Merhabalar çiçeklerim!
***
"Bizi kimse yıkamaz."
***
Bayraklı, İZMİR
"Sıradaki maç için kırmızı köşe Jülide Kaya Ateşmenler Fight Club, mavi köşe Dolunay Demirbilek Kuşadası Spor hazırlansınlar."
Müsabakalar kararlaştırıldığı üzere tam gaz devam ediyordu. Her şey tıkırında gibi görünüyordu, şu ana kadar herhangi bir falso vermemiştik ki zaten olması gerektiği gibi işliyordu her şey. Sporcular teker teker çağırılıyor, hakemler görev değişimi yapıyor, tezahüratlar salonu dolduruyor, alışıldık "oyyy", "yürüüüü!", "devam et!" gibi sesler yükseliyor, hakemler etkilenmeye çalışılıyordu. Kısacası ringte fırtınalar estiren maçlar devam ediyordu.
Gülbahar açılışı Sevgi ile yapmış, Şampiyonlar Ligi'nin en küçük üyesi lakabına yakışır şekilde dinamit gibi yumruklarıyla haklı olarak kazanmıştı müsabakayı. Eli kaldırılırken yüzünde daha önce de gördüğüm ifadeyi gördüm. Kazanacağını önceden bilen, oturmuş bir ifade vardı henüz kadın hatları yerleşmeye başlayan çocuksu yüzünde. Koyu renk gözlerinin içindeki pırıltı, rakibini kesinlikle ezmeyen bir pırıltıydı.
Bazıları vardır, rakibini en başından ezmeye başlar. Yense de yenilse de içinde bastırılamayan boş bir gururun koyu koyu lekeleri gözlerinden silinemez. Gülbahar öyle değildi. İçten içe tekrar takdir etmiştim Gülbahar'ı.
Müsabakalar devam ededursun kulağıma ismim çalınınca kendime geldim. Olaydan koptum kopacak durumdaymışım. Ayaklanırken salona hocamın girdiğini gördüm. Turgay hoca, gelmişti... Hem de Lütfullah hocayla birlikte.
Gözlerim yanmaya başladı. Hayır, hayır! Maçtan önce ağlarsam herkese rezil olurdum. Gözlerimi kocaman kocaman açarken bakışlarımı sağa sola çevirdim. Her an düştü düşecek durumdaki gözyaşlarım geride acı bir sızı bırakarak kaybolmuşa benziyordu.
"Gel kızım," diye bir ses duydum. Davudi... Uzaktan, çok uzaktan bir sesti bu ama ne kadar yakın gelmişti. Ne kadar dokunmuştu yüreğime... Turgay hoca bir elinde su şişesi bir elinde dişliğim ayakta duruyordu. Lütfullah hocanın boynunda havlu vardı.
"Aç ağzını."
İhtiyar kurdun gözleri gözlerime baba sıcaklığıyla temas edince neden o lanet ağlama isteğinin geldiğini anlamıştım. Yıllardır hiçbir ringe bir spor salonuna bağlı şekilde çağırılmamıştım. Arkamda hocam yoktu. Benim için tezahürat yapanları tanımazken şimdi çok da tanımasam da, samimiyetim fazla olmasa da yoldaşlarım vardı arkamda. Öğrencilerim... Beni seven, tutan hakemler... Antrenörler... Bana bir dövüş horozu muamelesi yapmayan insanlar. Aidiyet hissi olmadan çıktığım kafeslerden, yapayalnız hissettiğim bekleme odalarından, mecburiyetlerin boğuculuğundan uzakta gerçek, yalın, yasal bir dövüşe çıkıyordum.
Rakibimin beni veya benim rakibimin öldüresiye dövmek zorunda olmadığım bir dövüş. Temiz, tertemiz olmanın ferahlatıcı hissi vardı içimde.
Lütfullah hoca içimi okumuşçasına, "Farklı değil mi?" diye sordu.
Zahide hanımın istediğini yapıyorsun şu an değil mi canım hocam?
Turgay hoca dişliği ağzıma taktığı için ne dediğim fazla anlaşılmayacağından gözlerimi kırpmakla yetindim. Dişlikle birlikte konuşabilmeyi becerenlerden hiç olmamıştım. Lütfullah hoca sıcak bir gülümseme hediye etti bana, huzurluydu bakışları. Turgay hoca ise sırtımı sıvazladı. Her hoca öğüt verir, yeni yetme bir çocuk muamelesi çekerdi oysaki öğrencisine. Ne babam bildiğim Turgay hoca ne de ilk hocam, saygıdeğer hocam Lütfullah hoca bunu yapmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM ÇİÇEĞİ |Tamamlandı| #Wattys2023
AcciónO son derece güçlü, yanına yaklaşırken iki kez düşünülmesi gereken, ne istediğini bilen bir kadın. Bilinen adı "Arslan." Jülide, hayata karşı tek başına ayakta durmayı başarmakla kalmayıp kitabını yazan kadınlardan. Kendi gibilerle çıktığı yolda yal...