Her son bir başlangıcın habercisidir. Ebedi son ölüm ile gerçekleşir.
Kitaba başlama tarihini atınız.Dikkat! Bu kitap OMT Serisi'nin ikinci kitabıdır. İlk kitap OH MY TEACHER'DIR.
Uyarı! Bu kitapta aklı bir karış havada olan baş karakterler, pamuk şeker beyinli kızlar bulunmamaktadır. Zekalarını ortaya atan ve kullanmaktan çekinmeyen karakterler bulunmaktadır.
G İ R İ Ş
[RUHUN GÖZYAŞLARI]
Her hikayenin bir başlangıcı vardır, iyi de olsa kötü de olsa bu böyledir. Pamuk Prenses kötü annesinin zulmüyle karşı karşıya olan acınası karakteri ile karşılar bizi. Ağustos böceği ise bitmek bilmeyen tembelliği ile...
Öykümün yazılı olduğu kitabın ilk sayfaları yırtılmış gibiydi, başını bilmediğim bir hikayenin içinde kapana kısılmıştım.
Evren olarak adlandırdığımız uçsuz bucaksız bu kavram içerisinde benliğimi kaybetmiştim. Evrende her bir maddenin varoluş nedeni olduğu gibi benim de dünyaya gelme amacım vardı.
Amacımı kaybetmiş gibi hissediyordum.
Soğuk bedenimi kaplamıştı. Neler oluyordu? Ölmüş müydüm?
Bedenimi ele geçiren bu çaresizlik duygusunu elimin tersiyle itmiştim, ruhum bedenimden ayrılmadığı müddetçe bu vücut bana aitti ve bu bedende acizliğin zerresine bile müsamaha gösterilmeyecekti.
Ben güçlü biriydim, değil mi?
Üşüme hissi bedenimi kasıp kavururken soğuk mermerden sarkan işaret parmağımı zar zor oynatabilmiştim. Göz bebeklerim kapalı olan göz kapağının altında fıldır fıldır oynarken içinde bulunduğum soğukluk kavramı anlamını bulmuştu.
Soğuk bir sudaydım. Bacaklarım bulunduğum suda olmasına rağmen soğukluğu iliklerime kadar hissetmiyordum.
Göz kapaklarımdaki her bir kirpiğin üzerine omuzlarındaki yükler kadar ağır betonlar dizilmiştir sanki, bir şeyler engelliyordu içinde bulunduğum durumu görmeme.
Acizlik hissi bir kez daha benliğinin kapısını çaldığında kaşlarımı çattım, dudaklarımı hırsla dişleyerek yatar pozisyondaki halimi oturur şekle sokmaya çalıştım. İlk denemem başarısızlıkla sonuçlandığında bedenimde peyda olan acı birer birer gözlerimden döküldü.
Sıcak damlalar yanaklarımdan geçerken hem yakıyor hem de soğutuyordu.
Ağlamak son çareydi. Çünkü gözyaşları, acının kalpte birikmesini engellerdi.
Bunu bana biri mi söylemişti? Zihnimin kirli duvarlarında el değmemiş bir saflıkla beliren bu sözlerle güç bulmuştum adeta, son gücümü kullanarak doğruldum küvette.
Islanan kıyafetler bedenimi sarıp sarmalarken gözlerimi açmıştım, içinde bulunduğum odayı gözlemlerken karşılaştığım bu beyazlıklarla kaşlarımı sonuna kadar çattım.
Bir banyodaydım. İçi su dolu küvete gelişi güzel fırlatılmış hissi yaratan bir özensizlikle duruyordum. Ağır ve güçsüz adımlarla su dolu küvetten çıktığımda üzerimden akıp giden damlalar mermer zeminde küçük su birikintileri oluşturuyordu.
Elimle önüme gelen saçları geriye attım, aynanın karşısına geçtiğimde aynadaki aksime baktım.
Yaşlanmıştım.
Bu gerçekten de ben miydim?
Liseye giden bir genç kıza yakışmayacak kadar mor olan halkalar gözlerimin altına çöküvermişti, benden izin almadan nereye yerleşmişti bunlar?
Saçlarım hatırladığım gibi kahverengi değildi, öz rengine dönmüş, siyahın en karanlık tonuyla parlıyordu.
Gözlerim eskisi gibi ezikçe bakmıyordu, nedenini bilmediğim bir şekilde sertçe parlıyordu.
Beni bu hale getiren neydi?
Elimi aynadaki aksime attığım sırada kapıdan gelen kilit sesiyle bakışlarımı yana doğru çevirdim.
Kapının eşiğinden küvete doğru bakan beden kafasını bana çevirdiğinde şaşkınlığını atlatır atlatmaz arkasını dönüp bağırmaya başlamıştı.
"Patron, kız uyanmış! "
Daha sonrasında başını bana tekrardan çevirmiş, birkaç saniye bedenimi baştan aşağı süzüp yüzünü buruşturmayı ihmal etmeden kapıyı kapatmak için hamlede bulunmuştu.
Korkuyla kapıya koşmuştum, elimi kapı pervazına yasladığımda sertçe kapanan kapıyla gözlerimi yumdum. Karşımdaki adam şaşkınca gözlerime baktığı sırada kapıyı var gücümle açmaya çalıştım.
"Patron! "
Karşımdaki adamın bağırışıyla karşıma çıkan bir başka yabancı bedenle kendimi yerde buldum.
"Dört gün uyumak sana yaramış anlaşılan, uyutun şunu geri! "
Kapıyı açan ilk adam üzerime doğru geldiği sırada yerden destek almaya çalıştım. Ben yerden kalkamadan karnıma yediğim tekmeyle yerde iki büklüm olmuştum bile. Ben yok yerde çaresizce uzanırken soğuk eller kolumu çekmişti, ince metal bedenime nüfuz ettiği anda kaşlarımı çattım ve başımı kaldırdım. Anında başımı ıslak mermere yapıştırmıştı, başıma uyguladığı baskı azaldığında elinde tuttuğu şırıngayı görebilmiş fakat çok geçti.
Bilincimi kaybettiğim sırada dudaklarımdan pişmanlıklarla dolu bir isim çıkıvermişti. Gözlerimde biriken yaşlar birer birer ıslak ve bir o kadar da soğuk olan mermere düşerken gözlerim kapanıyordu.
Fısıltı eşliğinde çıkan sesimle kapanıvermişti gözlerim.
"Namjoon... "
Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği. Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı... Sen ise duyulmayan fısıltıma saklanmıştın utanmadan.
•
•
•Selam bebekler, taslakta öylece duruyordu ben de dedim ki at gitsin.
Şimdi size Oh My Tear'ı tanıtacağım. Oh My Teacher'ın devamı olacak. Tahmini bölüm sayısı 40. İlk kitap gibi okul konseptin ağırlıklı olacağını hiç düşünmeyin, daha kasvetli ve maceralı olacağına benziyor.
-mybotkth :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OH MY TEAR² • JJK
FanfictionOMT SERİSİNİN 2.KİTABIDIR Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği. Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı... Sen ise duyulmayan fısıltıma saklanmıştın utanmadan. Tüm OMR'lere ithafen... BAŞLAMA TARİHİ: 29.08.2018 B...