Birkaç fırça darbesi, biraz saç jölesi ve abartısız bir paket sakızdan sonra sonunda Jensen'ın önünde, yapma sığınakta duruyorum. Jensen kayıda başlamak için hazır. En azından benim olacağım kadar. (yeterince değil.)
Yardımcı yönetmen etrafta gezinip her şeyi baştan kontrol ederken ellerimi sıkıca ve gergince kavuşturdum. Çok geçmeden yönetmen de sete geldi. Jared bana kameranın ardından el salladı ve bana havadan bir öpücük gönderdi. Dudaklarımı okuyabilmesini umarak kıpırdattım.
Burada ne işin var?
"Röntgencilik yapıyorum." Utanmazca sırıttı. "Direktörün işaretini kaçırma aşk kuşu."
Giydiğim trençkotun üzeri uzmanca "kurşunlarla delinmişti" ve ön tarafım ile yüzümün birazı mısır şurubu ile kaplıydı. Aslında kendime şöyle bir baktığımda yeterince öpülesi gözüküyordum.
"Hazır mısın?" Jensen ona yönelttiğim soruyu duyamayacak ve beni göremeyecek kadar meşguldü. Bomlu operatörü süzüyordu.
Jensen ile beraber kamyonlar yüklenir yüklenmez ekibi takip etmeye başladık ; bizlere kamera karşısında nerelerde duracağımızı gösteriyorlar ve hareketlerimizi anlatıyorlardı. Normalde duruş yerlerimizin belirlenmesi çok kolay ve eğlenceli geçiyor olsa da bugün farklıydı. Gerginlikten ölüyordum.
Çok geçmeden herkes pozisyonlarını aldı ve çekim için gerekli yerlere geçildi. Şu an için tek istediğim çekimden sonraki ilk uçağa atlayıp Vick, Maison ve West'i kollarım arasına almak.
"Sahne yerleri alındı." Yardımcı yönetmen konuştu. "Sessizlik millet!" Kamera rulosu sarıldı ve her şey hazırlandı yalnız işaret kalmıştı.
"Kamerayı sarın."
"Hızlanın!"
Elinde motor tabelasını tutan görevli daha film bile sarılmadan kamera hizasına geçmişti bile. Arkalardan biri "İşaret!" dediğinde yüreğim ağzıma geliyordu. Korkuyla abartılı bir şekilde yutkundum.
Bu gerçekten de gerçekleşiyordu.
Derin bir nefes alıp Castiel'a dönüşmeye çalıştım.
"Ve...motor!!!"
"Cas?" Dean yani Jensen ağlamaklı bir ses ile bana doğru koşuşturdu.
"Dean," bulunma noktamda biraz sarsıldım ve bunun üzerine omuzlarımdan beni kavradı.
"Cas, neler oldu?"
Ağzımın kenarından biraz kan sızmasına (mısır şurubu) izin verirken gözlerinin içine yorgunca bakıyordum. Gözleri... gözleri ise korku ve kızgınlıkla dolu.
"Melekler...onlar..."
Sözümü bitirmeden kendimi yere attım. Dizlerimin beni taşıyamaması gerekiyordu.
"Hey, hey, hey. Daha nalları dikmiyorsun tamam mı adamım. Benimle kal tamam mı."
Aralı göz kapaklarımın ardından Dean-Jensen'ın yüzünün acıyla kaplı bir ifade almasını sayrettim. Bunun üzerine yüzümü avcunun içine aldı.
"Dean."
"Hayır...Hayır tamam mı? Böyle gidemezsin. Daha yapacak çok işimiz var dostum. O kanatlı şerefsizleri indirip mezarlarına işeyeceğiz tamam mı!"
"Dean."
"Hayır."
"Dean... ben üzgünüm."
"Sana hayır dedim! Lanet olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)
FanfictionJensen gözle görülür bir şekilde irkildi, sırtını doğrulttu ve omuzlarını dikleştirdi. Az kalsın en yakın arkadaşını sahne arkasında, hiçbir kamera yokken, öpecekti ve dehşete düşmüştü. "Peki" diye kestirip attı.. " Evet haklısın; bu...garip. Kesi...