Bölüm Yirmi Bir

1.2K 96 206
                                    


Bir duş ile bir bardak viski ardından daha iyi hissediyordum.

Saat gece iki buçuk olmasına rağmen parti devam ediyordu ve herkes komşunun kedisine en büyük sırlarını anlatacak kadar sarhoş olmuştu.

Vicki'yi bulmak için kalabalığa daldım ve her ilerlediğimde sarhoş kalabalık tarafından itilip kakılmaya başladım.

"İşte buradasın" onu bulduğumda bir nefes aldım. Bir an bana baktı ve sonra başını geri atıp kahkaha atmaya başladı.

"Komik olan ne?"

"Her şey!" Deri koltuğa kendini bırakmadan önce kıkırdadı.

Gen beni görünce bana yetişti. "Endişe etme ben ona göz kulak olurum. Eğlenmeye bak!"

Neredeyse beni kovdu ve o da sarhoş iken karıma bakma konusunda ona güvenmeli  miydim bilmiyordum ancak gerçekten de temiz hava almaya ihtiyacım vardı.

"Teşekkürler" tatsız bir şekilde gülümsedim ve kapıya ilerlerdim.

Buradan çıkmam lazımdı. Uzun yalnız bir gece yürüyüşü aşeriyordum. Kafamı temizlemeye yardımı olabilirdi.

***

Parti'nin atmosferinde çıkınca rahatladım.

H

avayı içime çektim; soğuk, misk kokulu esinti ciğerlerimi içten temizlemişti. Esiyordu, hissediliyordu da ancak soğuk değildi. Yanda akan suyun şırıltısı, civardan geçen bir arabanın motor sesi, cırcır böcekleri ile çekirgelerin ötüşleri birbirlerine karışıyordu ve zemini teşkil ediyordu. Ben de o sırada göğe baktım. Yüzeyi çat pat yıldızlara süslenmiş kara bir tuval gökyüzü. Yalnızca muazzam.

Nefes kesici manzarayı izlerken bir andan da elimdeki içkimden içiyordum gözüm yıldızlardan ayrılıp da yazlık villasının ışıklarının ulaşmadığı bir siluete kayan kadar.

Jensen'ın kıvrımlarını hemen tanıdım ve yutkundum çünkü siktir profili bile güzeldi. Buraya gelmiş olmamın hiç de iyi bir fikir olmadığına karar verdim.

Vicki'ye geri dönmeliydim.

Jensen küçük iskelenin tahta korkuluklarına dayanıp düşüncelerinde kaybolmuş bir şekilde gölün ayaklarının altına uzanışına bakıyordu.

Kalp atışlarım gittikçe hızlanıyordu,  yavaşça gerilemeye başladım. Ama ne yazık ki ters bir odun parçasına basmalı yüksek bir ses kuru ve sessiz havada yankılandı.

Siktir.

Gözlerimi kapatıp yavaşça nefes aldım. Acaba hiçbir şey olmamış gibi kaçmaya devam mı etmeliydim yoksa kendime gelip de-

"Mish o sen misin?"

Arkama dönüp zayıfça gülümsedim. Jensen ise karanlıkta benim kim olduğumu daha iyi seçebilmek için gözlerini kisti ve benim Misha olduğumu anlayınca bana aynı benimki gibi zayıf bir gülümseme ile selam verdi.

"Hey Jensen."

Sıradan Bir şeymiş gibi ona doğru yürüyüp ben de korkulukları yaslandım. Viskimin bardağımda tembel çalkalanmasına izin verdim.

"Hey."

Bir an her ikimiz de sustuk ve ben göğsümde hızla vuran kalbimi sakinleştirmeye çalıştım.

Jensen ellerimdeki bardağa baktı.

"Biraz içebilir miyim?" Kaşlarını kaldırdı ve başını içkime doğru eğdi. Hayır diye bağırmak istiyordum. Dudakların dudaklarıma yeterince değmemiş miydi zaten?

Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin