7.BÖLÜM

25 2 1
                                    





Gün gelir bir yol ayrımının kenarında durur ya insan hangi yöne gideceğini bilemez benim olduğum durumda aynen böyle, tek bir farkla ben hangi yöne gidersem gideyim yolun sonu hep muamma. Bir yanda pandam var beni sevdiğine inandığım adam, diğer yanda ise yalnız ve depresif hayatım. Kalbim bir şans ver diyor ama mantığım gerçekliğini sorgulamadan geçemiyor. O kadar karışık ki kafam ne yapacağıma bilemiyorum. Tabi hayatımdaki sorunlar yetmedi birde Burak bey ve ultra yakışıklılığı onu gördüğüm anda kalbime olanlar, sanki daha önceden geçmişten gelen o tanışıklık hissi ama bir o kadarda yabancı oluşu, bakışı, gülümsemesi, ses tonu. Offf şaka gibi ya sabah adımı söylediğinde kalbime inecek sandım ve ona mest olmuş bir şekilde bakakaldım bu yüzden bana uzattığı eli uzun bir süre havada kaldı. Sonra bana birşey oldu zannedip beni sarsmak için bana dokundu, ellerinin değdiği her nokta karıncalanmaya başladı. Sonra kendime geldim ama utancımdan yerin dibine girmiştim elini sıkıp müsade istedim ve odadan kaçar gibi çıktım. Masama oturdum ve çağırılmadığım sürece o odaya girmedim. Ki normalde Bülent beye gün içerisinde söylemeden defalarca çay götürürdüm veya bir isteği var mı sorardım. Ama Burak bey gitmedi onun varlığı beni heyecanlandırdığı için bende o odaya girmedim. Şimdi yatağımda oturmuş bugün olanları düşünüyorum. Bir insan birçok kişiden hoşlanamaz değil mi ? Ama benim iki kişide de eksiklerim var pandamın yüzünü bilmiyorum huyuna karakterine aşinayım. Burak beyin ise sadece silüetini biliyorum iç yüzü muamma. Derken bugün pandamla sadece sabah konuştuğumuz geldi aklıma, ne gün içinde yazdı bana nede akşam bence ben yazsam sorun olmaz. Çünkü artık onunla konuşmaya karar verdim.

Eylül:Naber?

Pandam:Çok iyiyim Eylülüm senden naber?

Eylül: İyilik! Ama senin bu kadar iyi olmana sebep ne öğrenebilir miyim ?

Pandam: Senin güzelliğin..

Eylül: Akşama kadar beni izledin gene ve ben seni bulamadım dimi..

Pandam: Çok yaklaştın Eylülüm çok az kaldı.

Eylül: Senin yüz hatlarını, mimiklerini ve en çokta gülüşünü merak ediyorum.

Pandam: Benim gözlerim seni gördü göreli senden başkasına gülmesine izin vermiyor dudaklarımın.

Eylül:O kadar güzel şeyler söylüyorsun ki korkuyorum sana kapılmaya ben çok kırıldım Pandam beni kırma olur mu?

Pandam: Seni kıranların kafalarını kırmak istiyorum ama merak etme sevenler sevdiklerinin üzülmelerine izin vermezler. Ben seni seviyorum..

Eylül: Geçmişe müdehale edemeyiz biz  gelecek günlere bakalım..

Pandam: O gelecek seninle ise gelsin ben bakmaya razıyım..

Eylül: İyi geliyorsun bana..

Pandam: Hep iyi geleceğim..

Eylül: İyi geceler!! Uyumalıyım malum çalışıyorum ve uyanma sorunum var saat geç oldu.

Pandam: Bana açıklama yapacak kadar değer verdiğin için teşekkür ederim Eylülüm. Tatlı rüyalar..

Eylül: 😊👋🏻

Pandamla konuşmak biraz olsun iyi geldi ve kafa karışıklığımın önüne geçti Burak bey ne kadar yakışıklı olursa olsun pandam benim için değeli onun yerine kimseyi koyamam. Düşünceler beynime üşüşürken göz kapaklarım galip geldi ve uykuya daldım. Sabah alarmın sesiyle uyandım her zaman özenli giyinirdim ama bu sabah başka bir heyecan vardı içimde pandam beni görüyor diye siyah dar bir bluz ve beyaz eteğimi geçirdim üzerime panda gibi oldum kısacası bakalım bu jestimi nasıl bulacak gizemli prensim. Biraz da makyaj yaptım saçlarımı düzleştirdim. Aynada şöyle bir baktım kendime, çok beğendim uzun zamandır ilk defa kendimi bu kadar iyi hissediyordum. Arabam dün servisten çıkmış anneme teslim etmişler bu yüzden erken çıkmama gerek yoktu. Telefonumu aldım elime ve o arada pandama mesaj attım.

Eylül: Günaydın pandam.

Pandam: Günaydın Eylülüm... Erkencisin?

Eylül: Arada olur öyle ya takılma fazla 🐼

Pandam: Tamam bakalım.. Hazırlanıyorsun sanırım işe geç kalma..

Eylül: Hazırım evden çıkıyorum şimdi geç kalmam. Araba kullanacağım için bir süre yazamazsam kusura bakma 🐼

Pandam: Sorun değil Eylülüm görüşürüz..

Bir yandan mesaj yazarken bir yandanda ayakkabılarımı giyip evden çıktım bilerek kahvaltı etmemiştim yolda iki tane boyoz aldım ve işe gidene kadar onları yedim. Normalde ya geç kalırdım yada tam vaktinde girerdim bu kapıdan ama içim içime sığmıyor bugün 15 dakika erken geldim şirkete önce bir çay demledim sonra masama geçtim ve çalışmak için ön hazırlıklarımı yaptım. Bugün Bülent beyin dışarıda bir kahvaltısı vardı bu yüzden geç gelecekti bunun rahatlığıyla bir fincan çay koydum kendime ve keyifle yudumladım. Çayı masaya bırakırken birinin masama yaklaştığını gördüm kafamı kaldırıp baktığımda ise karşımda Burak bey vardı dünkü gibi adama dik dik bakmamak için kendimi şartladım o ise git gide yaklaşıyordu. Kendimi toparladım ve ayağa kalktım.

"Günaydın Burak bey hoşgeldiniz." Dedim tüm profesyonelliğimle heyecanlanmamaya çalışarak.

"Günaydın Eylül, teşekkür ederim lütfen rahatına bak. Babam gelmeyecek bugün iş akışını bana aktarabilir misin." Dedi ve bende ipler koptu nasıl yani ben neden ona anlatayım ki. Patronun oğlu olduğu için ve tek yasal varis olduğu için. Off ben tontiş patronumu istiyorum Burak bey dikkatimi toplamama engel oluyor. Bunları düşünürken hala ayakta olduğumu farkedip oturdum ve cevap vermeye hazırlandım.

"Tabiki Burak bey siz geçin babanızın odasına isterseniz bende günlük planı alıp geliyorum hemen ." Söylediklerimle gülümsedi ve Eylül öldü. Taş mübarek bu Allah özene bezene yaratmış bu adamı. Oofff ben ne düşünüyorum böyle pandama haksızlık edemem kendine gel kızım.

"Tamam ben seni bekliyorum o zaman. Bu arada birşey rica edebilir miyim? " birde rica ediyor gömün beni, toprak atın üstüme ölmek istiyorum şu anda.

"Ne demek Burak bey tabiki. Bu benim görevim." Önce gülümsedi ardından benim kalp krizi geçirmem için konuşmaya başladı.

"Dün senin çayını çok beğendim varsa bir fincan da ben alabilir miyim? Birde siyah beyaz sana çok yakışmış." Sen nesin böyle iltifat meleği filan mı.

"Olmaz olur mu tabiki getiriyorum hemen çayınızı da. Ahh teşekkür ederim bu arada çok naziksiniz." Ay rezil oldum saçmaladım resmen neyse, cevap vermesini beklemeden kalktım yerimden ve mutfağa girdim bir fincan çay koydum masamdan planları alıp odaya girdim başladım anlatmaya ama tam konsantreyim karşımda Bülent bey varmış gibi anlatıyorum. En son cümlemi söyleyip kafamı kağıtlardan kaldırdığımda Burak beyi güzel tebessümü ile beni incelerken gördüm. Bu durum bir yandan çok hoşuma giderken diğer yandanda rahatsız olamama sebep oluyor. Ben bunları düşünürken Burak bey konuşmaya başladı.

"Babam çok yorulduğunu bahane ederek işleri bana devretmek istediğini söyledi bende kabul ettim daha önce sürekli babamla çalıştığım için işleyişi biliyorum ve sende babamla birebir çalışmış biri  olarak bana son derece yardımın olacak. Babamdan rica ettim ve senin aynı pozisyonda kalmanı istedim fakat tek fark benim asistanlığımı yapacak olman. Birde ben nereye gidersem Yanımda gelmen ve beni asiste etmen gerekli bunu yapabilir misin?" Nasıl yani siyam ikizleri gibi mi olacağız hemde Burak beyle bunu kabul edemem. Ama etmek zorundayım çünkü buradan aldığım maaşı başka hiçbir yerden alamam ve buna güvenerek aldım arabamı, henüz taksisin yarısı bitmedi. Kızım Eylül seni zorlu bir gönül işi maratonu bekliyor.

"Benim için bir sakıncası yok Burak bey. Zaten Bülent beyle tek farkınız sizin yanınızda gelecek olmam kalan işleri zaten fazlasıyla biliyorum hatta bazı departmanlara yardım ettiğim için işleyişe ilgili bilgim oldukça yüksek."
Neden kendimi övdüm ki ben şimdi off ne yapabilirim.

"Anlaştık o zaman yeni işin hayırlı olsun Eylül. Çay için teşekkür ederim. Bundan sonra başka kimsenin elinden çay içememekte korkuyorum." Ya sen böyle nazik oldukça benim aklım hepten Leyla olacak. En iyisi kaçmak.

"Afiyet olsun efendim. İzninizle çıkabilir miyim?" Çıkabilirsin de lütfen..

"Tabiki çıkabilirsin Eylül."

Işık hızıyla çıktım odadan kafamı toplamam lazım pandama ihanet ediyorum gibi hissediyorum ve bu çok bencilce o beni orda severken ben patronumdan hoşlanamam.

EYLÜL YAĞMURUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin