Flashback.
Minho annesinin zoruyla parka gelmişti. Daha 4 yaşındaydı ama zaten asosyal bir çocuktu. Hiçbir zaman arkadaşı olmamıştı. O gün de kimseyle konuşmayacaktı. Banklardan birine oturup manzarayı seyredecekti.
Tabi bütün planları yanına gelen bir çocuk yüzünden mahvolmuştu.
"Merhaba! Arkadaş olalım mı?" Minho onunla arkadaş olmak istemiyordu. O kimseyle arkadaş olmak istemiyordu. "Hayır." dedi en sonunda.
"Neden?"
"Annem yabancılarla konuşma dedi."
"O zaman arkadaş olmalıyız. Benim adım Chris. Seninki ne?"
Minho geçiştirmek için kısa cevaplar veriyordu. Tek istediği yanlız kalmaktı.
"Minho."
"Lino?"
"Lino değil Minho."
"Avusturalya'dan geldiğim için adını söyleyemiyorum özür dilerim. Sana Lino desem olur mu?"
"Farketmez Chris-ah."
"Gel oyun oynayalım."
"Tamam."
Minho gönülsüzce kalktı. Chan Minho'nun elini tutup salıncaklara götürdü.
"Seni sallamamı ister misin?"
"Olur."
Minho salıncağa binince Chan onu sallamaya başladı. İki dakika sonra Minho kahkahalarla gülüyordu.
"CHRIS-AH DAHA HIZLI SALLA!"
"TAMAM!"
Salıncaktan inince maymun parmaklıklarına koştular. En tepesine oturup konuşmaya başladılar.
"Lino-shi kaç yaşındasın?"
"4 yaşındayım sen?"
"Bana hyung demelisin. 5 yaşındayım."
"Tamam. Annen kaç yaşında?"
"Benim annem yok. İki tane babam var."
"Annem iki erkeğin birbirine aşık olmasının kötü olduğunu söyledi."
"Babam öyle düşünmüyor. İnsanın cinsel tercihi onların elinde değilmiş."
"Şimdi ben bir erkeği seversem yanlış olmaz mı?"
"Deneyelim mi?"
"Nasıl yani?"
Chan birden dudaklarını Minho'nun yanağına bastırdı. Geri çekilip elini tuttu.