Bir insanın Londradaki ilk gününe göre fazla heyecan yaşamıştım. Her ne kadar Harry'i internetten (yüzyüze tanışmak dışında her yerden!) tanıyıp sonra da onunla tanışınca böyle bir şey yapmam saçmalığın daniskası olsa da insan Styles olan birisiyle karşılaşınca ne yapacağını kestiremiyordu. Şey, şimdi olduğu gibi. Ama pişman değildim. Kesinlikle.
Cafede ne yaptık hatırlamıyorum bile. Sarah'a söylediğim her cümlede kız oley diye bağırıyordu. Hatta telefon numaramı istedi deyince öyle 'İNANILMAZ!' diye bağırdı ki çay boğazıma kaçtı. Öksürmekten kurtulunca,
"Hadi bunu alışverişle kutlayalım!" dedim.
~~~~~~~~~
İndirim günlerine bayılıyorum. Ayakkabı ve çantalara da. Ve elbiselere... Sanırım bir çok mağazayı zengin ettik ama buna değdi. Kim 100£'a alacağı şeyi indirimde 30£'a almak istemezdi ki?? Eh durum böyle olunca her şeyden 3-4 tane aldık.
Eve geldiğimizde kollarımız kopmuştu, yaptığım ilk şey kendimi yatağa atmak oldu. Yarım saat kadar uzandıktan sonra kalkıp eşyalarımı yerleştirdim, yıkanacak olanları makineye attım. Ki bunu yapmak uzun sürdü çünkü hepsini teker teker sevdim, ayakkabıları, elbiseleri tekrar denedim (böyle şeyleri yaptıkça eğleniyorumda).
İşimi sonunda(!) bitirince Sarah beni çağırdı ve Sarah'ın bilgisayarının karşısına geçtik -sevgilisiyle görüntülü konuşacaktık , beni onunla tanıştırmak istiyordu.-. Yaa o kadar tatlılar kii!! Üç cümleden birinde birbirleriyle dalga geçiyorlar ama onu öyle komik yapıyorlar ki birbirlerine kızamıyorlar bile. Bir süre sonra onları yalnız bırakmam gerektiğine karar verip kendimi televizyonun karşısına attım, açtığım ilk kanalda How I Met Your Mother çıktı ve her bölümünü ezbere bilmeme rağmen seyretmeye başladım. Bir yandan da twitter'a bakıyordum.
Ve onu gördüm. Daha doğrusu onları.
Harry ile iki tane fotoğrafım. Biri yemeğe giderken diğeri de taksiye binerken. Herkes benim kim olduğum hakkında yorumlar yapıyordu. Bazısı sadece arkadaşı olduğumu, bazısı ise sevgilisi olduğumu düşünüyordu. Çok fazla takmamaya karar verdim çünkü ortada hiç bir şey yoktu (daha!) ve olan şeyi zaten biliyordum. Yemek yedik. Çıktık. Taksiye bindik. Tamam belki hep orada kalmayı istemiş olabilirim ama olanlar bunlardı. Ama daha sonra dünya gündeminde #Whoisthismysteriousgirl? (#Gizemlikızkim?) diye yer aldığımı farkedince biraz korktum. Harry'de bunu düşünmüş olacak ki 10 saniye sonra beni takip etmeye başladı ve bana tweet attı:
"Oraya tekrar gitmeliyiiz. Acıktım. xx"
5 saniye içinde takipçi sayım 2 katına çıktı. Herkes o gizemli kızın kim olduğunu anlamıştı. Bir dakika içinde takipçi sayım 10.000 i geçti -halbuki ben daha cevap falan yazmamıştım. Düşünebildiğim ilk şeyi yaptım ve Sarah'a seslendim. İkimiz birlikte düşünürsek yazacak iyi bir şey bulabilirdik belki.
"Biliyorsun değil mi bunları yaşaman bir mucize?"
"Takip ettiği sayılı kişiler arasında ben de varım ve bana tweet attı."
Bozuk plak gibi bunu tekrarlıyordum."Hadi cevap yazalım!!" Bu kızın heyecanına hayrandım. 5-10 dakika kafa patlattıktan sonra
"Ah, Harry.. Sana harika yemek yapan bir yere gideceğimizi söylemiştim. Niall'a söyledin mi?" yazdım. Şey dünyanın en mükemmel cevabı olmayabilirdi ama en azından bir cevaptı. İnsanlar tweetimi favorilerine eklediler ve bana sorular sormaya başladılar ve takipçi sayım tekrar artmaya başladı. Eğer bu iş böyle gidecekse buna alışmam gerekecekti. Twitterdan çıktım ve pijamalarımı giyindim. Aklımdan yarının programını yapıyordum, annemleri aramalıyım, bir sonraki gün ajanslarla görüşmem var, yemek yapacak şeyler almamız lazım... O arada tekrar twitter'a baktım ve ilgimi çeken bir şey daha gördüm:
"Evet, şu an oranın neresi olduğunu deli gibi merak ediyor! xx"
Hemen rt'ledim ve mesaj kutusunu açtım-"Yarın onu da götürebiliriz, böylelikle onunla da tanışmış olurum." diye mesaj attım.
Dünyaca ünlü bir yıldıza! Aslında bu teknik olarak ona bir gün içinde yaptığım ikinci yemek teklifiydi ama pek umursadığım söylenenezdi. Çünkü hayat felsefem 'Hayallerle değil, güzel anılarla öl!' Böyle bir şans kapımı çalıncada geri tepmek istemedim.
"Diğer çocukları da götürmemiz gerekebilir -şey yemek hakkında biraz fazla konuştumda.. " Beynim yarın ne giyineceğim hakkında kendini düşüncelere boğmuşken "Bana uyar, iyi geceler!! x" diye cevap attım -ki saniyesinde cevap geldi
"Yarın konuşuruz, iyi geceler!!"
Sevinç dansımı yaptıktan sonra aptal bir sırıtışla kendimi yatağa attım.
Kuşkusuz hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden bir tanesiydi.
Ve uykuya daldım.
~~~~~~~~~
Selaaaam!!! Kapak fotoğrafımızı değiştirdim nasıl olmuş?? :))Bölümleri elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum ve bence oy vermek o kadar zor değil.. ;) Lütfen oylarınızı esirgemeyin!! Bu yazan kişi için o kadar önemli ki..
Neyse, kendinize çoook iyi bakın!! Diğer bölümde görüşürüz!! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Little Bit Of Love (DÜZENLENİYOR)
Fanfiction"Adın? İpek... Anlamı ne yani İngilizcesi falan var mı?" "Silk." "Kumaş türü gibi yani?" * Eğer olmasını dilediğiniz şeyleri kalbinizden isterseniz, bir gün gerçek olabilirler. Dilediğiniz her şey. Not : Hikayenin tüm hakları saklıdır. İzinsiz b...