Bölüm On

1.1K 101 99
                                    


"Nasıldım?" Jensen'ın dudaklarından dudaklarımı ayırmamla gergin bir şekilde ona sordum.

Bu seferinde kendine çabuk geldi ve rolünü hatırlayarak sırıtmakta gecikmedi. Gözlerinin kenarları kırışmıştı.

"İyi gibiydi. Dudakların azıcık fena kuruydu ama dediğim gibi iyiydi."

"Pislik (jerk)" oyuncu bir şekilde yumuşakça yanağına vurdum. Sakalları elimin altını gıdıklıyordu.

"(Assbut)" cevaben bana göz kırptı.

"Tamam kestik!" Yönetmen bağırdı. "Jensen beşinci sette bekleniyorsun. Geri kalan herkes burayı boşaltsın."

"İyi şanslar" ona gülümserken kravatımı gevşettim ve trençkotumu çıkardım.

"Şansa ihtiyacım olmaz ama sağol." Jensen omuzlarını gevşetti ve yardımcı yönetmenin yanına öz güvenle yürümeye başladı.

Başımı salladım ve setten çıkıp karavanıma yürümeye başladım. Çocuklarımla konuşma vakti!

Richard arkamdan bana yetişip bana kocaman sarıldı.

"Naber adamım. Bugün bara geliyorsun değil mi? Herkes geliyor."

"Olur," gülümsedim. "Yalnızca bana Vicky ile çocuklarla skyplaşmam için biraz zaman ver."

"Hiç sorun olmaz." Richard bana denizci selamı verdi ve başka bir yöne doğru saptı. "Unutma saat yedide!"

Karavanıma girince laptobumu şarja taktım ve kendimi sevdiklerimi göreceğim heyecanı ile yatağa bıraktım.

"Selam bebeğim!" West'i ekranda görmemle kalbim yumuşadı ve haykırdım.

"Babacımmm!" Laptop ekranına sarıldı ki bu beni gülümsetti. "Seni çok özledim."

"Nen de seni çok özledim oğlum. Annen nerede?"

Vicki ekranda göründü ve bana genişçe gülümsedi. Dilerdim ki o kirli önlüğüne karşın ona sarılabileyim ve onun günümün adaletsizliklerini silip götürmesine izin vereyim.

"Selam tatlım," bana ekrandan öpücük yolladı. "Maison ile kurabiye yapıyorduk"

"Öyle mi?" Küçük kızımı görmemle içim ısındı. "Mai sana yardımcı oluyor öyle değil mi?"

"Çok değil." Vicky gülerek itiraf etti.

"Ama büyüdüğünde başarılı bir aşçı olacak. Aynı benim gibi."

"Senin yemeklerini özledim. Seni çok özledim Misha." karım dudaklarını büzüştürdü.

"O zaman buraya gel." dedim.

"Geleceğim, tatlım," söz verirce konuştu. "En kısa zamanda çocukları da alıp oraya uçacağım."

Saatlerce konuştuk ve çocukların yatma saatleri geldiğinde kalbim yeniden kırıldı. Onlara onları sevdiğimi söyledim ve oturumdan çıktım.

Bir iç çektikten sonra sırtımın üzerine yuvarlandım ve telefonuma baktım. Saat neredeyse 7 olmuştu.

***

Bar aşırı kalabalık, ışıklandırması zayıf ve içerisinde alkol kokusu ile sigara dumanının karışımından dolayı iğrenç kokuyor.

O anda bu izdihamın içerisinde kaybolmuştum ve içeriye göz attığımda yüzlerin birbirine karıştığını gördüm.

"Misha." Jared beni selamlamak için kocaman elini kaldırdı. Ben de onun ve diğerlerinin bulunduğu yere ilerlemeye başladım.

Şarkılar değişti ve kalabalığın coşkusu arttı. Herkes topluca tahtadan, odanın ortasındaki ışıklandırılmış sahneye akın etti.

Birkaç shot tekila sonrasında her birimiz dünyayı umursamadan renkli spot ışıkları altında kendimizi o anın akışına bıraktık.

Tahmoh bana sokulurken bir shot daha içtim.

"Hey." Dans etmeye başlamamızla sırıttı.

İçerisi aşırı sıcaktı , Tahmoh ceketimi çıkarmama yardım etti ceketi yakın bulduğu rastgele bir sandalyeye bıraktı.

Çok iyi dans ediyordu -bayağı havalı hareketler biliyordu- ve bayağı sarhoştu. İkimiz de kendi aramızda iki sarhoş salak gibi eğleniyorduk. Neye güldüğümü bilmeden güldüm -alkol kafama giriyor olmalıydı- ve Tahmoh bana daha da yaklaştı.

İşte tam o sırada Jensen bize doğru yürüdü. Ya da sendeledi mi desem.

Yanlışlıkla içeceğini Tahmoh'nun üzerine döktü.

"Oops," kıkırdadı ardından suratına alkol kaynaklı ve aptal bir gülümseme yerleştirdi. "Siktir adamım üzgünüm."

"Eminim öylesindir." Tahmoh sinirle üzerine çeki düzen vermek için yanımızdan ayrıldı.

Jensen kahkaha attı ve içeceğinin kalanını dikeledi. Ne kadar içmişti acaba?

"Mishi." Jensen ağzını yayarak konuştu ve bana memnun bir şekilde bakarken beni tepeden tırnağa bir sırıtış ile süzdü. Gözleri odaklanamıyordu. "İyi görünüyorsun."

Bayağı içmiş olmalıydı.

Kahkaha atıp ona Şakacı bir yumruk savurdum ama o kadar dengesizdi ki yalpalayarak dengesini kaybetti.

"Pardon." Onu içeceğimi tutmadığım elime bileğinden kavradım ki zaten o da o elime uzanmıştı bile.

"Önemli değil bebeğim."

Bana o kadar yakındı ki nefesindeki alkolü tadabiliyordum. Neredeyse Hymitch'in Temmuz'da dördünde olduğundan daha sarhoştu.

Şarkı değişti. Yeni şarkı daha şevhetli, gümbürtülüydü ve etrafımızdaki bedenler birbirlerine sürtünerek dans ediyorlardı. Müzik kulağımda zonkladı.

"Dans et benimle."

"Jensen bunun iyi bir fiki-"

"Hadi ama." Jensen içeceğini bir masaya bıraktı ve elleri belimi, arkamı, kalçalarımı buldu.

Tekilamdan biraz daha içtim -sarhoş olmaya ihtiyacım olacağa benziyordu- ve bardağımı onunkinin yanına bıraktım.

Sırıtarak onu kendime çekmemle bedenlerimizi müziğin eşliğinde hareket ettirmeye başladık. Kendimize dans pistinde yer bulmak için birkaç kişiyi dirseklerimizle iteledik.

Kalabalık bir sürü halinde, mavi yeşil kırmızı disko ışığının altında hareket etti.

Jensen bedenimi kendine daha da yaklaştırdı ve belirsiz tempoya uymak adına bedenlerimizi birbirine sürttü. Aslında gerçekten de eğlenceliydi. Beni çevirip göğsünü sırtıma yasladığında kahkaha attım. Kalçamı geriye sürttüm, parmaklarını kalçalarımda hissediyordum. Kısa sakalının yanağıma sürttüğünü hissettim. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Hayır ne dediğini duyamıyordum. Sadece bir elini göğsüme koyup beni kokusuyla sarhoş etmesine izin verdim. Kokusunda yüzene dek.

Birkaç sarhoş kişi sakarca bize carpınca Jensen beni tekrar çevirdi ve tekrardan yüz yüze dans etmeye başladık. Kasıklarımız birbirine değmesin diye sürekli Jensen'ı dürtmem dışında cidden çok güzel bir geceydi. Jensen'ın parfümü, damarlarımdaki alkol ve tempo.

Sonunda başkalarıyla dans etmeye karar verip gitmeye başladım. Kendime bunun sebebinin tüm gece boyunca bir kişiyle dans etmemin garip olacağını söyledim. Ama hakikat sarhoş ve sürekli dans eden Jensen'ın üstesinden daha fazla gelemememdi. Fakat kendimi o durumdan kurtarmaya çalışmam meyve vermedi. Jensen sürekli benden ilgi bekleyen bir köpek yavrusu gibiydi.

"Mish." Ondan yüzümü çevirdiğimde mırıldandi. "Bebeğim, bebeğim, bebeğim...."

Ve siktir. Bu gözlere karşı çıkacak iradeye sahip değilim.

Merhaba! Evet geri döndüm. Artık bir zamanlar yazdığım sıklıkta yazmaya geri dönüyorum ama Ağustos ayına kadar. Ondan sonra maalesef bir yıllık ara vereceğim. Sizleri seviyorum. 💐

Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin