Jensen gittikten sonra avuçlarımı kaşlarımın başıma yerleştirip ovuşturdum ve başımdaki şiddetli, zonklayan, ağrının geçmesini umdum. Lanet olsun, iş günü sarhoş olmak berbat bir fikirdi.
Kesinlikle ne pahasına olursa olsun bunun tekrarlanmasını önlemeliydim.
Bir bardak su ile biraz aspirin aldım sonra ise gözlerim yerdeki senaryo kağıtlarına düştü. Kimi yerleri fosforlu kalemle çizilmiş, kimi yerlerine ise karmaşık el yazım ile notlar alınmıştı.
Kısa süreli bir fikir de olsa bir anlığına bugün Jensen ile çekeceğimiz malum sahneyi o burada iken tekrar etseydik mi diye düşündüm...
Sonra ise Saçma Düşünce şehrinden ekspress treni ile çıkış yaptım.
Çünkü bu tam tamına Berbat bir Fikir olurdu.
Zaten Jensen asla kabul etmezdi. Muhtemelen bitsin gitsin istiyordu. Ve bittikten sonra da kariyerinin onu sürüklediği bu zaman zarfına bir daha bakmamak istiyordu.
Birdenbire, dün gecenin anıları zihnimde canlandı, alkolün bıraktığı belirsizlik sisini aydınlattı. Lanet hayatımda ilk defa bu denli sarhoş olduğumu hatırlıyordum. Zavallı Jensen'ı ve nasıl da zorla onun burada kalmasını sağladığımı hatırlıyordum. Ve dediğim şeyleri, utanmazca şevhete kapılıp cinsel atılımlarda bulunduğumu, Jensen'a sevdalanmamın Dünya'nın en alçak yörüngesinden bile sezilebildiğini hatırladım.
Gözlerimi kapayarak kabullendim, boyun eğdim.
Kim bilir belki de bu kadar utançtan sıyrılmanın yolu vardı?
Siktir iyi ki şimdiye gitmişti, çünkü hatırlıyor olmam bizi bir konuşma gereğinde bırakırdı ve emin olun ki böyle bir sohbete hiç hazır değildim.
Duşu aldığımda suyu dayanabildiğim kadar soğuk açtım, direkt Castiel kostümümü giyindim. Bir sonraki sahneyi çekecek oluşumuz karnımda kötü bir heyecan yaratıyordu ve içimden bu stüdyodan olabildiğince hızlı bir şekilde kaçıp gitmek geçiyordu.
Karavanımın kapısında dineldim ve boynumun arkasını kaşıdım. Gerginliğim artmıştı. Eğer ölümcül hastalığa kapıldım kardımı kullanırsam çekimleri ertelerler miydi acaba? Leviathan sahnesinde işe yaramıştı yaramasına da o zaman cidden hasta idim...
Gözlerim komidinin üzerindeki Maison'un çerçeveli fotoğrafına kaydı, evdeki koltuğumuzda oturuyor, bacaklarını sallıyor, vişneli lolipopunu gül goncası dudakları arasına koyuyordu.
Omuzlarımı dikleştirdim.
Bunu yapabilirdim. İşim buydu; bakmam gereken bir ailem vardı.
Zaten herneyse... tüm bunlar sadece roldü.
***
Richard ben bardan arabamı geri alabileyim diye beni oraya kadar kendi arabasıyla bıraktı buna rağmen sete çağrılma saatinden on dakika önce vardım.
Ortalık çekim tahtası ile dolaşan, kulaklıklarına konuşan ve dekor taşıyan ekiple doluydu.
Bir taşıma kamyonunun hemen orada beyaz aydınlatma ışıkları önünde duran, yan profili dönük Jared'ı gördüm. Makyaj görevlilerinden biri tarafından yüzünde bir fırça vardı ve bu esnada sakızını çiğniyordu. Doğal ışık yaratabilmek için etrafı ekipman doluydu.
Kalabalığa şöyle bir baktım -mülk sahibi, senaryo denetçisi, yardımcı yönetmenler, reklam fotoğrafçısı, foto editörü, ses editörü...- sonra kostümümün kravatını endişeyle düzelttim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)
FanficJensen gözle görülür bir şekilde irkildi, sırtını doğrulttu ve omuzlarını dikleştirdi. Az kalsın en yakın arkadaşını sahne arkasında, hiçbir kamera yokken, öpecekti ve dehşete düşmüştü. "Peki" diye kestirip attı.. " Evet haklısın; bu...garip. Kesi...