Kendim için af dileyip masadan ayrılırken ellerim görünür şekilde titriyordu.
Wow Misha demek onca zamandır tüm bunlar içinde bekliyormuş.
Aşırı aptal hissederekten Jensen'a karşı yöneltilen suçlayıcı fısıltılarda boğulmamak için odayı terk ettim. Bana pislik yaptığı için ona pislik yapmak asla onun perspektifini değiştirmeyecekti. Onun Castiel'ın aşığı olarak oynadığı rolü kabullenmesine sebep olmayacaktı, ekran dışındaki ilişkimize karşı daha alıcı olmasını sağlamayacaktı. Tüm sinirini benden çıkardığı için pişman olmasını sağlamayacaktı. Hayır.
Ve tabii hiçbir şey onu, defalarca götlük yapmaktan alıkoymayacaktı. Bu ancak ki yazarlar fikirden vazgeçtiğinde, ben istifa ettiğimde ya da o istifa ettiğinde ya da tüm bunlar yüzümüze patladığında sona erecekti.
Dışarı çıkar çıkmaz daha iyi hissettim. Genelde stresli hissettiğimde doğada bir avuntu bulurum. Ama tempolu koşu ama sakinleştirici bir yürüyüş; ben böyle çözünürüm. İnsanlar benim disiplinime şaşırıp kalıyorlar ancak gerçek şu ki erkenden kalkıp da güneş doğarken koşmayı seviyorum. Bu beni sakinleştiriyor ve buna ihtiyacım var.
Sabah koşularımın düşüncesinin lezzetini hissetmeye çalıştım. Koşmamla vücudumdaki tüm gerginlik, sinir ve endişe kanayan bir yaranın sızdırdığı gibi akan terim ile vücudumu terk eder. Ardındansa tekrardan temiz, tekrardan bir bütün ve tekrardan sakin olurum.
E ben de koşmaya başladım. Bahçenin bir ucundaki yoğun yeşilliklerin arasında saklı bir yolak buldum ve yolu takip etmeye başladım. Yolun nerede biteceğini önemsemeden, nerede son bulacağımı bilmemenin verdiği adrenalin ve beklenti damarlarımda pompalanırken...
Dışarıda olmak iyi hissettiriyordu. Bir süreliğine içimde Castiel'dan kalanları akıtmak da öyle.
Karakterlerimizden bize geçen duygusal yükü atmak daha da zor hale geliyordu, eski yoğunluk eskiden olduğu gibi kaybolup gitmiyordu. Tüm bu setten ayrı geçirdiğimiz günlerin havayı temizleyeceğini, gerginliği azaltacağını sanmıştım. Ama dürüst olmak gerekirse daha da itici ve yoruculaşıyordu ki kaygısız geçen günlerimi özlemiştim.
Jensen ile olan arkadaşlık ilişkimizin eskiden refakatçi ve ılık olmasına karşın şu an bu katı ve rahatsız ediciydi.
Duygusalca gülümseyerek Supernatural setinde geçirdiğim tüm o anıları çağırmaya çalıştım. Herhangi bir park alanında top yakalamaca oynayışımızı, Jensen ile Jared'ın yüzümü turtalamasını, bizimkiler ile kaya tırmanışına gittiğimizi, birbirimize yanlış senaryo verip birbirimizi şakalamamızı , P.A. ler için dağıtılan 99 sentlik kahveleri kıskanışımızı,aşırı davranan hayranlar hakkında şakalaşmamızı, birbirlerimizin panellerini basışımızı.
Saatte 130 km hızla giderken avazımızın çıktığı kadar bağırarak şarkılara eşlik edişimizi, evden uzak olmamıza rağmen birbirimizin varlığında evde hissedişimizi, Jensen ile beraber programımı unutma ihtimalime karşın liste oluştururken onun bana o lisanslı masajlarından yapmasını. Ama Destiel? Bu şu ana kadar birlikte yaptığımız en garip şeydi.
Özlem ile efkarla nefesimi dışa verdim.
Etrafımda mağramsı ağaçlar vardı ve her birinin yapraklı dalları soluk gökyüzüne uzanıyor, birbirine örülü bir çardak oluşturuyordu, aynı zamanda tüm o dallar bir esinti ile sallanıyorlardı. Serin, taze havadan derin bir nefes aldım.
Bir süre yolağı sessizlik içinde takip ettim, Güneş ışığının oluşturduğu gölgeler ile minik ışık benekleri arasında süzüldüm. Taa ki yolak devasa bir açıklığa ulaşana dek. Manzara tıpkı bir Hallmark filminden çıkmış gibiydi. Muazzamdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody Sees Nobody Knows // Cockles (Türkçe Çeviri)
FanficJensen gözle görülür bir şekilde irkildi, sırtını doğrulttu ve omuzlarını dikleştirdi. Az kalsın en yakın arkadaşını sahne arkasında, hiçbir kamera yokken, öpecekti ve dehşete düşmüştü. "Peki" diye kestirip attı.. " Evet haklısın; bu...garip. Kesi...