Bölüm Yirmi Dokuz

890 71 96
                                    

Vicki'nin bana yaslı vücudu ılık ve acı verircesine tanıdıktı.

Karmakarışık saçlarında göz gezdirdim, başı hemen benimkinin yanına bana dönüktü, uzun kirpikleri çalar saat çaldığı için bozulan rüyalarının etkisiyle titriyordu.

Mükemmel değil ama benim diye düşündüm. Sahiplenici bir biçimde belime sarılan kollarına yataktan geçmiş izleri seyrettim.

"Günaydın Misha."

Vicki bana doğru çevrildi ve ardından doğan soluk güneşin hantalca ufuktan yükseldiği gibi hantalca uyandı ardından etrafımızdaki örtüyle bedenlerimizi sararak bizi yaklaştırdı. Dışarıda yağmur bulutlardan nazlı nazlı süzülerek yağıyordu ve bir para kesesinden düşen altınlar gibi ışıldıyordu.

"Günaydın." Derin çıkan sesim uykudan dolayı daha çok bir hırıltı gibi çıkmıştı.

Dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve kalbim takla attı sonra ise başını geriye atıp esnemesini bir eliyle kapattı.

Giyinmesiyle güzel vücudunun her bir parçayla daha az görünmesini seyrettim ancak neyse ki ne giyerse giysin üzerinde Vicki'nin kokusu olacaktı.

"Ben gidip bir kahve içeceğim, sen de hazır olunca aşağı inersin bebeğim."

Bir süreliğine yatağı terk etmedim. Her ne kadar aşağı kattaki mutfağın dolaplarının kapanma seslerini duysam ve mükemmel bir kahve kokusu alsam da hem de.

Kendime üzerimden göl suyu ve Jensen'ın kokusunun gitmesi için banyoya gidemeyecek kadar tembel olduğumu söyledim. Ne lanet olası ama hoş bir dikkat dağınıklığı ama. Jensen bayağı iyi bir dikkat dağınıklığıydı...

Duşa girmek yerine üzerime koyu mavi bir tişört geçirdim ve yaka kısmının, manyak, iz bırakma fetişi olan baş belasının bıraktığı belirgin morlukları ve ısırık izini kapatmasını diledim.

Dikkatlice parmaklarımı saçımdan geçirdim, dün Jensen'ın sakallarının bıraktığı kızarıkları kapatması için parmaklarımla saçlarımı boynumun ardına doğru taradım sonra is tişörtümün yakasını kaldırdım. 

Dün gece hiç yaşanmadı.

"Misha?"

Kapının tıklatılmasıyla sese doğru dönüp yüz kaslarımı gevşettim ve kapının açılmasıyla yüzüme bir gülümseme kondurdum.

"Hey, günaydın" Jared şakıdı. Ellerinde iki Starbucks kahvesi ile telefonu vardı. "Tarçınlı İtalyan küflü latte mi yoksa vanilya latte mi?"

Dişlerimi birleştirip istekli görünmesini umduğum bir şekilde gülümsedim.

"Vanilyalı. Teşekkür ederim."

***

Kahvaltı için birkaç yumurta kırıp da bir kasede kırdıklarımı çırparken bir yandan da mutfak tezgahının ardına baktım.

"Misha sana minik bir sürpriz getirdim." Vicki'nin sesi cıvıl cıvıl çıkıyordu.

Vicki'nin kucağındaki JJ kıkırdamaya başladı. Saçları vahşice her yerdeydi.

" 'Isha," bana yumuşakça gülümsedi. Yanakları gül pembesiydi ve gözlerini uyku ile kırpıyordu. Saçlarının içinde yerinden çıkmış pembe bir kurdele vardı.

Vicki onu bana verdiğinde gülümsedim.

"Merhaba prenses." diye mırıldanıp burunlarımızı hafifçe birbirine sürttüm ve bu JJ'in tekrardan kıkırdamasına sebep oldu.

Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin