~Bölüm 23

222 34 25
                                    

-Bende seni seviyorum.
Gözlerimi titreyerek araladım ve ona bakmaya çalıştım. Elleri nazikçe yanaklarımda dolaşıyor, her dokunuşta daha çok yakıyordu. Hızla nefes alıp veriyor ve bir daha öpmek için eğildiğinde gözlerimi kapatıyordum. Dudaklarıma yakıcı bir öpücük daha bırakmak üzereyken arkadaki kapı açıldı ve Mina hızla bize doğru bir adım attı.
-Hey yağmur yağıyor içeri girin!
Mina görmeden hızla benden ayrılmış bana bakmamaya çalışmıştı. Fark etmiştim de üstümde ıslanmamış yer kalmamıştı. Budo hızla üstündeki hırkayı uzattı ve içeri geçmemi işaret etti. Yanından geçerken kaçamak bir bakış atmıştım ve gördüğüm manzara Budo'nun kırmızıdan farksız yüzüydü. Ona baktığımı anladığında anında gözlerini kaçırdı ve elini ensesine götürdü. Bende daha fazla ıslanmamak için içeri geçtim.
...
Saat 11'e kadar Budo'nun evinde şarkılar ve değişik konuşmalar dönüp durdu. Budo'ya bir kere bile bakamadım. Herkes evlerine dağılırken Mina'yı da uğurladıktan sonra Budo'ya baktım. Çantamdan hediye paketini çıkarttım ve uzattım. Budo şaşkın gözlerle beni süzerken konuştum.
-Herkes buradayken... veremedim kusura bakma.
-Ge-gerek yoktu.
Paketi eline tutuşturduktan sonra kafamı eğdim. Paketi yırtmamaya çalışarak açtı. Avuçlarını dolduran yeşil kazağa baktı. Sonra bakışlarını tekrar bana çevirdi.
-Şey... bedeninden pek emin değilim am-
-Burada bekle.
Hızla odadan çıktı. Sadece arkasından bakabildim. Birkaç saniye sonra Budo kapıdan kafasını uzattı. Ben hala beklerken yanıma geldi ve üstüne geçirdiği kazağı gösterdi. Üstüne olmuştu.
-Merak ettim bedenimi nasıl buldun? Üstünde deneyip 'yok bu bana çok büyük oldu kesin Budo'nun bedenidir' diyerek mi?
Dediklerinin ardından küçük bir kahkaha attı. Sinirlenip kazağın ucundan tuttum ve çekiştirmeye başladım.
-Sen beğenmemişsin ver geri götüreceğim.
Kolundaki elimi tuttu ve yaklaştı. Derin bir nefes verdi.
-Evet beğenmedim... bayıldım.
Elimi yavaşça çektim. Gülümsedi ve eliyle kazağın ucunu tutarak bana gösterdi.
-Bayıldım, gerçekten... teşekkür ederim.
-Emin misin?
-Evet.
Gözlerimi onunkilere diktim. Dudağımı ısırdım. Elimi saçıma götürdüm. Açık olduklarını yeni hatırlamıştım. Budo bana doğru bir adım atınca kafamı ayaklarıma çevirdim. Eli bana uzanınca gözlerimi sıktım. Ama o sırada elini kafama koydu ve saçımı karıştırmaya başladı.
-Biliyor musun, saçını ilk açık görüşüm değil.
-Ama yanında hiç açmadım ki.
Kafamdaki elini çekti ve kızarmaya başladı. Birkaç saniye durduktan sonra elini ensesine götürerek kekeledi.
-E-evet ama...
Yüzü daha çok kızarırken gözlerini kıstı ve başka tarafa baktı.
-Boşver. S-saat geç oldu bu gece burada kalmak ister misin?
Birkaç hafta öncesini hatırlamamla hafifçe gülümsedim. Ellerimi arkada birleştirirken Budo'ya imalı bir bakış atıp sırıttım.
-Kıyafetlerinden verirsen olabilir.
-Bu kadar istiyorsan verebilirim.
-İstediğimden değil... onlar, se-senin gibi kokuyorlar.
Budo birkaç saniye bakmayı sürdürürken yüzüne büyük bir gülümseme yaydı. Elimi kavradı ve bana doğru bir adım attı.
-Gerçeği buradayken onun gibi kokana ne gerek var.
Kafamdan tuttuğu gibi omzuna bastırdı. Kolları belimi sararken bende kokusunu Derince içime çektim. Çok güzel kokuyordu. Ellerimi sırtında birleştirdikten göğüsüne daha çok bastırıyordum kafamı. Sadece o, ben ve dışarıdan gelen hafif su sesleriydi. Kafamı göğüsünden kaldırmadan konuştum.
-Kardeşin evde mi? Onu hiç göremedim.
-Hayır, parti yapacağımız için onu bu gece bir arkadaşına gitmesi için ikna ettim.
-Yani...
-Yani?
Yani evde tektik.
...
Budo yer yatağını hazırlarken yatağının üstünde oturmuş, üstümdeki kıyafetinin büyüklüğüne baktım. Saçlarımı toplamak için ellerimi kafama götürürken Budo hızla oturduğu yerden doğruldu ve bana döndü.
-Toplamasan olur mu?
-Peki.
Ayağa kalktı ve ışığı söndürdü. Bende yatağa yattım ve üstümü örttüm. Ben duvara dönmüşken tepemdeki Budo'yu hissetmiştim. Birkaç saniye hiç kıpırdamadı. Ben sadece yatakta hareketsizce yatıyor, her tarafımdan ter boşaltıyordum. Budo'nun üstümdeki örtüyü çekmesinin ardından gözlerimi sıkıca kapattım. Ama o anda Budo ansızın arkama uzandı ve örtüyü üstüne çekti. Arkamı dönmeye çalıştığımda eliyle başımı tuttu ve yeniden yatırdı. Bende kıpırdamadım. Birkaç saniye sonra Budo'nun elleri yavaşça belime yöneldi. Belimi tutup kendine doğru çekti. Kafasını enseme gömdü. Dudakları çıplak tenime değince istemsizce titredim. Kafasını hiç kaldırmadı. Bir süre sonra derin derin nefes almaya başladığında dudakları kıpırdıyor, enseme daha çok sürtünüp irkilmeme sebep oluyordu. Kafasını omzuma dayadı ve derin nefesler almaya devam etti.
-İyi misin Budo?
-Ben... sadece inanamıyorum. Sen Taro'ya aşıkken her zaman sana dokunmamak için kendimi zorladım. Ama... ama şimdi...
Yutkundu. Belimi daha sıkı kavradı. O soluklanmaya devam ederken yavaşça ona doğru döndüm. Fark edince yavaşça gözlerini bana dikti. Utanınca ellerini hemen belimden çekmeye kalkıştı. Ama hızlıca ellerini tuttum ve dudağıma götürdüm. Parmak uçlarına küçük öpücükler bırakırken gözlerimi kapattım.
-Bana güvenmediğini söylediğin zaman...
-Ayano çok özür dilerim ben-
-Sözümü bitirmeme izin ver!
İstemsizce bağırarak söylediğim kelimelerle ürkerek başını salladı. Ellerini yatağa bıraktım ve tuttum.
-Bana inanmadığını söylediğin gün aslında o makası senin için  tutuyordum...
-... Neden...
-Ama o an Taro'yu o kızla görünce bütün sinirim altüst oldu.
Sadece dinliyordu. Gözlerimi devirdim.
-Aslında o an beni tuttuğunda... sana aşık olduğumu fark ettim. Bana o lafları söylediğinde ne kadar üzüldüğümü ve Taro'nun yanıma gelmesine rağmen mutlu olamadığımı fark ettiğim an ona değilde sana aşık olduğumu fark ettim.
-Orada... Taro'yu yanına yönlendiren bendim.
-Ne?
-Senin mutlu olmanı istedim. O yanında olursa mutlu olacağını düşündüm. Onun oraya gitmesini ben söyledim. Ama benim için en zoru seni onunla birlikte yürürken görmekti.
Sesi titremeye başladığı an gözlerinin dolmaya başladığını fark ettim. Elimi sıktı.
-Hasta olduğum zaman yanıma geldiğinde inan her kim gelmiş olsa o kadar mutlu olamazdım. Evet hayır oynadığımız gün... hoşlandığım kızın sen olduğunu anlamanı diledim. Ama anlamadın. Osana'yı öldürdüğün gün senin Taro'nun telefonunu aldığını görmüştüm. Osana'yı öldürdüğün ansa benim için her şey altüst olmuştu. Katil olduğun için değil, eğer seni bulurlarsa seni bir daha göremem diye. Kalbimi o kadar derinden etkilemiştin ki. Bana neden değişik davrandığını anlayamadığım gün Taro'nun sana sarıldığını gördüğüm zaman mahvoldum. Seni istiyordum. Her şeyden...çok...
Gözyaşları yavaşça süzülürken elimi gevşetti. Birkaç saniye duraksadım. Yavaşça elini bıraktım ve parmak uçlarımla gözyaşlarını silmeye başladım. Daha fazla kendini tutamadı ve seslice ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor diğer yandan da özür diliyordu. Onun bu halini görünce kalbim kırıldı. Onu bu kadar üzdüğünü fark edemedim. Yavaşça yanına doğru kıvrıldım ve göğüsüne sokuldum. Şu anda onu sakinleştirmek için bir tek bunu yapabilirdim. Biraz durduktan sonra kollarını belime doladı. O ve ben. Benim için hayat bundan ibaretti. Birkaç dakika sonra ağlayışının yerini küçük hıçkırıklar doldurmaya başladı. Sonra bacaklarını bacaklarıma doladı. Onun nefesi, kokusu, dokunuşları ayrıydı. Ellerini belimden saçlarıma götürdü. Nazikçe okşadı. En sonunda cesaretimi toplayıp konuştum.
-Hala burada, yanımda olduğun için teşekkürler. Seni o kadar üzmeme rağmen, hala yanımdasın.
Yavaşça kollarımdan ittirdi. Omzumu tuttu ve yüzüme yaklaştı. Fazla beklemeden dudaklarımızı birleştirdi. Omzumu sıkarken her saniye daha çok yakınlaştırıyordu vücudunu. Bir kaç saniye sonra dudaklarımızı ayırdı ve derin nefesler almaya başladı. Gözlerine baktım. Omuzlarımdaki ellerini yavaşça gevşetti ve bıraktı Parmağıyla yavaşça dudağımın kenarını sildi.
-Ne olursa olsun yanında olacağım. Ne olursa olsun...
-Tekrar katil olsam bile mi?
Yüzüne buruk bir gülümseme yerleşti. Parmağını dudağımdan yanağıma çevirdi. Sonra alnımı kapatan saçları yavaşça çekti ve küçük bir buse kondurdu.
-Bu... evet mi demek oluyor?
-Öyle bir şey olursa beni sadece üzersin. Ama seni asla bırakmam.
-O zaman asla yapmayacağım.
Göğüsüne sokuldum ve kokusunu içime çektim.
-Ayano. Senden bir şey daha doğrusu birkaç şey rica edebilir miyim?
-Ney?
-Benim sevgilim olacaksan yapmaman gereken şeyler.
Sevgili kelimesini üstüne bastıra bastıra söylemişti. Hafifçe gülümsedim. Tamam anlamıyla başımı salladıktan sonra yüzünü görebileceğim şekilde omzuna yaslandım. Derin bir nefes verdi. Sırtımı sıvazlarken kafama küçük bir buse daha kondurdu. Sonra düşünmeye başladı.
-Sayabilir miyim?
-Çok mu?
-Bilmiyorum. Aklımda şimdilik birkaç şey var.
-Peki say.
-1, saçını başkalarının yanında açman. Saçın açık farklı görünüyorsun. Yani kötü bir değişiklik değil. Ama değişiklik insanların dikkatini çeker. Sadece... yanında ben varken açmanı istiyorum.
-Hmm...
-2, başkalarıyla fazla yakınlık kurman. Kız olsa bile. Tamam kabul ediyorum fazlasıyla kıskancım.
-Peki.
-3, benimle birlikteyken Taro'yu severken ki gibi başkalarını kıskanman. Çünkü eğer öyle olursa bana güvenmediğini düşünüp üzülebilirim. Ve ben senin bana ne olursa olsun güvenmeni istiyorum.
Bir süre durdu. Sanki bir şey demek istercesine baktı gözlerime. Sonrasında ağzında gevelediği birkaç kelimeyi hızla söyledi.
-Haklıydım. En güzel insan güven verenmiş.
-Peki ya başkasına güvenip onu da güzel bulursan?
-Kıskançlık konusunda tek değilmişim bakıyorum da.
Utandım ve bakışlarımı kaçırdım. Sert olmamaya çalışarak koluna vurdum. Canını daha çok acıtmak istemiyordum. Sırıttı ve dişlerini gösterdi. Ah olamaz en büyük zayıflığım. Budo'nun güldüğünde ortaya çıkan o parlak, beyaz dişleri. Hızla altımdaki yastığı aldım ve Budo'nun yüzüne bastırdım. Budo nefessiz kalınca yastığa vurmaya başladı.
-Ayanow nefüs alomuyorom!
-Sende sırıtma o zaman.
-Tamom. Söz voroyorom. Yeter ki bırok.
Yastığı kafasından çektim ve derin nefesler alışını izledim. Birkaç saniye sonra beni çatık kaşlarla izlemeye başladı.
-Sadece güldüm.
-Ama... boşversene ya b-ben uyuyacağım.
Hızla arkamı döndüm ve yor ki yorganı
komple-kafam da dahil-üstüme örttüm. Gözlerimi sıkabildiğim kadar sıktım. Onu unutmaya çalıştım ve bacaklarımı iyice kendime çektim. Ama inatçı egoist pes etmedi ve arkama uzandı. Kolunu omzuma attı ve ben uykuya dalmak üzereyken bana bir soru yöneltti.
-Bana şimdiye kadar ki en güzel doğum günü hediyesini verdiğin için, yanımda olduğun için teşekkürler.
Birkaç saniye durdum ve yutkundum. Dudaklarımı araladım ve konuştum.
-Bende bir kural koyacağım. Sonsuza kadar yanımda kalacaksın.
Kafamı ona doğru çevirdim. Yavaşça dikleşti ve kafama doğru eğildi. Dudaklarıma bıraktığı küçük buse birkaç saniye kıpkırmızı kesilmeme sebep oldu. Kafasını kaldırdığında gülümsedi ve dudaklarını oynattı.
-O konuda için rahat olsun.
Kafasını tekrardan yastığa koydu. Belimdeki kollarını hiç çekmeden yattı.

Bu bölüm pek içime sinmedi. 1500 kelime. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.

Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin