***
Demirköprü Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi, Şemikler, İZMİR
Nefret ettiğim ne varsa beni kendine çekiyordu sanki o günlerde. Beyazdan, beyazın bana hissettirdiklerinden nefret ettikçe kendimi belki de en çok kullanılan yerde buluyordum; hastanelerde.
Azrail'le olan dövüşümüzün ardından ona ne olduğunu merak ediyordum. Sadece hastanede uyanmadan öncesinde onun kollarından tutularak, pardon taşınarak götürüldüğünü görmüştüm. İyi de nereye? Asıl içimi kemiren soruyu dillendirmeye korksam da beynimin her noktasında sinyal veriyordu.
Ölmüş müydü?
Ölümcül bir darbe atmamıştım ki! Atmış mıydım?
Kendim bile emin değildim bu sorudan. Fakat vicdanımı rahatlatırcasına eğer ben yaşıyorsam onun da yaşaması gerektiği kanaatine sımsıkı sarılmıştım. Yaşıyor olmalıydı. Ruh hastası bir psikopat olduğunu düşünsem bile bir insanı öldüresiye dövmek genelde hobilerimin arasında yer almayan bir şeydi. Hoş, kafese bunu bilerek giriyorduk öyle değil mi?
"Muayene sırası Jülide Kayalar, içeri giriniz."
Daldığım düşünceler aleminden beni çıkartan şey dişçinin önündeki yeşil ekran olmuştu. Görevli hemşirenin siyah, kalın çerçeveli gözlüklerinin ardından bana çatık kaşlarla baktığını görünce silkinip kendime geldim. Maçtan sonraki günlerde fazlasıyla canımı yakan parçalanmış dişim için aceleyle yaptığım tek şey dişçi randevusu almaktı.
İçeri girdiğimde doktorum beni pek de hoş olmayan bir ifadeyle karşılamıştı. Saçlarının büyük kısmını kaybetmiş, yaşlı, asık suratlı bir adamdı.
"Şikayetiniz neydi?"
"Arka dişlerimden biri dilimi kesiyor. Zonklama hissediyorum."
Bir şey söylemeden ağzıma ıvır zıvırını sokup ağrılı bölgeyi araştırmaya koyuldu. Daha da çatılabilirmiş gibi kaşları çatılmış, küçük gözleri kısılarak adamakıllı kaybolmuştu kahverengi benlerle bezeli yüzünde. Aletini ağzımdan çıkarıp bilgisayarına döndü ardından alışveriş fişine benzeyen bir şeyi elime tutuşturdu.
"Alt katta röntgen odasına git. Sonuçlar çıkınca tekrar gelirsin."
Bir şey demeden yattığım koltuktan kalktım. Burnumun direği aradaki paravan benzeri şeyden göremediğim hastaya her ne işlem yapılıyorsa ortaya çıkan kimyasal benzeri kokudan sızlamaya başlamıştı.
Alt kattaki röntgen görevlisinin de doktorumdan çok farklı değildi ifadesi. Gerçi onlara da hak vermek gerekiyordu, sevimsiz bir hastanede son derece sevimsiz bir iş yapıyorlardı. Milletin ağız kokusunu çekmek özellikle de Türkiye gibi bir ülkede asla memnun eden bir deneyim değildi tahminen. Tekrardan asık suratlı diş hekimimin koltuğuna uzandığımda hala işlerinin ne kadar berbat olduğunu düşünüyordum. Normal bir insan neden diş hekimi olmak istesindi?
İç sesim bu düşünceme gürültülü bir kahkaha attı.
Sen niye dövüşüyorsun o halde?
Doğru söze ne denirdi ki?
Bilgisayardaki diş röntgenimi yeterince incelemişti ki bana döndü sonunda. "Dişlerinizin genel olarak sağlıklı olduğunu söyleyebilirim ancak kırılan dişi dolguyla kurtarmak pek mümkün gibi görünmüyor."
Ve?
İçimden sorduğum soruyu duymuşçasına devam etti.
"Kanal tedavisi yapacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM ÇİÇEĞİ |Tamamlandı| #Wattys2023
ActionO son derece güçlü, yanına yaklaşırken iki kez düşünülmesi gereken, ne istediğini bilen bir kadın. Bilinen adı "Arslan." Jülide, hayata karşı tek başına ayakta durmayı başarmakla kalmayıp kitabını yazan kadınlardan. Kendi gibilerle çıktığı yolda yal...