" Tüy gibi hafif ve dertsiz olduğun tek an, öldüğün andır."
1.1
HATIRLATMA
Gerçekten de birini öldürmüş müydüm?
Eğer böyle bir şey yaptıysam, ne yapmalıydım?
Kliseye gidip günah çıkarma işlemine başlamak mı yoksa tüm günahları bedenimden çıkarmak mı?
İkisi de seçeneklerim arasında yoktu. Ben böyle birisi değildim, öldürmüş olsam bile... Birini öldürmüş olsam bile bunun bir nedeni olmalıydı. Beni bu kaçınılmaz sona sürükleyen bir sebep, çıkmama dahi izin verilmeyen bu çukura atılma nedenim...
Nedeni olmalıydı. Mutlaka.
Bir katil, ne zaman katil olurdu? Cesetler ortaya çıkınca mı yoksa gerçekler ortaya çıkınca mı?
Gerçekler her zaman gerçek değildi, bunu unutuyorlardı.
1.2
[MAZİDEKİ LEKE]
Yatağıma yatmış, ölümü bekler gibi birilerini bekliyordum. Birini öldürme düşüncesi sadece beynime değil, her bir zerreme ince ince işlenmişti. Anılarım bana aitti, o kirli düşünceler de bana aitti. Fakat anlamlandıramadığım tek nokta beni bu safaya getiren şeyin sebebiydi.
Birini neden öldürmek, ortadan kaldırmak isteyeyim ki?
Kendimden nefret etmem için bir neden daha...
Güneş göğe küsçesine erkenden yeryüzüne veda etmiş, yerini Ay'a devretmişti. Bu düşünce zihnimin kirli duvarlarında bazı sözlerin anlamlanmasına neden oldu.
"Ay ancak Güneş'ten sonra gökyüzüne hükmeder, göğe iki ışık fazla gelir."
"Kendini ne sanıyorsun? Ay mı? Yoksa Güneş mi? Sen zifiri karanlıksın, kötünün iyisi olmak mı istiyorsun? Ol o zaman ama kimse senden iyi olarak bahsetmeyecek. Herkes senin lanet olası bir psikopat olduğunu dile getirecek, seni sorunlu herif."
Yüzü sinirden kızaran Hoseok'u görmemle öne atıldım.
"Güç yarışınızı dışarıda yapın, ya da klinikte."
Hoseok gözleri dönmüş bir tavırla kolumdan tutup beni itti. Canım yansa da sesimi çıkarmamıştım.
Ellerimi birleştirip biriken anılarımla uykuya daldım. Hoseok denen herifin kim olduğunu bulmam gerekiyordu. Onunla nasıl bir ilişkim vardı?
Derin uykumdan kalkmamı sağlayan şey ne bir ışık huzmesi ne de bir çalar saatti, zaten odamda çalar saat da yoktu. Alt kattan gelen tıkırtılarla yataktan çıkmış, kapımı aralamıştım. Merdivenin trabzanına tutunup eğildiğim sırada Jimin odasından çıkmıştı.
Onu görünce içimde oluşan utanma ve çekinme duygusu benim için yeni bir şeydi.
Sen aptaldan farksızsın Jaehyun, diyen iç sesimle başımı tekrardan aşağıya çevirdim.
Jimin alt kata indiği sırada Taehyung da odadan çıkmış, bana ters ters baktıktan sonra aşağıya inmişti. Koridorun solundaki odaya giden ayaklarımı durduramamış, Jungkook'un odasının kapısını tıklatmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OH MY TEAR² • JJK
FanfictionOMT SERİSİNİN 2.KİTABIDIR Her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği. Ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı... Sen ise duyulmayan fısıltıma saklanmıştın utanmadan. Tüm OMR'lere ithafen... BAŞLAMA TARİHİ: 29.08.2018 B...