Budo'dan:
Ertesi sabah kalktığımda kalkmamayı dilemiştim. Acı gerçekle yüzleşmek istemiyordum. Çünkü kaldıramayacak kadar büyük bir acıydı. Pişmandım. Hemde çok. Hepsi benim suçum. Ayano'yu o yola sokmayacaktım. Onu koruyacaktım. Bıcaklanmamam gerekirdi. Aptalın tekiyim.
Yavaşça göz kapaklarımı aralarken karşımdaki sandalyede baygın bir şekilde oturan Ayano'ya baktım. Keşke kelimesini bir günde bu kadar sevemezdiniz. Dudaklarımı ısırmaktan parçalamıştım. Yavaşça doğruldum. Bir kaç gündür olan uğraşlarımın sonucu olarak hızlıca ipleri ayırdım. Ağızımdaki kumaş parçasını elime geçirdiğim gibi fırlatarak derin bir nefes aldım. Duvara tutunarak ayağa kalktım. Bir elimle karnımı tutup diğer elimle sürünmeye çalışıyordum. Ayano'nun oturduğu sandalyenin koluna tutunarak ona yaklaştım. Birkaç saniye soluklandıktan sonra var gücümle sesini sayıkladım.
-Ayano, Ayano!
O hala hareketsizce yatarken sıyrılan elbisesini yeniden omzuna yerleştirdim.
İçim paramparça bir şekilde Ayano'ya baktım. Ve her baktığımda Taro'dan nasıl bı intikam alsam diye düşünüyordum. Ayano o cansız gözlerini bana dikmişti. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Yüzünü avuçlar ım arasına aldım. Ve her şeyin geçeceğine dair bir yalan uydurdum. Oysa ömrü boyunca geçmiyecek bir leke bulaşmıştı. Ve bu benim suçum. Bunun vicdan azabı sandığınızdan daha zor. Kendimi topladım ve elindeki ipleri çözmeye başladım. Oysa sadece ölü gözlerle bana bakıyordu. İpleri tamamen çözdüğüm an Ayano boynuma atladı. Gözyaşları gömleğimi ıslatırken sadece bekledim. Bir süre sonra kendimi tutamadım ve belini sardım.
-Ayano, ben...
Duraksadım ve yüzümü omzuna gömdüm.
-Çok özür dil-dilerim. Bunun ne kadar anlamsız bir kelime olduğunu biliyorum şu an. Ama lütfen affet beni. Biliyorum. Gerçekten zor bişi istiyorum.
Bedenimi saran hıçkırıklardan kurtulamıyordum. En sonunda Ayano konuşmaya başladı.
-Senin bi suçun yok ki. Ben kendim için kabul ettim.
Anlamsız gözlerle Ayano'yu süzdüm. Ne diyordu bu kız. Kendisi için mi???
-Ne demek istiyorsun.
-Ben sensiz yaşayamam ki. Yaşamak için yaşaman için bunu yapmalıydım. Ve sakın kendini suçlu bulma. Tamam mı? Seni seviyorum. Her şeyden herkesten daha da çok.
Son sözleri içimi dağlamıştı. Sıkıca sarıldım. Hiç bırakmamacasına. Elimi Ayano'nun omzuna attım. O aynı şekilde. Böylece ikimizde birbirimize destek olabiliyorduk. Kapıyı açtım. Ama bu kapının kilitli olmadı gerekmiyor muydu? Acaba Taro bize oyun mu oynuyordu? Bir kaç adım attıktan sonra ayak sesleriyle irkildim. Geleni tahmin etmek için zeki olmaya gerek yoktu. Soğuk terler boşaltırken gözümün önünde beliren Taro'yu süzdüm ve içimdeki alevi söndürmeye çalıştım. Ama bu imkansızdı. Durup ne yapçağını seyrettim. Daha fazla dayanamayıp Taro'nun üzerine atladım. Ama aniden iki el yakamdan tutup beni odaya itti. Ne olduğunu bile anlayamamıştım. Yere düşmeden önce tek gördüğüm şey Ayano'nun Taro'yla yüzleşmeye gittiğiydi. LANET OLSUN...Ayano'dan:
Budo'yu hızla odaya ittikten sonra Taro'ya geri döndüm. Bana attığı o iğrenç sırıtış midemi bulandırmaya yetmişti.
-Seni seviyorum... Çünkü çok cesursun Ayano.
Bunun iğrenç bir şey olduğunu düşünürken konuştum.
-Bir gün senin iğrenç bedenini kendi ellerimle parçalayacağım. Pezevenk.
-Bak istersen hiçbir şey için geç değil. Hala birlikte olabiliriz.
-Seninle olcağıma ölürüm daha iyi orospu.
-Bunu sen istedin Ayano. Sana şans verdim. Ve hala o kapı açık.
-O kapıyı kapatsan iyi olur. Çünkü asla açılmayacak.
...
Budo'dan:
15 dakikadır kapıyı yumrukluyordum. Onu bir daha kaybetme düşüncesi aklımı kemirip dururken gözyaşlarıma engel olamıyordum. Tek duyduğum Ayano'nun Taro'ya küfür ettiğiydi. Bir kaç saniye sonra onu bile duyamıyordum. Kalbim zonkluyor kulaklarım uğulduyordu. Yere çöktüm. Bu kadar endişelenmemin sebebi Taro'nun onu öldürebilecek kadar merhametsiz bir yapısı vardı. Sever hatta deli gibi. Ama karşılık bulamadığı zaman işte o zaman her şey için çok geçti. Şiddetli bir yumruk sesi duymuştum. Umarım bu Ayano'nun yumruğudur. Taro'nun suratında nasıl bir iz bıraktığını merak ettim doğrusu. Bir kaç dakika sadece olanları dinlemekle yetindim. Kulaklarımın uğultusu tüm sesleri bastırıyordu. Kaç dakika geçtiğini bilmiyorum ve şu anda kafayı yemek üzereyim.
Kapı gıcırtısıyla hızla dizlerimin üzerinde doğruldum. Korku dolu gözlerle kapı ardına kadar açılına kadar bekledim. Gözlerim beni yanıltmadığını anlamak için gözlerimi tekrar tekrar ovuşturup Ayano'ya baktım. Adımlarını bana yaklaştırırken gözlerimi son kez sildim ve konuşmaya çalıştım. Ama sadece çalışmakla kaldım çünkü Ayano hızlıca bana doğru eğilmiş ve ellerini birbirine kenetleyerek büyük sessizliği korumuştu. Birkaç saniye sonra hıçkırıklarını duymaya başlamış ancak hiçbir şey yapamamıştım. Kafasını öne eğmiş yeri izliyordu.
-Ayano ben-
-Budo... Benden nefret ediyor olmalısın. Her şey, her şey benim yüzümden oldu. Benimle tanıştığın güne bile lanet okuyor olabilirsin ama ben...
Hızla kolunu tuttuğum gibi yüzüne yaklaştım.
-Pişman olduğumu nereden çıkardın.
Hızla dudaklarına yapışmış ve kendime doğru çekmiştim. Ayano hiçbir tepki vermezken hiç ayrılmamıştım dudaklarından. Aslında çok yabancı geliyordu. Başkasının dokunduğu dudaklara dokunmak istemiyordum ancak ben yapamazdım. Ayano'suz... Yapamazdım. O olayı unutmalıydık. Yoksa... İkimizde yaşayamazdık. Bı ara kafamı geriye doğru çekip Ayano'nun gözlerinine baktım. Ve gene yalan söyledim.
-Her şey geçicek...
Oysa o da biliyordu. Asıl her şey şimdi başlıyordu...
...
Ayano'dan:
Karanlık ve iğrenç kokulu cezaevi odasında yine sorguya alınmak için bekletiliyordum. Ellerime bağlanmış masayla birleşik kelepçeler paslanmaya başlamıştı ve bu durum umrumda bile değildi. Kafamı yavaşça masaya yatırdım ve derin bir nefes aldıktan sonra aklıma gelen sahne ile tekrardan kalktım. 4 gündür 5 dakika bile uyuyabilmiş değildim. Kapının açılması ve içeri bir kadının girmesine alışmıştım. Kadının topuklu ayakkabıları ses çıkarıyor ve bu ses beni deli etmeye yetiyor da artiyordu bile. Kadın başıyla selamladıktan sonra önündeki sandalyeye oturdu ve derin bir iç çekti.
-Tekrardan merhaba Aishi-san.
Konuşacak halim bile olmadığından başımla onaylamıştım. Burada çalışanların ne kadar duygusuz olduğunu tahmin edemezsiniz. Merak ediyorsanız diye söyleyeyim. O gün Taro'dan kurtulduktan sonra bütün evi polisler çevirdi. Budo ağır yaralı olduğu için hastane bense anında cezaevine getirildim. Yaşadıklarımı bilseler keşke. Ama hiçbir sorguda konuşacak gücü bulamadım ve sustum. Budo'dan bir kere bile haber almadım ve beni en çok endişelendiren de buydu.
-Bugün gerçekten birkaç soru cevaplamanızı istiyorum.
Yutkundum ve derin bir nefes alarak başımı tamam anlamında salladım.
-Harika. O zaman ilk sorudan başlıyorum.
Elindeki defteri açtı ve içinden birkaç şey okuduktan sonra tekrardan bana döndü.
-Olayı bir de sizden dinlemek istiyorum.
Gözlerimi kıstım ve dudaklarımı aralamak için kendimi zorladım. Ama yine başarısız olunca kadın benim yerime konuşmaya başladı.
-Duyduğum kadarıyla o gün Budo Masuta ile bir yere gidecekken saldırıya uğramışsınız. Doğru mu?
Evet anlamıyla başımı sallarken kadın eliyle deftere not alıyordu. Sonra tekrardan kafasını bana doğru çevirdi ve devam etti.
-Peki size saldıran kişi hakkında bir bilginiz var mı?
Bunu konuşmadan nasıl anlatacaktım ki. Kendimi sıktım ve ağzımı araladım.
-Evet, evet var.
-Kim?
-Aynı okula gidiyorduk ve o Masuta-san ile aynı sınıftaydı.
-Peki size neden saldırdığına dair bir fikriniz var mı?
Duraksadım. Kadına dönüp 'bana aşıktı ve elde edemeyince delirdi, benimde başıma gelmişti' mi diyecektim. Yutkundum ve ağzımı araladım.
-Hayır. Hayır yok.
-Peki. Sizi 4 gün orada tuttu yanılıyorsam söyleyin. O süreçte Taro Yamada'ya ne oldu. Oraya gittiğimizde boynunda kocaman bir bıçak izi vardı.
Tamam belki fazla ileri gitmiştim. Ama.. ama onu öldürmedim. Sadece kendimi ve Budo'yu korumaya çalışıyordum. Ayrıyaten Budo'ya sözüm varken onu nasıl öldürebilirdim ki. İçimdeki şeytan bana hala neden onu oracıkta öldürmedin diyordu. Kendimi kontrol etmeye çalışırken yüz ifademi korumaya çalışırken kadın ciddi ses tonuyla konuşmaya devam etti.
-Bunu... Sizin yaptığınız doğru mu?
-E-evet.
Sesim titremişti. Her tarafımdan ter boşaltırken kadın ses tonunu hiç bozmadan devam etti.
-Peki neden?
-Budo çok kötü durumdaydı ve benim onu... Korumam gerekiyordu. Biraz da kişisel sebepler vardı ama.
Son cümlem benden çıkmış olamazdı. Ses tonum o kadar, değişikti ki.
-Kişisel sebepler derken?(bunu da sorma be kadın ben nasıl yazayım ki şimdi)
Yutkundum ve kafamı öne eğerek kelepçeli ellerimi kenetledim. O sırada sanki birisi beni kurtarmak istercesine karşımdaki kadına telefon etmişti. Kadın telefondakinin önemli biri olduğunu anlatan bakışlarıyla tam odadan çıkacakken zorla kıyafetinin kolunu tuttum.
-Şey sorun olmazsa birşey sorabilir miyim?
-Tabi.
-O-ona, Budo'ya bir şey oldu mu? Yani o iyi mi?
Kadın birkaç saniye beni süzdü ve gülümseyerek konuştu.
-Evet bugün hastaneden taburcu olacak.
Bunu duymamla birlikte rahatladım ve kadının kolunu bıraktım. Kadın tam odadan çıkacakken kısık sesimle teşekkür ettim ve gülümsedim. Birkaç gündür bu.. ilk gülüşümdü.Budo'dan:
Üzerimdeki beyaz örtüye tekrar tekrar bakmış ve sıkıntıdan tavandaki tuğlaları saymıştım. Derin bir nefes alıp yanımdaki sandalyede uyumuş olan Mina'ya baktım. Şu anda sıkıntıdan kurtulmak için saçında kaç tel var diye sayabilirim. Oturur pozisyona geçmek istemiş ancak karnımdaki katlanılmaz acı ile duraksamıştım. Mina'yı uyandırmak istesem de bütün gece başımda durduğu için vazgeçmiştim. Sonra aklıma yine o ve o gelmişti. Kimi kandırıyorum. Aklımdan hiç çıktı mı ki tekrar girsin. O yüz ifadesi, ses tonundaki titreyişi. Kapının tıklatılması ile kendime geldim ve gelene göz diktim. Gözlerim gelen kişiyle ardına kadar açılmış ve elindeki valizle içime geçilemez bir korku yayılmıştı.Ayano'dan:
Kafamı yasladığım soğuk masada uyuyakalmıştım. Ne kadar orada yattığımı bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda karşımda duran Mina'ya baktım. Gözlerinin altı şişmiş bir şekilde beni izliyordu. Hızlıca doğruldum ve bende ona baktım.
-Mina?
-Selam Ayano.
Zorla gülmeye çalışarak elini saçlarıma daldırdı ve karıştırmaya başladı.
-Nasıl gidiyor bakalım hapisane işleri.
Gözlerimi kıstım. Bir yandan da odadaki loş ışığa gözlerimi alıştırmaya çalışıyordum. Doğruldum ve Mina'yı şüpheli gözlerle izlemeye başladım.
-Senin burada ne işin var. Budo'nun... Yanında olman gerekmez mi?
Gülmeyi kesti ve gözlerimin içine kenetlendi.
-Konu o zaten.
Hızla masaya vurduğum ellerimle daha sonradan Mina'nın yakasını tuttum.
-Ona bişi mi oldu!?
Mina korkmuş bakışlarla beni izlerken gözlerini devirdi.
-İyi. Yani sanırım.
-Sanırım? O ne demek oluyor?
Mina sustu, oysa ben mantıklı ve açıklayıcı bir cevap bekliyordum. Bir süre daha yanıt alamayınca yakasını daha sıkı kavradım ve yüzüne yaklaştım.
-Mina! Soruma cevap ver!
-Ayano...
Elini ceketinin cebine götürürken sanki silah çıkartacakmış gibi izliyordum parmaklarının beyaz bir zarfı tutuşunu.
-Yakamı bırak anlatayım Ayano.
Hızla ellerimi yakasından ayırdım yüzüne baktım.
-Noldu!?
-Ayano o... Ah al be şu zarfı. O açıklar herşeyi.
Şimdi fark etmiştim de mina'nın göz altı şişmişti. Hızla zarfı elinden alırken parmaklarım titreyerek kağıdın ucuna gitti. Açtığımda anında içindeki kağıdı çıkarttım ve sandalyeme tekrar oturup zarfı dikkatlice okudum. Ama keşke okumasaydım diyeceğini bilseydim okumazdım. Dudaklarımı yazılı her bir kelimeyi okumam ile daha fazla sıkıyordum. Derin bir nefes aldım. Bir kere okudum. Şoku atlatamadım tekrar okudum. Ve tekrar ve tekrar. Mina başımdan hiç ayrılmadı. Her okuyuşumda yanaklarımı keşfe çıkan gözyaşlarımı tekrardan siliyor ve kağıdı daha çok sıkıyordum. Eğer zarfta ne yazdığını merak ediyorsanız bir de size okuyayım."Sevgili Ayano,
Yaşadığın her şey için özür dilerim. Ama biliyorsun hep yanında olacağım, ama belki fiziksel olarak değil. Kalben olacağım. Bedenim ise senden ayrı başka bir yerde yaşamaya başlayacak. Ben hiçbir şey anlamadım Ayano. Özür dilerim hiçbir şey anlamadım. Neden gitmem gerektiğini neden bir daha japonya ya donemeyecegimi, hiçbirini anlamadım. Özür dilerim. Her şey için. Ama sana yemin ederim ki, bir gün geleceğim. Kaç gün kaç ay hatta kaç yıl olursa olsun senin için geri döneceğim. Yemin ederim seni, bırakmayacağım. Asla. Ve Ayano ne kadar sürerse sürsün bir gün geri gelip o kutuyu senin için açacağım. Söz veriyorum. Seni seviyorum, tüm kalbimle.
Budo"Ne yapacaktım. Ben bu acıya... Onsuz nasıl katlanacaktım.
Merhaba arkadaşlar. Ben bu bölümü, sevdiği birini kaybeden birine ithaf etmek istiyorum. Çok sevdiğim birisi ve her zaman olacak. Ne yapabilirim nasıl teselli edebilirim hiç bir fikrim yok. Sunset_Miradishi geçmiş olsun. Fazla üzülmemeye çalış derim bende yaşadım ama çok zor biliyorum. Ama güçlü ol.
Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanfictionKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...