~Bölüm 19

231 33 32
                                    

Allahım medya beni öldürüyorrrr!

'Ayano Aishi, yeterince yaramazlık yaptın.'

Beynimde defalarca yankılanan sesle yürümeyi sürdürdüm. Hepsi bir rüya mıydı. Osana'yı öldürüşüm, beni gören o çocuk. Hayır yaptığıma emindim ama sabah yatağımda uyanmıştım. Ve üstümde aynı kıyafetler vardı. Ama o yatağa nasıl geldiğimi bilmiyordum. O çocuğu görmemden sornaki hiçbir şeyi hatırlamıyordum.
-Ayano-chan!
Arkamdan gelen ses Osana'nın sesi değildi. Aniden arkamı döndüm. Belimdeki ağrıyı unutmuştum ve aniden dönünce istemsizce çıkan inleme sesi karşımdaki kızı da korkutmuştu.
-İyi misin?
-Ah evet. Bu arada günaydın Mina-chan.
Üstünde okul üniforması yoktu. Benim üstümdeki üniformayı süzerken birden konuşmaya başladı.
-Şey bugün okul yok. Haberin yok mu?
-Neden?
-Şey... Duyduğum kadarıyla okulda işlenen bir cinayet yüzünden.
...
Eve girip üstümü değiştirdim. Evet Osana ölmüştü ama ben burada ne yapıyordum. Derin bir nefes alıp koltuğa oturdum. Elimle alnımı ovuşturdum. Televizyonu açıp haberleri izlemeye başladım. Evet... evet ölmüştü. Neredeyse her kanalda Osana'nın ölümü konuşuluyordu. O sırada çalan kapı ile televizyonu kapattım ve kapıya yöneldim. Yavaşça döndürdüğüm kapı kolunun ardında hiç beklemediğim biri duruyordu.
...
Budo
-Selam Ayano.
-Selam. Burada Ne arıyorsun.
-Hiç buradan geçiyordum da seninle bir şey konuşmalıyım.
-Ne hakkında?
-Şey içeride konuşsak daha iyi olacak.
Tamam anlamıyla kafamı sallayıp içeri girmesini işaret ettim. Hızlıca içeri girdi. Bende kapıyı kapatıp yanına gittim.
-Bir şeyler getirmemi ister misin?
-Hayır gerek yok.
Koltuklardan birine oturdu. Bende karşısındaki koltuklardan birine oturdum. Ellerimi birbirine kavuşturdum. İstemsizce soğuk terler akıtıyordum. Korkuyordum. Her an polisin içeri dalıp beni götürmesinden korkuyordum.
-Ne... hakkında konuşmak istemiştin?
-Okulda olanları duymuşsundur Sanırım.
-Evet.
-Kimin öldüğünü biliyor musun?
Yavaşça yutkundum. Hayır anlamında kafamı salladım. Bunu gören Budo oturduğu koltuktan kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Anında tuttuğu kolumu kapatan kıyafeti çekti ve kolumdaki uzun tırnak izini gösterdi.
-Şaşırdım. Halbuki asıl senin bilmen gerekirdi.
...
Kolumu çektim ve hızlıca ayağı kalktım. Kesik kesik nefes alıyordum. Sertçe kolumu sıktım. Budo bir süre kıpırdanmadı ama sonra gülerek bana döndü. Yüzünde daha önce hiç görmediğim bir ifade vardı.
-Üzgünüm ama... küçük sırrını öğrendim Ayano.
Bana doğru büyük adımlar atmaya başladı. O bana adım attıkça ben geriye adım atıyordum. Birden bire elini arkamdaki duvara sertçe koydu ve beni duvarla arasına aldı. Yüzünü yaklaştırdı. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Kaçmaya çalışınca bu sefer belimden tuttu ve daha da yaklaştı.
-Bu-Budo!
-Kolundaki o izin ne olduğunu biliyor musun? Osana'nın tırnağı ve gece ne kadar kanadığından haberin var mı? Osana'nın eli kanlar içinde kaldı.
Gece, oradaki kişi... Budoydu. Hatırlıyordum. Gece ona saldırmıştım. Ona zarar vermeye çalışmıştım. Oysa beni kolumdan tutarak o kabustan kurtarmıştı. Beni ele verebilecek bütün kanıtları yok etmişti. Beni... kurtarmıştı.
-Ne-Neden?
Sesim titriyordu. Benim katil olduğumu biliyordu. Ama bana, değer veriyordu. Benim bir katil olduğumu bilmesine rağmen hala, bana yardım ediyordu. Beni koruyup kolluyordu. Gülmeyi kesti ve iyice yaklaştı.
-Çünkü Ayano... sana olan sözümü tutmak istiyorum.
Kollarımı yakaladı ve beni göğüsüne sıkıca bastırdı. Bana bakıyor ve derin nefesler alıyordu.
-Merak etme kimseye söylemeyeceğim. Ama sana kalmış. Beni de öldürebilirsin.
Dediği kelimeler çok içime dokunmuştu. Yüzüm kızarmıştı ve ben onun yüzüne daha fazla bakamazdım. Sertçe debelendim. Beni bırakması için bağırdım. Ama dinlemedi. Aksine daha da sıkı sarıldı. Daha fazla gücüm kalmamıştı. Bu sefer acı bir sesle konuştum.
-Budo, lütfen bırak beni.
-Neden Taro'nun lafını dinlemiyorsun?
-Taro mu?
-'Bir insan üzgünken ona 30 saniye saniye sarılırsan daha iyi gelirmiş' ti sanırım. Öyle mi demişti? Peki onu sevmene rağmen neden onu dinlemiyorsun.
Birden beni bırakıp kapıya yöneldi. Kapıyı çarparak oradan uzaklaştı. Yaşadığım şokla yere çöktüm. Ne demişti o. Taro'yu sevmek? Nereden biliyordu. Üzgün olmak? 30 saniye sarılmak? Hepsini nasıl biliyordu. Ve neden hala beni koruyordu? Neden bana karşı hala bu kadar nazikti? Neden... kalbim bu kadar acıyordu?
...
O hafta Budo'yu okulda gören olmadı. Ne de evinde. Telefonuna da yanıt yoktu. Herkes onun için endişeleniyordu. Bir de o hafta Taro'nun, Osana'nın katili olabileceği düşünüldü. Çünkü Osana ölmeden hemen önce o ona mesaj atmıştı. Aslında o bile değildi. Ama Taro'yu düşünemiyordum. Aklım sadece Budo'daydı. Hiç kimseye bir şey dememişti. Sadece ortadan kaybolmuştu. Bir de üstüne Budo'nun katil olduğu ve bundan kaçmak için okula gelmediği dedikoduları ortaya çıktı. Herkes bir şüphe içindeydi. Ben hariç. Ben her şeyi biliyordum. Ama merak ettiğim tek soru şu an onun nerede olduğuydu. Şu an... ona ihtiyacım vardı. Taro çok yalnızdı. Birine ihtiyacı vardı, ona yardımcı olabilecek onu destekleyebilecek birine. Ama yanına gitmek istemiyordum. Sadece Budo'yu düşünüyordum.
O gece eve her zamankinden yavaş yürüdüm. Kapının önünde her zamanki gibi beni bekliyor olmasını diledim. Ama orada yoktu. Neredeydi. Neden hiç kimseye bir şey demeden gitmişti. Kapıyı kapattım ve ışıkları açtım. Odama doğru yürüdüm. Nedensizce ben, onu özlemiştim. Her haliyle onu özlemiştim. Bana prenses diyişini özlemiştim. Ama hiçbir yerde yoktu. Üstüme kalın bir şeyler giyindim ve yorganımı elime alarak salona doğru ilerledim. Odamda yatmak istemedim. Koltuğun üstüne fırlattığım yorganımın üstüne yattım. Gözlerimi kapattım. Bütün bunların bir kabus olmasını diledim. Onu istiyordum. Onun yanımda olmasını istiyordum.
-Kahretsin. Bana büyü filan mı yaptın Budo ya!
Kendi kendime bağırıp çağırdım. Yastıkları yumrukladım. Ama aklımdan çıkarmayı başaramadım. Kendini özletmeyi iyi biliyordu o pislik. O sırada çalan kapıyla aniden yerimden fırladım. Saat baya geç olmuştu. Kimdi ki bu saatte. Sonra kapı daha da sert vuruldu. Birden bire korktum. Kapıya yöneldim. Kapı koluna uzattığım elimi aniden geri çektim. Gözümü yavaşça kapı deliğine götürdüm. Ama kapıdaki kimse parmağıyla kapı deliğini kapatıyordu. Sinirlendim ama istifimi bozmadan kapıdakine seslendim.
-Kimsiniz!
Cevap yoktu. Bu sefer kapıyı üst zincirini takarak açtım. Göz ucuyla kapının dışına baktım. Kapının önünde üstündeki yağmur damlalarını silmeye çalışan Budo'yu görmemle anında kapıyı kapattım ve zinciri açarak kapıyı bu sefer sonuna kadar araladım.
-Budo!
Aniden bağırmamla irkilen Budo bana döndü. Her tarafı su içindeydi. Bana bakmayı sürdürürken gülümsedi. Elini kaldırdı.
-Selam Ayano.
-Napıyorsun burada? Bu soğukta, dışarıda? Ah ne diyorum içeri gir hemen üşüteceksin!
-Sakin ol istersen önce.
Haklıydı ama ne yapabilirdim ki. O sırada istemsizce ellerim Budo'ya yöneldi ve sertçe sarıldı. Budo anın şokuyla bana bakmayı sürdürürken cesaretimi toplayıp konuşabildim.
-Kendini özlettin AHMAK!

Eskiden en fazla 300-400 kelime yazan yazarınız artık her bölüme en az 1000 kelime yazıyor. Bende kendime inanamıyorum ama öyle işte ne yapalım. Neyse umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın. Sizi çok seviyorum

Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin