Özel Bölüm 2

1.2K 55 7
                                    

2.Özel Bölüm SuKai

Suho iki gün önce başladığı işinde gayet iyi gidiyordu. ta ki bir gün yanlış bir eve gelene kadar.

kai luhan'ın gittiği günden beri çıkartmadığı pantolonu, ağlamaktan şişmiş gözleri, sürekli akmaktan kızarmış burnu ve boynuna doladığı tuvalet kağıdı ile ısrarla çalan kapıya doğru ilerledi. ne kadar zamandır bu durumda olduğunu bilmiyordu ama uykusuzluktan güçsüz düştüğü her halinden belli oluyordu. 

zor da olsa kapıyı açtı ve onu acısıyla başbaşa bırakmayan ahmağın kim olduğuna baktı. 

bembeyaz teni, kendinden kızarık yanakları ve ışıl ışıl parlayan gözleriyle karşısında duran postacıya baktı. 

"ne var?!" sürekli ağladığından sesi titrek çıkmıştı. 

"efendim iyi misiniz?" karşısındaki çocuk konuşuyordu ama kai duyamıyordu. 'görüntü var ses yok' dedikleri bu olsa gerek. 

kai saf saf çocuğun suratına bakmaya devam ederken çocuk hala birşeyler söylüyordu. daha doğrusu kai öyle düşünüyordu çünkü çocuğun pembe dudakları oynuyordu. 

pembe dudaklar... luhan'ın dudakları da böyle pembeydi. ama öpüşmelerinin ardından her zaman mor bir tona gelirdi. kai o tona aşık olmuştu işte. 

sahi luhan ne yapıyordu şimdi? acaba o ahmağı yine terk edip kai'ya geri dönecek miydi? kai hiç inanmıyordu buna. luhan bu sefer gerçekten terk etmişti onu. 

kai yeniden gözlerinin yaşardığını hissetti. zaten kaç gündür ağlıyordu. şimdi bu çocuğun önünde yeniden ağlasa ne olurdu ki? 

suho karşısında ağlamaya başlayan çocukla iyice korkmaya başladı. yapmaması gereken birşey yaptı ve davet edilmeden bir yabancının evine girdi. çocuğu terden kokuşmuş koltuk altlarına fazla dokunmamaya dikkat ederek tuttu ve içeriye doğru sürüklemeye başladı. suho mu yanlış anlıyordu yoksa bu çocuk suho onu tutuyor diye kendini mi salmıştı? çünkü birden iki kat ağıraşmıştı. 

suho çocuğu bir zamanlar oturma odası olan ama artık çöplüğe dönmüş yere getirdi ve sümüklü peçeteleri dirseğiyle koltuktan attıktan sonra çocuğu koltuğa yatırdı. 

bu çocuğa ne olmuştu böyle. suho dikkatli bakınca çocuğun yakışıklı olduğunu da fark etmişti. böylelerinin duyguları olduğunu hiç düşünmemişti suho. kalpsiz sanıyordu. hele de yixing gibi pislik birinden sonra. 

"luhan?" çocuk suho'ya sarıldı. hem de sımsıkı. suho direndi ama bu kafesten kurtulamayınca mecburen o da çocuğa sarıldı. 

"luhan? bana geri mi döndün?" çocuk konuşuyordu. konuşması bitince burnundan bir hava balonu da çıkmıştı.

"iğrenç!" suho sessizce söyledi ama o da neydi öyle. gerçekten iğrenç. 

"buradayım merak etme." suho çocugun cevap beklediğini anlayınca konuşmak zorunda kalmıştı. iyi ki konuşmuş çünkü çocuk gülümsemişti ve ardından uykuya daldı. 

suho ne yapması gerektiğini düşündü. bir yanı hemen bu lanet evi terk etmesi gerektiğini söylüyor ama diğer yandan vicdanı bu garip çocuğu tek başına bırakmaması gerektiğini söylüyordu. en azından uyanana kadar. ve yine vicdanını dinledi. 

suho çocuğun ayaklarının yanına oturdu ve bir süre onu izledi. sonra etrafa bir göz attı. gerçekten ev de çocuk gibi berbat haldeydi. suho çocuk uyanana kadar evi temizlemeye karar verdi. 

önce bütün evi kaplayan sümüklü peçetelerden kurtulması gerektiğini düşündü. oturma odası amerikan usulü mutfak ile birleşikti. bu yüzden ilerledi ve çekmecelerini kurcalayıp çöp poşeti aradı. çok geçmeden aradığını bulunca gülümsedi ve çocuğun yanına geri dönerek yerlerdeki, masanın üzerindeki, televizyon ve çevresini saran sümüklü peçeteleri sümüklü yerlerine dokunmaya özen göstererek topladı ve mavi poşete doldurdu. 

mutfaktaki hazır yiyecek kutularını, bira ve kola kutularını da poşete gönderdi. 

yorulunca dinlenmek için çocuğun yanına geri döndü. etraf iğrenç denecek derecede ter kokuyordu ve suho bu kokunun kaynağını biliyordu. bu çocuğun banyo yapması gerekiyordu. suho etrafı dikkatle inceleyerek banyoyu aramaya koyuldu. beyaz bir kapıyı açtı. evet! üçüncü denemede doğru kapıyı bulmuştu. 

içeri girdi ve keşke girmez olsaydı. içerisi salondan da beter kokuyordu. suho gerçekten bu çocuğu bu duruma neyin düşürdüğünü merak etti. çocuk uyumadan önce ne söylemişti? evet luhan demişti. sanırım luhan denen bu çocuk sayesinde bu durumlara düştü. acaba bu luhan içerideki çocuğu bu duruma soktuğunu biliyor muydu? 

"seni ilgilendirmez suho." kendi kendine akıl verdi. 

suho kolları sıvadı ve banyoyu yeniden banyoya çevirmek için işe koyuldu. 

-------

kai uyandığında ,bir dakika kai uyudu mu, etrafa bir göz attı. burası neresiydi böyle? 

"sonunda uyanabildin. ben suho." bu da kimdi böyle? bu? bu sabah ki postacı çocuk değil miydi? evinde ne işi vardı onun? 

"içeri nasıl girdin?" uyuduğu için sesi biraz düzelmiş gibi çıkmıştı. 

"sen kötü gözüküyordun bu yüzden ben izinsiz girdim. üzgünüm." 

"izinsiz girdin?" 

"gerçekten üzgünüm." 

"üzgün müsün? ben de üzgünüm! ama insanların evine izinsiz girmiyorum değil mi!" kai bağırınca çocuk korktu ve vicdanına bir kere daha sövdü. 

"bak-"

"kes sesini ve çık evimden dışarı pis bücür!"

suho tekrar üzgün olduğunu fısıldadı ve kafası eğik evden çıktı. 

"sadece yardım etmek istemiştim"

çocuk evden çıkınca kai başını ovdu ve rahatlamayla iç çekti. hangi gerizekalı tanımadığı birinin evine girerdi ki?

kai düşünürken bir telefon çalmaya başladı. ama kai'nin değil. çünkü kai gecen gece telefonunu klozete düşürmüştü. evet tam bir ahmak. 

etrafı biraz gezdikten sonra lacivert bir çanta fark etti. eline alıp kulağına dayadı. evet ses bu çantadan geliyordu. çantayı açtı ve içindeki telefonu çıkarttı. telefon susmuştu bu yüzden tekrar çantaya koyacaktı ama yeniden çalmaya başlayınca vazgeçti. 

"aptal lay? hadi canım kimin bu çanta postacı çocuğun mu?" kai açmak ve açmamak arasında kaldı ama sonunda açtı. 

"alo?" karşıdakinin sesi sert çıkmıştı. 

"evet" kai yorgun olduğundan derin nefes alarak konuşuyordu. belki de telefonun karşısındaki adamı kızdırmak için. kimse bilemez. 

"hey?! kimsin sen?" 

"huh sen kimi aramıştın?" yine nefes nefese konuştu. 

"sende kimsin? hemen suho'yu telefona ver!" 

"suho? bebeğim telefondaki ahmak seni istiyor. ne? çok mu yorgunsun? üzgünüm adamım yorgunmuş ve senin gibi bir ahmakla konuşmak için zamanı yokmuş. bayy!" 

kai telefonu kapattıktan sonra uzun zaman sonra içten bir kahkaha attı. 

telefon yeniden çalmaya başlayınca ayarlardan sürücü moduna getirdi ve otomatik mesajı düzenleyerek kaydetti. o ahmak kafayı yiyecekti. 

------

lay suho'yu aradıkça telefonuna gelen "kai'yi memnun etmekle meşgulüm. mesaj bırak." mesajlarıyla kafayı yemek üzereydi.!

RECOVERYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin