Yaşadığınız her an filmin bir kesiti gibi değil mi? Attığınız adım, uyandığınız bir sabah, ağladığınız, güldüğünüz her an... Peki yönetmen nerde? Her film,dizi çekiminin bir yöneteni olmaz mı? Tam şuanda "KESTİK!" diyip çekimi başa sarması, ve benim hatasız bir oyun sergilemem için tekrar kayıt yapması gerekiyor. Maalesef bu filmin senaristi de yönetmeni de benim. Herkes kendi hayatının başrol oyuncusu. Resmen 13. Sezon Arka Sokaklar dizisi çekimindeymişim gibi hissediyorum kendimi. Bu okul atraksiyon ,macera dolu. Ve benim yaşlı minnoş kalbim olanlara, daha da olacakları kaldıramaz. Bu çocuk nerden çıktı şimdi? Hem adımı nerden biliyor? Ben daha kimseyi tanımıyorken okul beni konuşuyor. "Balın?" dalmış mıyım ben? Neden ellerini suratıma sallıyor? "Hı.. hı.." Fotoğraf! Fotoğraf elimde kaldı. Allah'tan arkası dönüktü ,bakamadan geri yerinde bırakmak zorunda kaldım. "Yo-yok bi şeyim iyiyim, de sen benim adımı nerden biliyorsun?" bırakın tanışmayı,daha 5 dakika önce sadece kantinde göz göze geldik. "Aynı sınıftayız normal değil mi?" Evet aynı sınıfta olsaydık normal olabilirdi ama bir hafta boyunca az çok sınıftakilerin simalarını tanıdım ve ilk defa kantinde gördüm,mümkün değil bu sınıfta olması. "Emin misin?" Sanki 70 yaşında bir amcaya soruyorum. Bunayacak değil ya. Fark etmemişim demek ki. "Yani artık bu sınıftayım ve sınıf arkadaşlarımı tanımaya senden başlamak istedim." Amaan ne hoş! "Anladım." Iyy en nefret ettiğim o sahte gülüşü bir gün kullanacağım hiç aklıma gelmezdi. "Ben de Kaan." Benim gayet samimiyetsiz gülüşüm karşısında gamzelerini çıkarttı. Sanırım eleniyorum. Uzattığı eli tutup bende samimi gülümsedim. " Beni zaten biliyorsun." Hahahah çok komiksin. Beni zaten biliyorsun ne ya? Biz Kaan'la tanışmamıza devam ederken kapı açıldı ve sınıfa Koray, Biricik, Alkın girdi.
Sınıfta kimse yoktu!
Benle Kaan yalnızız!
Ve el eleyiz!
Eeee nasıl açıklıyoruz durumu sevgili beynim? Gelir gelmez kendine sevgili tuttu diye dedikodular da başlar yakında. "Gençler yanlış geldik! Biz sınıfa gidecektik, KIZLAR TUVALETİNE GELDİK!" E, yuh ama o yalan değildi ki. Anlık refleksle elimi Kaan'ın elinden çektim. "Ben aslında lavabodaydım çantamı şaapmak için geldim. Kaan da artık bu sınıftaymış, ben sınıfa geldiğimde çantamı alıyordum Kaan da geldi biz de öyle tanışmış olduk." Ne konuştum bee.! Nefes nefese kaldım. Yalan da söylemedim oysa. "Bizlik bi durum yok. Hadi arkadaşlar rahatsız etmeyelim." Bizlik durum yok ne ya. Aslında haklı onunla ilgili bi durum yok niye atar yaptı ki şimdi. Bu arada bir şey fark ettim. Biricik'le Koray Alkın'ın yanında çok konuşamıyorlar,itiraz edemiyorlar ya da gerçekten çok saygı duyuyorlar. Çünkü Biricik bile bu sefer bir şey demedi onlarla gitti. Hem zaten kaç senelik arkadaşları dururken benim yanımda kalması absürt olurdu. Ama bence o da yanlış anladı.
"Orda suçu üstüme atın ama sadece çantanı almak için orda olmadığını ikimiz de biliyoruz öyle değil mi?" "Ne saçmalıyorsun sen? Daha tanışmadan adımı öğrenmeler falan. Şimdi de kalkmış gizemler yaratmaya çalışıyorsun falan. Neyin peşindesin sen anlatsana biraz?"
Valla gamzeli falan dinlemedim saydırdım. Amacını çözemedim ama Alkın'la sorunu var orda netim artık. " Beni haklı çıkarttın. O fotoğraftaki kişinin kim olduğunu deli gibi merak ediyorsun. Sana o fotoğrafı neden göstermediğini de biliyorum. Akıllıca bir seçim olmuş doğrusu. Bu okulda neden herkes hunharca seni konuşuyor biliyor musun? Alkın'ın yanında olmak için yapmadıkları şey kalmayan kızlar varken sen hiçbir şey yapmadan onun yanındasın. Bu bir tesadüf gibi duruyor değil mi? Hiçbir şey tesadüf değil. Belki senin bu sınıfta olman bile? Hatta bu okulda olman..."
Neydi şimdi bu? Bu söylediklerinin mantıklı cevabını almadan söylediklerinin hepsi boş benim için. "Az önce gizem yapmaya çalıştığını söylemiş miydim? Şimdi ona ekliyorum, çok film izliyorsun. Sana neden inanayım? Anladım Alkın'la aranda problem var ama onu karalamana izin vermiyorum." İyi bir kalbi var buna inanıyorum. "Bak biliyorum, bana inanmaman normal. Ondan etkilendiğin de belli. Ama bu sefer değil tamam mı? Bu sefer yıkılan taraf ben olmayacağım." Hangi sefer? Alkın zarar vermişti. Aklıma başka hiçbir şey gelmiyor. Yani bu onun iddiası ben açıkçası pek inanmadım bir şey de anlamadım. Hem ne etkilenmesi, sadece onun gerçekten iyi bir insan olduğunu hissediyorum.
"Açık açık konuşmadığın sürece anlaşamayacağımızın farkında mısın? Senin Alkın'la bir derdin olabilir ama bu konudan bana neden pay çıkıyor? Etkilenme falan yok sadece söylediklerini saçma ve gereksiz buldum söylediğin her şeyin altı boş bir kanıt yok." Söylediklerim karşısında kaşlarını kendinden emin bir şekilde kaldırdı ve rahatsız olabileceğim bir şekilde beni baştan aşağı süzdü. "Tamam. Kendimi tutuyordum bir şey söylememek için ondan duy istedim ama madem inanmıyorsun bu kocaman TE-SA-DÜF-lerin içinden ufak bir sufle vereyim. Sana hep "HÜLYA" diyor değil mi yanlışlıkla?". TE-SA-DÜF! Bunu bile isteye bastırdı. Ama takılmam gereken yer orası değil daha ciddi bir yer. Evet Alkın bana Hülya diyordu sürekli. Ben annesinin ismi olduğunu düşünmüştüm. "Eeee? Ne var bunda annesinin ismi belki de. Benzetiyor olabilir."
Şimdi gelir gelmez annesinin öldüğünü öğrendiğimi öğrendi ve ayıkla pirincin taşını. " Ben ne desem inanmayacaksın ve seni gerçekten çok iyi kandırmış. Sen de onun gibi çok safsın. O da Alkın'a kanmıştı. Sonu sonsuzluk oldu. Koca bir yalanın döngünün içine hoş geldin Balın. Bu saatten sonrası senin sivri zekana kaldı ya bu labirentin çıkışını bulur kurtulur çıkarsın ya da bir dahan olmayacak."
Burada kalıp saçmalıklarına kulak asamam daha fazla. Beni neden kandırmak istesin? Benimle ne derdi olabilir? Kaan haklı olabilir mi söylediklerinde? Yani en azından bir kısmında. Kafayı yemek üzereyim. Allah'ım nereye düştüm ben öyle! "Konuşabilir miyiz?" "Ne o? Yeni arkadaşınla tanışmanız kısa sürmüş?" "Sadece birkaç soru soracağım lütfen ciddi olmanı rica ediyorum." "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" dedi. Sanki kötü bir şey söylemişim gibi. Ama umursamadan sorumu soracağım. "Alkın! Hülya kim?" dişimi sıkarak neden konuştuğumu anlamadım. Sinirliyim ama sanki kıskanıyormuşum gibi oldu. Aramızda bir şey yokken hesap sorar gibi gitmek biraz saçma oldu.
"SANANE KIZIM! Kimse kim! Ben sana demedim mi seninle ilgili olmayan şeylere bulaşma diye! Seni bir daha uyarmak istemiyorum!" dedi ama gözleri biraz büyümüş gibi, yani beklemiyordu sanki bu soruyu. "Benimle ilgili bir şey değilse neden geldiğim günden beri bana kaç kere Hülya dedin? Ve okulda neden herkes geldiği günden beri benimle ilgili konuşuyor? O sırada neden oturamıyorum? Aklın? Bu soruların cevapları sende. Sanki sana kötü bir şey yapmışım gibi davranıyorsun bana ilk günden beri. Bir iyisin bir kötü."
"Sen kendini fazla büyütüyorsun. Kimsenin seni konuştuğu falan yok. Sen kimsenin umurunda falan değilsin. Sadece seni birkaç defa yanımda gördüler diye. Senlik bir durum yok yani. Birkaç güne unutulursun." derken gözlerini kaçırdı. " Tamam o zaman. Bana neden o resmi göstermedin? Ya sen, ben fark etmedim falan mı sanıyorsun? O fotoğrafı havaya kaldırdığında kaç kişi bana baktı. Ne alaka bilmiyorum. Böyle bir şey imkansız neden benimle ilgili bir şey olsun anlamıyorum ama çözemiyorum da işte."
Söylemek istediğim şeylerin 1/853763287'si. "Benden uzak durursan bu soruların cevabını aramak zorunda kalmazsın." Dedi ve oturduğu banktan kalıp gitti. " O halde o sırada oturmamda bir sakınca yok öyle değil mi?" durdu. Kurduğum son cümle onu durdurdu. " Dene istersen." Arkasına bakmadan konuştu ve yürümeye devam etti.
"SENİ ÇÖZECEĞİM ALKIN EFENDİ! BU KADAR KOLAY KAÇAMAZSINIZ!!"
Nefesim kesildi. Sanırım bütün okul beni duydu. "Onun nasıl bir insan olduğunu gördün mü? Sana seni de kandırıyor dedim. Bak işte başta seni etkiledi ve şimdi geri çekildi." Onu haklı çıkarttı. Düşmanı gibi olan birini güldürdü. Resmen Alkın'ın yanına gelip soru soracağımı biliyordu sırf bu yüzden anlattı bana onları. " Kaan gider misin? " " Bu kadar kör olma Balın. Bari sen yapma. Onun nasıl biri olduğunu bilmiyorsun. Ama öğrenmek istediğin çok belli?" bu bir soru. Öğrenip öğrenmemek istediğimi soruyor. Ama bana kurtul demişti. Şimdi de beni ona sürüklüyor. " Yardım mı edeceksin?" " Ben hiçbir şey yapmayacağım. O sana gösterecek. Ben sadece pişmanlığını izleyeceğim." Pişman olacağımı bilerek yardım etmeyeceğini söylüyor. Zil çaldı ve sınıfa aklımdaki soruların yüküyle ağır ağır çıkıyorum. Biricik'in yanına gidip yanında oturmak istediğimi söyleyeceğim umarım kabul eder. Koray'la yan yana oturuyorlar ama o , bir arka sırada Alkın'ın yanında oturabilir. Onunla bu kadar yakın oturmak bile rahatsız edecek ama yapabileceğim başa bir şey yok. " Bana kızgın mısın? Gerçekten yanlış anlaşıldı." "Kızgın değilim ama yalan söylediğini düşünmemiz normal değil mi?" haklı, ben olsam bende öyle düşünürdüm. "Haklısın. Yanında oturabilir miyim?" gözlerini arkada oturan Alkın ve Koray'a çevirdi birkaç saniye göz göze kaldıktan sonra içten bir gülümsemeyle yana kayıp bana yer açtı. Ama benim çantam yok! Sağa sola bakıp çantamı ararken Koray arkadan elini uzatıp çantamı bana verdi. " Teşekkür ederim." Çantamı açıp içinden ders kitaplarımı çıkarttım. Ders kitabımın kapağının ilk sayfasında;" O FOTOĞRAFA BİR AN ÖNCE BAKMAYA BAK. KALBİN BU PİŞMANLIĞI KALDIRAMAZ."
-GAMZELİ.
HADİ BAKİİYYİMMM UMARIM SABA KADAR UYKUSUZ KALIP ŞUNU BUGÜNE YETİŞTİRMEMİN KARŞILIĞINI ALIRIM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYI: UÇURUM (DÜZENLENİYOR)
Fiksi PenggemarBİR KÖRÜN GÜNEŞİ GÖZLERİNDE HİSSETTİĞİ GÜN UYANACAĞIM