Bölüm Kırk Yedi

1.2K 52 249
                                    

Takım partilemek istiyordu, ki bu benim tüm gün boyunca bu gece için kurduğum planları suya düşürmüştü.

Jared, Jensen, Richard, Mark, Seb ve ben etrafı dolaşmak için, birkaç barda gezinmek için, insanlarla temas haline geçmek için birkaç kişiyle daha birlikte dışarı çıkmıştık. Her yerde hayranlarla karşılaşıyorduk ki bahsi geçen hayranlar bizleri sayısız, çoğu bulanık selfi çekimlerine baş karakter yapıyorlardı, imzalarımızı alıyorlar ve sorular soruyorlardı.

Otele geri döndüğümüzde, tüm gün boyunca kafamda planladığım ateşli ve sulu seks fikirlerimi gerçekleştirmek yerine dinlenmeyi tercih edecek kadar yorgun olduğumu fark ettiğimde kendime sinirlendim. Ama biliyordum ki topluluğu bahanelerle yalnızca ikimiz bıraksaydık bu oldukça kuşku uyandırıcı olurdu.

Jensen ise, Richard dışarı çıkmayı teklif ettiğinde elini kesip kanlı bir melek gönderme sicili çizip Richard'ı evrenin diğer ucuna gönderecekmiş gibi görünüyordu. Ancak gel görelim, Richard gerçek hayatta bir melek değildi ve kendisinden kurtulunması oldukça zordu.

Yani, huysuz ve  seksten mahrum kalmış zavallı Jensen tüm gece grup nereye giderse oraya sürüklenmişti, yüzünden protesto eden ve rahatsızlık duyan ifadesini mahrum bırakmamıştı. Zaman zaman bakışları çaresizce beni buluyordu. Diğerlerinin mod düşüklüğünden olanları anlamasına karşın duyduğum endişe olmasaydı belki onun için üzgün hissedebilirdim.

Geceyi birbirimize fazla yakın ancak birbirirmizden fazla uzak geçirdik.. Gülümseyip de edilen muhabbetleri takip edip zaman zaman katıldık, sürekli yükselen şehvetimizi avuçlarımızla ereksiyonlarımıza baskı uygulayarak gidermek istedik bazen de.

Nadiren de olsa arada Jensen grup fotoğraflarına katılmayı lütfettiğinde, çıkan fotoğraflarda aramıza giren ve cinsel aktivitelerimizi engellememize sebep olan arkadaş grubumuzu yok etmek istiyormuş gibi görünüyordu. Kahretsin, kimse Jesen'ın yaptığı gibi içindeki gazabı böyle bastıramazdı.

Aramızda bizi otele geri sürebilmek için ayık kalmasını seçtiğimiz kişi Jensen olduğundan ayık hali modunu iyi yönden etkiliyora benzemiyordu. Otele sonunda geri döndüğümüzde saat 1 olmuştu, ancak şehir hala uyanıktı. Dönerken arabanın açık penceresinden içeri giren havanın bizi yalayıp geçmesiyle ve sokaklar ile binaların aynı neon ışıkları ile altın taneleri gibi parlamasıyla her birimizin içi şenleniyordu.

Jensen arabayı Dean'in kullandığı gibi kullanıyordu. Her bir hız değişimini araba vücudunun bir uzvuymuş gibi karşılıyor, parmaklarıyla radyoda çalan şarkıya ritim tutuyor ve dudakları gelen şarkının kelimelerini hafifçe tekrar ediyordu. Ben yolcu koltuğunda oturuyordum. Gözlerimi kapamış, başımı arkaya yaslamıştım. Yabancı yollarda hızlanırken kendimi düşüncelerimde kaybediyordum.

Jensen'a doğru kayıp başımı ona yaslamayı, araba ivmenin gerektirdiği seslerle uğuldarken Jensen'ın omzuna kendimi bırakıp uyumayı dilerdim ama bunun iyi olmadığını biliyordum. Arka taraf bir sürü zorba aktörlerle dolu olmasaydı bile bu şekilde yakalanan en ufak bir fotoğrafımız sonucunda bok pervaneyi bulurdu.

O yüzden bunun yerine son zamanlarda favori zaman geçirme aktivitemi gerçekleştirmeye başladım; Jensen'ın burnunun ve elmacık kemiklerinin her bir düzleminin yüzüne kattığı erkeksilik olmasa yüzünün nasıl da su götürmez bir biçimde güzel olacağını belirledim. Sürmeye devam ederken bir yandan da şarkının sözlerini mırıldanmaya devam etti. Bir elini pencereden dışarı atmıştı ve bu sayede rüzgar, saçlarında yüzüyordu. Ta ki radyoda Zara Larsson'ın Uncover şarkısı çıkana dek. Bunun farkına varır varmaz aceleyle radyo istasyonunu değiştirdi.

Richard ile Seb -kör kütük sarhoş olduklarından- fena hissettikleri konusunda şikayetçi olduklarından 7/24 açık olan bir markette duraklamak zorunda kaldık. Jared ile diğerleri bizler olmadan yola devam ettiler. Ben ise Jensen ile arabada yalnız kalmaya karar verdim.

Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin