"Baba yalvarırım beni oraya gönderme!" Babasının attığı tokatla susmak zorunda kaldı bir ay önceki Minho. "İstesen de istemesen de gideceksin!" Minho artık tutamadığı gözyaşlarını serbest bırakmıştı. "Anne bari den birşey de? Ben bunu yapamam. Başka insanlara satmayın beni yalvarırım." Annesinin ayaklarına kapanıp yalvarmaya başladı. Annesi oğlunu omuzlarından tutup nazikçe kaldırdı. "Durumumuzu biliyorsun oğlum. Tek çaremiz bu." Babası Minho'yu bileğinden sertçe tutup sürükledi. Minho yere çöküp daha içli ağlamaya başladı. "Baba beni satmalarına izin verme! Ben insanların altına giremem!" Bunu söylemesiyle yüzüne sert bir tokat daha yedi. "O insanların altına gireceksin! Yoksa bir baban olduğunu unut!" Babası kafasından bastırarak arabanın içine itti. Minho hala ağlıyordu. O gün gerçekten büyüdüğünü hissetti.
Başka bir anı kafasına doldu Minho'nun.
Bir adam sıraya girmiş Minho gibi bir grup çocuğa bakıyordu." Şunu tek geceliğine istiyorum" dedi adam Minho'yu göstererek. Patronu Minho'yu kendine çekti. "İyi seçim. Bakirliğini alacaksınız" dedi patronu ve Minho'yu adama doğru itti. Minho titriyordu. Arabaya biner binmez adamın dudaklarını boynunda hissetti. Yavaş yavaş oluşan morlukla istemsizce inledi. Artık bedeninde arsızca dolanan elleri hissedebiliyordu. Yine yapabileceği tek şeyi yaparak ağlamaya başladı. Araba bir yerde durunca kapı açıldı ve zorla bir eve sokuldu. Adam onu yatak odasına sokup yatağa sertçe ittirip üzerine çıkmıştı. Bunlar olurken de ağlıyordu. Adam içine sertçe girip bakirliğini aldığında da ağlıyordu. Kaçmayı düşündü ama gidecek yeri yoktu ki. Ayrıca babasına ne diyecekti? Ne yaparlarsa yapsınlar Minho onları çok seviyordu. Adamın işi bitince Minho'yu yataktan aşağıya itip uyumaya başladı. Minho da çok ağladığı için halsiz düşmüş, soğuk zemin üzerinde uyuyakalmıştı. Sabah olunca da istemese de onu sattıkları yere geri dönmüştü.
Chan gece yarısı göğsünde gissettiği ağırlıkla uyandı. Minho başını Chan'ın göğsüne koymuş huzurla uyuyordu. Bir süre onu izledikten sonra Minho'nun terlemeye başladığını farketti. Ağlıyordu da. Uyandırmak için hafifçe sarsmaya başladı.
Ch: Minho. Minho uyan.
Minho'nun kabus gördüğünü anlamıştı. Minho hızlıca gözlerini açıp yatakta doğruldu. Nefes nefese kalmıştı ve hala ağlamaya devam ediyordu.
Chan da doğruldu ve Minho'nun terden alnına yapışan saçlarını geriye çekti.
Ch: Minho iyi misin? Kabus gördün sanırım?
Mh: Ka-kabus d-d-değil. Anı.
Minho kollarını Chan'ın boynuna doladı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Chan da Minho'ya sarılıp sırtını okşamaya başladı.
Ch: Tamam. Ben buradayım. Geçti.
Mh: Kalbim acıyor Chan. Dayanamıyorum.
Ch: Bana anlatmak ister misin?
Mh: Sadece sana sarılmak istiyorum. Güvende hissetmemi sağlıyorsun.
İkisi de ondan sonra konuşmadı. Minho bir süre sonra Chan'ın kollarının arasında uyuyakaldı.
Chan Minho'yu yatırdıkyan sonra kendisi de uzanıp uykuya daldı.
Sabah Minho boynunu gıdıklayan nefesle uyandı. O tarafa baktığında Chan'ın ona fazla yakın durduğunu farketti. Ona göre biraz daha aşağıda uyuyordu ve kafası yastıktan düşmüştü. Kafasının altındaki yastığı aldı ve Chan'ın başını biraz kaldırıp yastığı kafasının altına yerleştirdi.