Hayat bazen en çok istediğiniz şeyi en beklenmedik ve en hazırlıksız olduğunuz zamanda karşınıza çıkarır. Yine de onu çok istediğiniz için laf edemezsiniz. Ağlarsınız, sarılırsınız, öpersiniz, koklarsınız. Bunları yaptıkça anlarsınız, yıllardır görmediğiniz kişinin ne kadar değiştiğini. Değişik ruh hallerine bürünürsünüz. Ağlarsınız, üzülürsünüz ona olan özleminizden. Bir yandan da kalbinizin çıkarcasına kan pompalamasına laf edemezsiniz. Size bakıp o yumuşak, narin gülüşünü sunarsa hiçbir şey yapamazsınız. Kısacası onun yanında ne kadar ruh halinizi değiştirseniz de, o birkaç saniyede... ona kaç kez tekrardan aşık olduğunuzu
sayamazsınız bile
Kafamı yavaşça onun boyun girintisine gömdüm. Boynundaki ellerimi düşmemek için biraz daha sıklaştırdım. Artık sadece elbisemin ucuna değen denizin sonuna ulaştığımızı anladım. İkimizde sırılsıklamdık. Oysa bunu önemsemeden yürümeye devam ediyordu. Evet tahmin ettiğiniz gibi (tabi son bölümü hatırlıyorsanız) yattan atladıktan sonra geri dönmemiş biraz zor olmuştu. Ve yol boyunca hiç konuşmamıştık. Sadece onun kucağında kalıp gökyüzünü seyretmek istiyordum. Gözlerim ay ışığından ağrımış olmalı ki gözlerimi ovuşturup burnumun boynuna değebileceği kadar sokulmuştum boynuna. Oysa hafifçe kıkırdamıştı.
''Gıdıklıyor...'' Bir saniye duraksayıp yüzüne baktım. Sonra gülümseyip boynuna hızlı bir öpücük bıraktım. Budo hafifçe titrerken kıkırdadım ve başımın tekrar yerini bulmasını bekledim. Oysa yüzüme küçük bir bakış atıp gülümsemeyle karşılık verdi. Artık bacaklarına değen suyun dizinin bile aşağısında kaldığını görmemle kıyıya geldiğimizi gördüm. Plajın yakınında açık olan birkaç kafenin ışığı sanki yol göstermek amaçlıydı. Yaklaştıkça artan ışığa gözümün iyice alışmasını bekledim. O sırada Budo beni yavaşça yere bıraktı. Yerdeki kumları görmemle ayağımdaki topukluları yavaşça çıkardım ve ayağımı ıslak kuma bastım. Bir süre ayağım alışsın diye üzerinde birkaç deneme yapıp Budo'ya baktım gülümseyen bi suratla. O da bana aynı şekilde tepki verdi. Bi elimde kendi ayakkabılarım diğerindeyse onunkileri tutuyordum. Yavaşça elime uzandı ve kendi ayakkabısını alıp boşta kalan elimi tuttu. Bu şekilde yaklaşık on dakika yürüdük. Üstüm hala nemliydi ve vücudum gittikçe soğuyordu. Budo bunu fark etmişcesine elimi bıraltı ve açık gördüğü bir markete girip sıcak çikolatayla geri döndü.
''Buyur'' diye fısıldadı kulağıma sıcak çikolatayı uzatırken. Bende teşekkür anlamında başımı oynattım. Bir süredaha ellerimiz kenetli bir şekilde yürüdük. Nedense sanki o öpücükten sonra onun olmadığı 2 yılı unutmuştum. O yumuşak ses tonundan sonra kalbim erimişti sanki bir ateşteki marshmello gibi. Sadece onu hissediyorum yanımda. Yanlışlıkla sıcaktan yaktığım dilimi ısırdım. O sırada onun bana sırıtarak baktığını görünce somurttum.
''Ne var be'' Sesim hafiften peltek çıkmıştı dilim yüzünden. Oysa biraz daha güldükten sonra önüne geri döndü. Evet sanki iki yıl gitmişti ama nedense onunla konuşamıyordum. Aynısı onun içinde geçerdi. Sanki aramızda görülmeyen bir buz tabakası vardı. Elini biraz daha sıktım sanki kaçmasını istemiyor gibi. O bunu fark edince yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.
''Hey Ayano...'' Kafamı yavaşça onu doğru çevirdim. Yüzündeki gülümseme biraz daha yayılmıştı yanaklarına. Hafiften gözleri dolmuştu. Birkaç saniye öyle kaldıktan sonra dudaklarını araladı.
''Bunca zaman boyunca... senin beni çoktan unuttuğunu düşünmüştüm. Gittiğim gün seni bıraktım diye benden nefret edeceksin sandım. Sanırım yine yanılmışım. Beni... sevmeye devam ettiğin için, teşekkür ederim.'' Sadece olduğum yerde dikili kaldım. Yüzüne bile bakamadım. O sırada aklıma iki yıl önce bıraktığı mektup geldi. Sözünde durup geri dönmüştü. Sadece biraz fazla mı geç dönmüştü. Konuşmaya devam etti yüzündeki aynı bakışla.
''Ve bana bi şans daha verirsen sözümde duracağıma yemin ederim(onu bırakmicana söz vermişti ya). Ben sadece yüzüne baktım. Gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım.
''Sen sözünden hiç çıkmadın ki budo... Kalbin her zaman yanımdaydı benim, her sabah beni günaydın diye kalbirdi kalbin. Eğer iş söz tutmaya gelecekse... sanırım en çok benim affedilmem gerek.'' Yine aynı sahneyi gözümün önüne getirdim. Vücudumun her köşesinde hissettim tekrar o iğrenç elleri... Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Bardaktan boşanırcasına akan gözyaşlarımla kafamdan tutup göğüsüne bastırdı beni.
''Hepsi benim suçumdu ben... engel olamadım. Seni korumam gerekirken hiçbir şey yapamadım. Böyle bir durumda sana nasıl sevgilim diyorum aklım bile el vermiyor. Seni koruyamadım. Çok güçsüzdüm. Sana-''
''Tamam yeter ya benim bile içimi kararttın.'' Arkamızdaki Mina'yı görünce duraksadım. Bir süre bize baktı. Sonra hızlıca gelip Budo'nn alnına fiske attı.
''Şu anda ihtiyacınız olan kişi birbirinizden başka kimse değil. Eğer birbirinizi tamir etmek yada tamir edilmek istiyorsanız o benden sana sevgili olmaz işini unutlım olur mu?'' Fazlasıyla sakindi. Yıllar sonra budoyu ilk kez görmüş olmasına rağmen.
''Ayriyeten Budo gel de bavulunu al''
''Ne?''
''Senin haberin yok aslında budo 1 haftadır Japonyada.'' Bir Budo'ya bir Mina'ya bakış attım.
''Bahse varırım sho da biliyordu da ben neden bu kadar geç öğrendim acaba?'' Budo elini ensesine götürdü.
''Sadece sürpriz olsun istemiştim...''
''Sana yatta söylediği şeylere alışabilmek için aynanın önünde kaç gündür alıştırma yapıyor.''
''Mina her şeyi de anlatmaya gerek yok sanırsam. Ha?'' İkisinin konuşmasına kahkaha atmaya başladığımda ortamın yumuşadığı belliydi. İkisine gülerken yanımızdan geçen arabanın kornosu çaldı. Camı açılınca içindekinin sho olduğu anlaşılıyordu.
''Siz iki aşk kumrusu böyle yürümeye devam ederse eve ancak sabah varır. Hadi atlayın da bırakayım.'' Mina sanki Budo'yla yan yana oturmamı istercesine ön koltuğa, Sho'nun tam yanına oturdu. Bende arka koltuğa Budo'nun yanına oturdum. Sho radyodan slow bir şeyler açarken Budo omzumda uyuyakalmıştı. Bende onun kafasına yasladım kendi kafamı.
Evet artık her şey bitmişti. Birlikteydik. Elimi tutuyordu. Saçından gelen vanilya kokusunu çok rahat alabiliyordum. Evet bunlar olmasına rağmen neden hala bir şeyler eksikti.
Ölmedim ayaktayım dostlar. Evet uzun lafın kısası bir süre önce telim gitti. Telimi alınca bende yb atam dedim. Açıkçası hala okuyan olur mu bilmiyorum ama olsun. İçime sinmese de eskisi gibi yeni bölümler yayınlamaya çalışacağım. Lütfen beni desteklemeyi unutmayın. Kitabım sizi az da olsa gülümsetebilmişse bunca zamandır ne mutlu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Kıvılcım (Ayando)
FanfictionKüçük bir kıvılcımla başlamıştı her şey. Ardından kıvılcım daha büyüyemeden başkasında sıçramıştı bile. İki çift siyah göz... Bu duyguları, daha önce hiç hissetmemişti. Zaten bu zamana kadar hep bunun için yargılanmamış mıydı? Herkes aynı soruyu sor...