1. Bölüm

11.8K 372 24
                                    

DÜZENLENMİŞTİR.

Çok heyecanlıydım; çünkü güzel bir şehir turu bizi bekliyordu. Her ne kadar daha önceden burada bulunmuş olsam da bir yere gezmek için gelmek ve yaşamak için gelmek arasında kocaman farklar vardı. Gidilecek mekanlardan tut, harcanacak paraya kadar insanın her şeye bakış açısı değişiyordu. 

Sarah ile uyanmamızın ardından, hazırlanmak için dolaplara yöneldik. Bugün Londra'da düşünülenin aksine güneşli ve sıcak bir hava vardı, Türkiye'nin güzel iklimini buraya getirmiş olmalıydım. Kot şortumun altına altın renkli spor ayakkabılarımı geçirdikten sonra üzerime beyaz t-shirt'ümü giyindim. Valizimi tam anlamıyla açmıştım fakat giyineceğim kıyafetleri bir gün önceden hazırlama gibi bir huyum vardı ve bir önceki geceden hazırlık yapmadığımdan elime ile gelen en rahat ve istenildiğinde en şık olabilecek bir kombin seçmiştim. Makyaj yapmayı çok sevmeyen bir insan olduğum için (aslında uğraşmamayı seçip beceremediğimden) gözlerime siyah kalem çekip, rimel sürdüm. Kahverengi saçlarımı açıp taramamın ardından hazırdım. Aynadaki aksime gülümsedim, şu anda her şey o kadar inanılmazdı ki... Birkaç ay önce bana Londra'da bir evde kalacağımı, sınavı kazanarak başka ülkeye gideceğimi söyleselerdi, söyledikleri şeylerin bu kadar çabuk gerçekleşeceğine inanmazdım, inanamazdım.

Ama işte buradaydım. Kanlı, canlı ve istediklerime ulaşmak için çabalayan bir insan olarak!

Durumumun ve moralimin hep böyle yüksek ve heyecanlı olmasını umarak, sahip olduklarıma şükrederek kısa bir dua ettikten sonra odaya geri döndüm. Çantama eşyalarımı koyduktan sonra parfümümü sıktım ve Sarah'ı beklemeye başladım. O sırada Twitter'ı kontrol ediyordum. Herkesin tahmin edebileceği üzere her One Direction hayranı gibi ben de onların nerede olduğunu deli gibi merak ediyordum ve eğer onlarla karşılaşma ihtimalim varsa bunu asla kaybetmek istemezdim. Çünkü neredeyse hepsinin ana yuvası olan, yaşadıkları yer olan Londra'daydım; bunu kaçıracak olma ihtimali beni delirtebilirdi. Eh, doğrusunu söylemek gerekirse umurumda olan tek kişi Harry'di, yani nerede olduğunu en çok merak ettiğim kişi. Ötekilerle sonradan tanışsam da olurdu. Kendi kendime tanışma provaları yaparken; Sarah'ın sesini duydum:

"Dünyadan İpeğe, dünyadan İpeğe!! Beni duyuyor musun uzay gemisi?? Kırk saattir sana sesleniyorum."

"Özür dilerim. Bir şey düşünüyordum da, dalmışım. Aklımda olma ihtimali az olan konuşmaların planını yapıyordum." dedim kıkırdayarak. "Hazır mısın, çıkalım mı dışarı?"

"Hazırım tabii ki, sadece ailemle konuşmam gerekti o yüzden geç kaldım. Ve, bu arada, sanırım gün boyunca oğlanların sana bakışını görmek zorunda kalacağım; çünkü çok güzel olmuşsun!"

Utanma İpek utanma. Bir iltifat duydun ya hemen aptal gibi gülümsemeye başlıyorsun.

İç sesimi duymamazlıktan gelip (tekrardan) gülerek:

"Ah, evet -senin yanında bana bakmak isterlerse tabii." dedim. Güzel olduğumu pek düşünmezdim. Bazen aynaya baktığımda kendime Oha, çok güzelim dediğim anlar tabii ki olmuşu fakat hiçbir zaman bir insanın bana tekrardan başını çevirip bakacağını düşünmemiştim, bana söylenenin aksine...  

Kendimizi hemen dışarı attık. Hayallerimin şehrinde üniversite öğrencisi olarak ilk günüm gayet güzel gidiyordu. Daha önce bir kaç kez buraya geldiğim için yolları bildiğimi varsayarak Sarah'a ilk olarak nereye gitmek istediğini sordum. Metro hatlarının haritasını haftalar önceden telefonuma indirmiştim bile. 

"Açım, lütfen kahvaltı yapmaya gidelim!!" deyince o zaman şimdilik rehberin o olduğunu söyledim çünkü etrafta kahvaltı edilecek iyi bir mekanı henüz bilmiyordum.

Geldiğim ilk günde yemek gibi benim için çok önemli bir konuda sınıfta kalmıştım!

*

Tıka basa doyduk. Türkiyede'ki herkes yurtdışındaki kahvaltıların ahım şahım olmadığını söyler durur, ama burayı denemedikleri kesindi! Normal İngiliz kahvaltısının aksine bildiğimiz peynir, zeytin, omlet üçlüsünü temel alan bir kahvaltı sunan restaurant'ı seçmiş; her şeyden ufak bir parça yiyelim derken diye orayı silip süpürür hale gelmiştik. Sarah'a bana burayı öğrettiğin için teşekkür ettim. %100000 ihtimalle dışarıda kahvaltı edersek geleceğimiz mekan burası olmuştu. Aslında, her gün kahvaltıya gelecek olsak paramız muhtemelen birkaç haftada suyunu çekerdi; onun için adamakıllı bir alışverişe çıkıp ev ekonomisi oluşturmalıydık. Ev arkadaşımdan bahsederken... Kahvaltı birbirimizi daha yakından tanımamıza fırsat oldu. Daha tanışalı 24 saat bile olmadan birbirimiz hakkında bilmemiz gereken temel bilgileri öğrenmiştik. Bir tane kız kardeşi varmış. Kitap okumaktan(ben), gezmekten hoşlanan(yine ben); eğlenmeyi seven(ve tekrar ben) bir kız. Almanya'da bir de sevgilisi varmış. Ona ama "Uzaksınız, uzak bir ilişki sizin için zor olmayacak mı?" diye sorduğumda,  sevgilisine bu durumdan dolayı "Ayrılalım." dediğini ama çocuğun "Ben seni çok seviyorum ve bu bir sene sana olan sevgimi asla değiştirmeyecek, git yeni şeyler öğren ve gel!" dediğini duyduktan sonra buraya uçarak gelmiş. Henüz buradaki 2. haftası olmasına rağmen gün saymaya başlamışlar... 

Tanrım, böyle bir sevginin benim de karşıma çıkmasını istiyordum.



Just A Little Bit Of Love (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin