"Selam Mark!" benden yaşça büyük iş arkadaşım karavanın mutfağından kapıya doğru yöneliyordu. "Nasıl gidiyor adamım?"
"Daha iyi günlerim olmuştu." nefesini dışarı verdi. Her zamanki gibi ağır aksanıyla konuşuyordu. "Sarah'yı özlüyorum."
Elimdeki bardağı dudaklarıma götürmeden konuştum."Awww... O ve bebek nasıllar?"
"Mükemmeller!" cevap verirken yüzünün nasıl ışıldadığını farkettim. Mark ailesini çok seven ve aslında canlandırdığı Crowley adlı şeytan ile uzaktan yakından alakası olmayan bir adamdı.
"Küçük Sheppard'ı ne zaman görebileceğiz?" derken biramdan bir yudum aldım ve saman sarısı sıvı ile dolu bardağımı biraz sallandırarak sıvıyı karıştırdım.
Jared'in sıkış tıkış karavanının içinde İpodundan açtığı klasik rock şarkıları yayılıyordu.
"Sarah, Isabelle yeterince büyüyünce buraya gelmeyi planlı-"
"Selam çocuklar!" Jared bize doğru işaret etti. "Biraz yardım etseniz olur mu?"
Tahmoh bize yeni yeni katılmıştı ki Mark ile ben sandalyeleri televizyonun karşısına ve divanın yanına dizmede Jared'a yardım ediyorduk.
Her birimiz oturduk ve izlemek için maçı açtık. Maç Amerikan futboluydu ve bu karmaşalarla dolu kareleri takip edemiyordum. Yarım düzine aktör olaraktan bizler sadece içiyor, gülüyor ve saçma espirilerle palyaçoluk yapıyorduk.
Jensen yanımda koltukta oturduğu yerden kalktı.
"Hey adamım," parmak boğumlarını yüz bitimimde gezdirdi, parmaklarını yanaklarıma kadar çıkarıp geri indirerek yüzümü sıvazladı.Parmakları oldukça güçlüydü. Kendi boş bardağını diğer eliyle kaldırıp bana gösterdi. "Biraz daha bira ister misin?"
Ona olumlu bir baş hareketi ile cevap verip Richard ile konuşmaya başladım.
Bizim için çok eğlenceli bir akşamdı. Konuşuyor, gülüyorduk, müzik aşırı gürültülüydü ve aşırı sarhoş olmuştuk ancak kimse bunu umursamadı. Bizim çocuklarla vakit geçirmenin bu kadar eğlenceli olduğunu nasıl da unutmuşum. Bunu özlemiştim.
Saat gece 10 gibi Jensen'ın telefonu çalmıştı ve yüzündeki muzip ifadeden arayanın Dani olduğunu anlayabiliyordum.
Kalkıp telefonla konuşmak için karavandan çıkmasıyla bir iç çektim.
Şu anda Vicki ile çocuklarımı çok özlediğimi fark ettim. En yakın zamanda onlarla skyplaşmalıydım.
"Hey Misha!" Jared, Jensen'ın baş kalan yerine kendini attı. "Seksi, Rus yardımcı oyuncum nasıllarmış bakalım?"
"İyi." ona oyuncu bir şekilde baktım ve sırıttım. "Gen'i aramaya fırsatın oldu mu hiç?
"Ah evet." o da muzipçe gülümsedi. "Biliyor musun onu çok özlüyorum."
"Bir de bana sor."
Birkaç dakika süren hafif bir konuşmanın ardından Jensen karavana telefon konuşmasını bitirmiş olarak geri döndü. Ellerinde bize getirdiği içkiler vardı ve oturacak başka bir yer aramaya koyuldu.
"Tam da lafı geçmişken..." Jared, Jensen'a düşünceli düşünceli baktı ve yeni gelen birasından bir yudum aldı. Bira bizim çocukların bütçesine göre oldukça ucuz bir markaya aitti ancak Jared her bundan içtiğinde kör kütük kafası güzel olduğu için her toplandığımızda Jensen bundan alırdı. "Jensen'ın neden garip garip davrandığı belli oldu."
"Nedenmiş? Dani'yi özlediğimden mi, evet."
"Karından böylesine uzak olmak çok zor ve Jensen'ı bilirim. Çok uzun süre buna dayanamaz."
Sırıttım. Bu Jensen'ın pantalonuna gelmesini, sertleşmesini ve diğer tüm gariplikleri açıklıyordu.
Çok geçmeden diğerleri de sohbete dahil oldu ve bir anda sezonun gidişatından konuşmaya başladık. Şakalardan senaryodan falan felan. Jensen'ın konuşmalarından ve yüz ifadelerinden anladığım kadarıyla tüm bunlar bitince yönetmenlikle uğraşmak istiyordu. Bir film ya da başka bir dizide mi yönetmenlik yapmak istiyordu tam olarak ima etmedi. Ama biliyorum ve hissediyorum ki onun gelecekteki kariyerinde yönetmenlik var.Bir şakaya başımı geriye ata ata güldüğümde Tahmoh yanlışlıkla Jensen'ın üzerine içkisini döktü.
"Seni geberticem!" Jensen ayağa sıçradı ama ardından ayağa kalkar kalkmaz kahkaha atmaya başladı ki bu herkezi rahatlattı.
Herkes gibi rahatlıkla yaslandım ve Jensen'ın Tahmoh'u şaka ile karışık yere devirmesini seyrettim.
Sonunda ne yaptıklarının farkına varıp büyüdüler ve yerden kalktılar ardından maçı seyretmeye devam ettik- Yani benim açımdan Twitter'da dolaşmak oluyor bu. Ta ki Osric yeni oynamaya başladıkları oyunda Jared'ın oyun konsolunu aşağılayana dek ki Jared "benim mekanımda benim eşyam hakkında kafirlik yapamazsın!" diye bağırmıştı. Daha sonradan video oyununa devam etmeleri ortamı yumuşatmıştı. Sonra gizemli bir şekilde Jensen yine yanımda belirmişti , kör kütük sarhoştu ve kovboylar hakkında bir şeyler söylüyordu. Saat gecenin 2 sini bulana dek Dallas'ın eğlence ve gururları hakkında bir şeyler mırıldandı ve ardından koltukta kayarak başını kucağıma yasladı.
Sürekli adımı sayıklayıp durması ben ona susmasını sert bir şekilde söyleyene dek devam etti ve ardından da anında uyuyakaldı. Onun altında olduğum için - teknik olarak - kımıldanmak istiyordum ancak kılımı dahi kıpırdatmadım. Ben de dikkatimi televizyon ile twitter arasında gezdirerek oyalandım. Ekiptekiler bağırışmalarına ve gülüşlerine devam ederken Jensen uyumaya devam etti. Kasıklarıma yüzünü dayayıp uyuma sesleri çıkarıp mırıldandı. Ardından sırtını sıvazlamamla sakinleşip sessiz oldu.
"Oyun bozan olmak istemem ama...." Osric ağzını kapatarak esnedi. "Sizin yarın çekiminiz var."
Osric, dediklerinden hoşlanmayan kalabalığın onaylamayan mırıldanmaları ve üflemeleri ile karşılaştı. Jensen'ı uyandırmaya çalıştım ancak ondan gelen tek yanıt kalçamdaki tutuşunu güçlendirmesi oldu. Birkaç saniye geçmeden kızları kıskandıran uzun kirpiklerini şaşkınlık içerisinde kırpıştırarak bakışlarını bana yönlendirdi. "Uyan" diye mırıldandım. Jensen gözlerini kapayım kasıklarıma yüzünü gömdü "Siktir git" gibisinden bir şeyler dedi ki bu tamamen normal. Tamam. Demek ki kalkıp gidemeyeceğim.
"Hadi millet, uykuhzamanı." Jared ağzını yaya yaya konuştu Mark bunun üzerine koltukta yuvarlandı ve sırtı üzerine güm diye yere düştü.
Homurdanıp Jensen'ın saçlarının arasından parmaklarımı geçirirken sordum. "Ya burada uyusak olmaz mı."
Jared karar vermeden önce biraz düşündü. Daha sonra yorgan ve yastıklarından getirdi biz de koltuklara ve yere yataklarımızı yaptık. Bedenimi daha da rahat bir yere uzandırabilirdim ancak Jensen tam anlamıyla bacaklarıma kenetlendiği için bir milimetre dahi kıpırdayamıyordum.
Jared esneyerek televizyonu ve çalan müziği kapattı ardından ışıkları da söndürdü. Ve tüm mekan karanlığa büründü.
"Herkese iyi geceler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)
FanficJensen gözle görülür bir şekilde irkildi, sırtını doğrulttu ve omuzlarını dikleştirdi. Az kalsın en yakın arkadaşını sahne arkasında, hiçbir kamera yokken, öpecekti ve dehşete düşmüştü. "Peki" diye kestirip attı.. " Evet haklısın; bu...garip. Kesi...