dön. Ordan-
Durdu, bana baktı. İkimizde gülümsemiştik. Ama hala o şey aklımdan çıkmıyordu. Gülümsemesi yaklaşık 2 saniye sonra yüzünden tamamen silindi. Bana ciddiyetle bakarken kolundaki elimden kurtuldu ve arkasını döndü.
-Budo hadi evine git artık.
Bu sefer hızla yönümü değiştirip evin içine doğru gitmeye başladım. Bana, ne halt ediyorsun bakışları atarken mutfağa yöneldi.Ayano'dan:
-Senin gitmemen benim kahvaltı yapmama engel değil.
Hızlıca dolabın kapağını açarken bakışlarında Budo'yu kesiyordum. Bir yandan da dün her şeyi istemeden yapmış. Ancak kendimi böyle avutabiliyordum. Kahvaltılıkları masaya dizerken Budo'dan gelen koku tüm mutfağı ele geçirmişti.
-Tamam. Git duş al artık. Kokundan durulmuyor.
Arkamı döndüğümde kızarmıştı. Toparlamaya çalıştım. Ama başarılı olamamıştım.
15 dakikaya yakın bir süre sonra Budo babamın kıyafetleriyle karşımda duruyordu. Aslında yakışmıştı. Ama maksat gıcıklık olsun diye gülmeye başladım. Oturup tam yemeğe başlamıştım ki Budo'nun anlamsız bakışlarıyla karşılaştım. Ama pek aldırış etmeden yemeğime devam ettim. Yanıma oturdu. Galiba önemli bişi diyecekti. Nefesimi tutup konuşmasını bekledim.
-Benim tabağım nerede?
-Ciddi misin? Önemli bişi diyeceğini zannettim.
-Merak etme. Karnımı doyurayım. Asıl şeye gelicez.
Bakışları bi anda sertleşmiş, soğumuştu. Kızgındı. Birkaç şey yedikten sonra bana baktı.
-Daha fazla dayanamayacağım. Konuya giriyorum. Ayano
Bi an Yamada diyecek diye çok korktum. Meraklı gözlerle Budo'yu seyrediyordum.
-Benden önce hiç sevgilin oldu mu?
Şaşırmıştım. Nereden çıkmıştı bu. Gözlerinin içine bakıp cevap verdim.
-Hayır. Ne senden önce ne de senden sonra. Asla...
-Duygusala bağlama hemen.
Bakışları dün ki gibiydi. Korkmuştum. Bu sefer içkili değildi. Bu sefer affedemezdim. Tekrar dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. Ama sesi fısıltı gibiydi. Anlayamamıştım. Korkarak
-Anlamadım.
Ellerini masaya vurup yüksek sesle
-Taro'yla YATTIN MI?
İşte bu bardağı taşıran son damlaydı.
-HAYIR. DÜNDEN BERİ AYNI ŞEY. TARO'YLA İLİŞKİM OLMADI. HEMDE HİÇ.
Yorulmuştum artık. Ortada yanlış bir anlaşılma vardı. Ve bunu düzeltmeliydim. Biraz daha sakin bir sesle
-Bana inanıyor musun?
Bakışlarında ızdırap vardı. Galiba pişmandı. Ellerini ellerime kenetlemişti. Kısık bi sesle
-Evet.demişti.
Dudaklarımı birbirine bastırırken beni izlediğini fark etmemle gözlerimi onun gözlerine kenetledim. Budo bana bakarken gözlerimi kıstım ve dudaklarımı araladım.
-Budo, ben... Ayano Yamada değil, Ayano... Masuta olmak istiyorum.
Budo yavaşça elimi kavradı ve gözlerini devirdi.
-Taro bana, senin onunla...
Duraksadı. Dudaklarını ısırırken gözlerini bana çevirmeden sözlerine devam etti.
-Onunla, yattığını söyledi. B-ben...
-İnanmadım demeni isterdim.
-ilk başta inanmadım. Gerçekten. Ama sonra bana gerçek nedenler sundu. Aklım karıştı. Ve ben sadece kendimde değildim. Yani bana gelmeden önce Taro'yla birlikteydin değil mi? Neden olduğunu merak ettim. Sonra sana sahip olduğunu söyleyen cümleleri bardağı taşıran son şeydi.
-Ben... Budo o gün, yemin ederim partine gelecektim. Ama sonra, bak yemin ederi-
-Yemin etme Ayano. Ben büyük bir hata yaptım ve Taro'ya güvendim. O gün ne olduysa artık sikimde bile değil.
Bu son sözüne gülmüştüm. O da ben
güldüğüm için.
-Bana bi söz ver. Bir daha asla başkalarının benim hakkımdaki iftiralarına inanmayacaksın. Yoksa seni
-Beni ne?
-Bilmiyorum. Bir daha öyle bişi olmayacağı için düşünmeme gerek yok. Hadi şimdi söz ver.
-Söz veriyorum. Bir daha asla.
...
Birkaç dakika sonra masadan kalkmış bulaşıkları yıkıyordum. Taro'nun neden öyle bir şey söylediğini merak etmem gerekirken sadece şimdi ve sonrasında ne olacağını düşünüyordum. Budo'yla bana ne olacaktı. Budo yavaşça bana doğru yürürken elimdeki tabağın yüzeyinden kendimi izliyordum. Tabağı yerine koyduktan sonra elimi yıkadım ve ayakta durabilmek için tezgahtan destek aldım. Budo sonunda yanıma varmış kollarıyla arkadan belimi sarıp sarmalamıştı. Kafasını enseme gömdü ve derin bir nefes aldı.
-Şu an ne düşünüyorsun?
Belimdeki kollarını gevşeterek vücudumu ona döndürdüm. Gözlerim onunkine kenetlenmişken yorgun bir gülümseme takındım.
-Seni.
Buna o da gülümserken belimi daha da sıkıp kendine daha da yaklaştırmıştı. Bir elini arkamdaki tezgaha yaslarken vücudunun her milimini daha da yaklaştırdı.
-Hayret aynı şeyi düşünüyormuşuz.
-Sende mi kendini düşünüyorsun?
Alay amaçlı söylediğim şeye güldü ve kulağımın önündeki saçı çekti. Yüzünü kulağıma yaklaşırken yüzüme vuran sıcak nefesi kendimden geçmeme sebep oldu. Dudakları kulağımın önündeyken son kez derin bir nefes verdi ve konuştu.
-Hayır bende SENİ düşünüyordum.
Yavaşça dudaklarını kulağımdan boynuma yöneltirken geçtiği her yere küçük buseler bırakıyordu. Nefesimi düzenli tutmaya çalışırken zorlanıyor ve gözlerimi olabildiğince sıkıyordum. Bir kaç dakika sadece ayakta durmaya çalıştım. Bir tek bütün geceki yorgunluğum değil o böyle yaptıkça kalbimin her saniyesinde daha çok atması da beni zora sokuyordu. Bacaklarım titremeye başladığında ise Budo hızla belimi ve bacaklarımı kavrayarak kucağına aldı. Bana bakarken aklımdaki tek şey vücudunun sıcaklığı ve kendine çeken havasıydı. Onun yüzüne anlamsız bakışlar atarken gülümsedi ve kafamı göğsüne yasladı.
- Biraz uyu hadi.
Gözlerim kapanmaya başlarken hissettiğim tek şey kafama konan küçük bir buseydi.İçime sinmeyen başka bir bölüm daha. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanficKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...