Alarmım saat 7'de çaldığında neden böyle bir şey yaptığım hakkında kendimden nefret ederek yataktan kalktım -mantıklı bir açıklaması vardı: Gidip yiyecek bir şeyler almalıydım, çünkü eğer her gün dışarıda kahvaltı yapıp, yemek yiyeceksek paramız 10 günde suyunu çekerdi. Daha çabuk uyanayım diye hareketli bir şarkı açıp (İsterseniz Kesha-Timber'ı dinleyebilirsiniz!) kendimi duşa attım. Sonra hızlıca üzerimi giyindim, saçlarımı ördüm ve market için yola çıktım. Zaten market bize yakındı bu arada benim için iyi bir sabah yürüyüşü olacaktı. Vardığımda hemen alışveriş arabası kaptım. Bu Tesco'ları kim açtıysa Allah razı olsun yani. Hem kaliteli hem ucuz -Twinings, meyve, sebze, tavuk, peynir, zeytin, içecek gibi bilimum şeyleri alıp kasaya yöneldim. Ve saat'e bakma akıllılığını gösterdim. 9! 1 saat boyunca orada ne yaptığımı merak ederek dışarı çıktım. Sokak çoktan günlük işlerini yapmak için bir yerden bir yere giden insanlarla dolmuştu. Çoğu yerde okul üniformaları, bisikletler görüyordum. Bu arada taksi de bulmam gerekiyordu -çünkü poşetler ağırdı ve yol bunları kolaylıkla taşıyacağım yakınlıkta değildi. Ama duyduğum seslerle yerimde kaldım :
"Vayy! Bu dün twitterda Harry'le fotoğrafı olan kız değil mi? Neydi adıı -ah buldum, İpek?"
Benim ismim öyle okunmuyor zeki şey! Her neyse, duymamış gibi yap ve yürümeye devam et!
"Evet, bu o. Belki onun evinde geçirdiği geceyi burada tamamlamıştır ha ne dersiniz?"
Sakin ol, sadece sakin!
"Harry'nin yeni sürtüğü mü? Olabilir. Ama bu bana pek masum gözükü-"
"Masum mu? Tanrı aşkına sürtüğün masumu değili olur mu? Adı üzerinde işte sürtüük!"
Aşağılanmıştım ve bu bardağı taşıran son damlaydı!
Arkama baktığımda 15-16 yaşlarında olan üç tane okul üniformalı kız gördüm -beni bu denli kızdıran kişiler bunlardı demek. Ama benim hakkımda bilmedikleri şeyler de var. Mesela kızdığım zaman nasıl bir insan olduğum. Erkek kardeşim bazen birisine çok kızdığımda gözlerimden ateş çıktığını iddia etmişti. Açıkçası bunun şu anda olmasına ihtiyacım vardı -ki sanırım olmuştu çünkü üçü de aynı anda geriye bir adım attı. Ve gözlerine korku dolu bir bakış yerleşti.. Güzell..
"Küçük kızlar... Aklıma size seslenmek için başka şeyler de geliyor ama şimdilik bu iyi. İlk önce benim ismim böyle okunmuyor. İpek. ANLADIN MI?" Kız korkuyla başını salladı. İkincisine başımı çevirdim. "Ben hayatımda kimseyle yatmadım ve eğer yatsaydım da BUNU İSTEDİĞİM KİŞİYLE YAPARDIM VE BU SİZİ HİÇ İLGİLENDİRMEZDİ!" Şey, ağlamak üzereydim ama istenilen etkiyi yaratmıştım. "VE EĞER BİR DAHA SİZİN YAKININDAN DAHİ BİLE GEÇEMEYECEĞİNİZ BİR KONU HAKKINDA BÖYLE ARKAMDAN KONUŞURSANIZ BUNU YAPTIĞINIZA PİŞMAN OLURSUNUZ! DUYDUNUZ MU BENİ?" Başlarını salladılar, hatta bir tanesi kısık sesle özür bile diledi. "İyi." Dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
Sürtük. Sürtük. Sürtük. Kafamın içinde bu kelime yankılanıp duruyordu. Daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım. Yolda düşündüğüm tek şey cidden öyle olup olmadığımdı, ama kötü bir şey yapmamıştım ki... Eve nasıl geldiğimi hatırlamıyorum, Sarah kapıyı açtığında şaşkınlıktan düşüp bayılacaktı neredeyse. Haksız da sayılmazdı: İki tane kıpkırmızı göz, bir tane kıpkırmızı burun, kollar poşet taşımaktan yorulmuş(o şeyle taksi kafamdan uçup gitmişti). Sarah elimden poşetleri aldı ve ben tekrar ağlamaya başladım. Hemen yanıma gelip bana sarıldı -bir şeyler mırıldanmaya başladı. Ağlamam dindiğinde beni zorla duşa soktu ve kahvaltıyı hazırlamaya gitti. Aslında duş iyi gelmişti. Kendimi daha iyi hissedince üzerimi giyindim ve masaya oturdum.
"Konuşmak ister misin canım?"
"Hayır, konuşarak tekrar günümü mahvetmek istemiyorum. Ağladım ve geçti, unutalım gitsin. Teşekkür ederim." Dedim. Haklıydım. Hayatımın her dakikasına bu aptal olayı sokup beni üzmesine izin veremezdim!
Kahvaltıda havadan sudan konuştuk. Masayı topladık, hızlıca makarnaydı, tavuk soteydi bir kaç yemek yaptık ve televizyonun karşısına geçtik. Elime telefonu aldığımda telefonum gelen mesajla titredi:
"Oturduğun yerin adresini yazar mısın, seni alıp öyle yemeğe geçeriz? Akşam 6'da hazır ol! H."
Aptal çocuk. Saniyesinde moralim yükseltti.
".................. Tamam, hoşça kal! :)"
~~~~~~~~~
Dört saatin nasıl geçtiği hakkında hiç bir fikrim yoktu. İlk bir saat televizyon seyretmeye devam etmiştim ama sonra yavaşça hazırlanmaya karar verdim ve işkence orada başladı. Ne giyeceğime karar vermem zaten uzun zamanımı almıştı -ama sonunda altıma beyaz üzerinde pembe kalpler olan bir etek, üzerime kalplerle aynı tonda olan pembe bir tişört, ayağıma da gümüş renkli babetlerimi giyindim. Ojelerim idare ederdi, London nail art yapmıştım. Saçlarımın ,Sarah'ın yardımıyla, uçlarını hafif kıvırcıklaştırmak için maşa yaptım sonra da makyajıma geçtim -lacivert kalem, lacivert rimel, pembe parlatıcı. Takılarımı da taktım mı tamamdım.
Aynaya baktığımda kendimle gurur duydum. Cidden hoş gözüküyordum. 10 dakika sonra mesaj sesini duydum:
"Aşağıdayız, seni bekliyoruz. xx"
Hemen çantamdan parfümü buldum, son kez kendime baktım, Sarah'ı öptüm ve evden çıktım. Kalbimin heyecanla atma sesini bastırabilseydim çok daha iyi olacaktı. Siyah bir araba kapımızın önündeydi. Kapıyı açarken derin bir nefes aldım -ama pek faydası olmadı çünkü karşımda dünyanın belki de en ünlü beş insanı duruyordu. Bayılmamak için dua ediyordum. Arabaya binerken:"Selam çocuklar, ben İpek." dedim.
İşte başlıyorduk..
~~~~~~~~~
Selaaam!! Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir!! Lütfen oy vermeyi unutmayın, benim için çoook önemli!!! Hikayeyi 14. bölümüne kadae yazdım, yazmaya da devam ediyorum. Oylar artınca bölümleri hızlı hızlı yüklemeyi planlıyorum! Okuduğunuz için teşekkürler, kendinize iyi bakın, oy vermeyi de unutmayıın!! :**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Little Bit Of Love (DÜZENLENİYOR)
Fanfic"Adın? İpek... Anlamı ne yani İngilizcesi falan var mı?" "Silk." "Kumaş türü gibi yani?" * Eğer olmasını dilediğiniz şeyleri kalbinizden isterseniz, bir gün gerçek olabilirler. Dilediğiniz her şey. Not : Hikayenin tüm hakları saklıdır. İzinsiz b...