0.8 [İTİRAF]

11.1K 1.3K 1.6K
                                    

"Geceleri gerçekler daha gerçek."

0.8

[İTİRAF]

Yatağımının ucunda oturmamın üstünden saatler geçmişti, göğsümü sıkıştırıp duran bu sızı her geçen saniye artıyordu.

Birini öldürme düşüncesi...

Bunu yapacak birisi değildim, beynim bu sözü tekrarlasa bile kalbimdeki ikilem beni yiyip bitiriyordu. Olasılık bile olsa birini öldürmüş olabilirdim, hatta bir kişi de değildi.

Jungkook odamdan gideli saatler olmuştu, o gittiğinden beri gözüme uyku girmemişti. Öldürmek... Bu düşünce beynimde gezindiği sürece uyumak mümkün müydü?

Bölük bölük olan anılarımda hatırladığım kısımlar bu olasılığı destekler nitelikteydi. Fakat... Bir ruhu bedeninden ayırmak benim görevim değildi, hayata ruh hırsızlığı yapmaya gelmemiştim.

Aksine, sen bir ruh bekçisinden farksızsın Jaehyun-ah, demişti iç sesim.

Gün ışımaya başladığı sırada ayağa kalktım ve bahçeye göz attım, rüzgarın kuvvetli elleri arasında sağ kalmayı başaran birkaç dal henüz yapraklarını dökmemişti. Havanın soğukluğu camın ötesinde olmama rağmen kendini hissettirmişti bana.

Soğuk. İhtiyacım olan tek şey soğuktu.

Yaz aylarında insanların çoğu terlemekten şikayet ederdi, bunun nedeni ise teriyle birlikte yok olduklarını düşünmeleriydi. Soğuk ise insanın varlığını bir kez daha gözler önüne seriyordu, titriyordunuz ve tüm benliğiniz yaşamak ve ısınmak için çaba gösteriyordu.

Bu yüzden insanların çoğu kış aylarından nefret etse de yaşadıklarını hissettikleri soğuğu severdi.

Benim gibi...

Kapımı açıp aşağıya indiğimde saatin 6'ya geldiğini görmüştüm. Üzerime giyeceğim bir kabanım olmasa bile dış kapıyı aralayıp önüne ayakkabı koydum. Rüzgârın etkisiyle kapı kapanırsa bu durumu ev halkına izah edemezdim, anlatsan bile bana inanmazlardı zaten.

Dışarıya çıktıktan sonra sert bir odunun üzerine oturdum, kollarımı bedenime sardıktan sonra sessizce ağlamaya başladım. Göz yaşlarım birer birer akarken göğsümün hafiflemesini sağlamıştı.

Gözyaşları acının kalpte birikmesini engeller, bu sözü bana kim söylemişti?

Yanaklarımı yakarak geçen ılık sıvı rüzgarın şiddetiyle donarken bakışlarımı göğe çevirdim. Gökyüzünü izlemeyeli çok olmuştu, belki de olmamıştı. Bilemiyordum.

Esip gürleyen rüzgarın gazabından kaçamayan aciz yapraklar teker teker yere düşerken bir tanesi kucağıma düşmüştü. Eğilip yaprağı yakalayacağım sırada uçup gitmesiyle ayağa kalkmıştım.

Bazı şeyler ardından koşsan bile yetişeceğinin ötesindedir.

Başıma saplanan tanıdık acıyla gözlerimi kapattım, zihnimde canlanan anılarla burnum sızlamaya başlamıştı bile.


Titreyen ellerimi durduramıyordum, O yerde kanlar içerisinde yatarken kaçmak doğru muydu?

Elimden başka ne gelirdi ki?

Hayır. Onu orada bırakamazdım, etrafıma bakınırken dijital ekranın çaprazındaki kravatı boynuma doladım. Buradaki yanıdık eşyalar tüylerimi ürpertiyordu, nasıl yani? Bunca zaman bizi kandırmış mıydı? Burada bu haltı karıştıracak kadar düşük bir insan mıydı?

OH MY TEAR² • JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin