Siparişlerimiz gelince Donghyuck da bir şeyler sipariş etmiş ardından sohbete başlamıştık. Gerginlik seviyemi size anlatamam.
"Ee," İlk atak normal olarak Renjun'dendi. "Nasılsın Donghyuck? Ayrıca beni kırmayıp geldiğin için çok teşekkür ederim." Donghyuck elini lafı mı olur dercesine salladı.
"Saçmalama! Asıl ben teşekkür ederim davetin için. Şu sıralar sinir ve stres ortamlarından kurtulamıyorum, iyi oldu." O sırada sipariş ettiği sıcak çikolatası gelmişti. Normalden farklı olarak beyaz çikolatayı tercih etmişti.
"Neler oluyor ki?" Sormaya cüret edemediğim soru Rejun'in ağzından dökülünce rahatladım.
"Gruptaki piyanist bir anda işi bıraktı. Bir festival-yarışma için hazırlanıyorduk ve sadece bir ay kaldı, üstelik bir hafta kadar sonra ön eleme için video yollamamız lazımdı. Numarasını değiştirmiş, buralardan da gitmiş. Ne oldu anlamadık kalakaldık öyle."
"Çok kötü olmuş ya." diye mırıldandım. Bana bakıp hafifçe kafa salladı.
"Oysaki çok istiyorduk festivale katılmayı..."
"Aslında," Renjun bana bakıp kaşlarını oynattı. Ne demeye çalıştığını anlayamadığım için kaşlarım otomatik olarak çatılmıştı. "Minhyung çok iyi piyano çalar." Hayır, bunu söylemedin. O da duymadı. "Size yardım etmek isteyecektir." Sahne korkum olduğunu biliyorsun Renjun!
"Cidden mi?" Umutlu sesi tüm duvarları yıkmıştı. Geriye bir tuğla bile kalmamışken çıplak hissediyordum. Yutkundum ve gömleğimin yakasını araladım biraz.
"Şey, sahne korkum var aslında."
"Ah, anladım. Yine de teşekkür ederim." Ben hayır diyemem ki. Renjun de bunu iyi biliyor olacak yalvaran gözlerle bana bakıyordu. Donghyuck'a kısa bir göz attıktan sonra başımı hışımla iki yana salladım.
"Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Renjun sorunca bakışlarım içeceğini yudumlayan Donghyuck'a kaymıştı. Çok zarif içiyordu, sadece içişine bile hayran olabilirdim fakat daha bir haftadır tanıdığım oğlanın tüm özellikleri hayran olunasıydı.
Omuz silkti. "Bilmiyorum, büyük ihtimalle çekiliriz." dedi mırıldanarak.
"Ödül neydi peki?"
"Aslına bakarsan SNU'nun düzenlediği bir yarışmaydı, kazanan ilk üç takıma burs vereceklermiş falan." İşte bu ilgimi çekmişti. Renjun de anlamış olacak ki bana baktı. Başımı yana eğdim. Dudaklarımı hareket ettirerek düşüneceğimi fısıldadım. Renjun gülümsedi ve kafa salladı. Ardından Donghyuck'un modunun düştüğünü anlamış olacak ki konuyu değiştirdi. Olabildiğince sohbete ben de dahil olmuştum.
*
Bir saat kadar oturup sohbet ettikten sonra dağılmaya karar vermiştik. Donghyuck Renjun'e sarıldıktan sonra bana da sarılmıştı bu sefer. Davetimiz için tekrar teşekkür ettikten sonra malum sebepten ötürü bugün çalmayacaklarını söylemiş ve ardından eve gitmişti. Biz de Renjun ile vedalaşmış ve kendi yollarımıza dönmüştük. Fakat eminim ki eve varır varmaz beni mesaj yağmuruna tutacaktı.
Tensel temaslara yanaşan biri asla olmadım. Renjun hep ruhsuzluğumdan şikayetçidir bu yüzden. Bense bunu tamamen sosyofobik bir etken olarak görüyorum. Buna rağmen Donghyuck'un sıcak sarılışı beni rahatsız etmemişti.
Bu bir sorun muydu, bilemem tabii.
Tavana boş bakışlarımı atarken düşündüğüm şeyler kafamda bir rüzgâr gibi eserken çalan telefonum her şeyi bozmuştu. Arayan Renjun'di elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wretched // mark.hyuck
Hayran KurguSen ısrarla gözlerini kaçırırken ben çoktan onlara tutulmuştum bile. * Lee Minhyung yaşıtları gibi deli dolu bir hayattan ziyade beklemeyi tercih ediyordu. Gerçekler için bekliyordu. Ve bu gerçek, çok ani bir şekilde hayatına dahil olmuştu. Minhyun...