(Herkese merhaba arkadaşlar. Çooooookkkk uzun bir süre oldu biliyorum. Ama size güzel bir bölümle geldim. Bu arada sevgili yazarınız kovid atlattı, hastalandı falan filan ama ayağa kalkmayı başardım çok şükür. Ne de olsa bize asla pes etmemeyi öğrettiler. Büyük de bir depremi atlattık İzmirliler olarak, herkese tekrardan geçmiş olsun diyor ve...)
35.bölümde ne var bilmiyorum, ilk yazdığımda kovid geçirmiştim. Hiç kolay değildi, insan bir hafta içinde 5 kilo birden verebiliyormuş. Üstelik sol gözüm göremez haldeydi, müthiş ağrılı ve zordu geçti neyse ki. Fakat uzun süredir de gribe çok benzeyen fakat doktorların artık bakmaktan çekindiğini düşündüğüm için rastgele tanısı konmuş bir soğuk algınlığı geçiriyorum. Gözümü bugün açabildim çok şükür, hala çok iyi değilim ya neyse.
Umarım sizler iyisinizdir. Buraları çok boş bıraktım farkındayım, özür dilerim :( En iyisi daha fazla lafı uzatmayayım...
Hepinize iyi okumalar diliyorum.
***
Bayraklı, İZMİR
Gerçekler her daim önümüzdedir.
Çoğu zaman gerçekleri biliriz fakat asıl meşakkatli kısım bilmekten sonra başlar.
Bu gerçek rahatlıkla söylenebilir mi? Diğerleri bunun hakkında ne düşünür veya ne yaparlar veyahut ne yapıyorlar? Göz ardı edilmesi gereken bir gerçek mi yoksa susulmaması gereken bir cinsten mi? En önemlisi de bu gerçek hakkında ne yapacağım?
Tüm bunları düşünürken lisede felsefe dersi gördüğüm zamanlar aklıma gelmişti.
Birbiri ardına gelen birtakım sorular ve onların arkasında kimi zaman çaresizce kimi zamansa bile isteye sürüklenen bizler...
Nisan'ın Bülent hoca hakkında attığı ekran görüntüsü gerçeğin alenen ispatıydı işte.
Bütün federasyon az çok tanırdı birbirini. Dolayısıyla bu ekran görüntüsünde geçen konunun bilinmediği söylenemezdi fakat aleni bir şekilde olması rahatsız ediciydi.
Hayır.
Fena halde rahatsız edici. Sinir bozucu.
Fakat birkaç yıldır muay thai alanındaki yasal dövüşlerin hiçbirinde bulunmamıştım. Beni ne kadar ilgilendirirdi ki?
"Nisan hocanın söylediği şeyi biliyor muydun?"
Özelden gelen mesajın telefonumu avcumun içinde titretmesiyle daldığım düşünceler aleminden sıyrıldım. Işığını yakmadığım odayı aydınlatan tek nesne açık bir halde duran televizyondu. Az önce o kanal senin bu kanal benim zaplarken birinde durduğumu fark etmemiştim bile şu mesaj gelene kadar.
Ayperi ortak gruptaki mesajı görmüştü ve beni test ediyordu anladığım kadarıyla.
Cevabım netti.
"Evet ama hayır."
Minyon Cadı yazıyor...
"O nasıl oluyor?"
"Basbayağı."
"????"
Derin bir üf çekerek parmaklarımı hareket ettirdim. Uzun cevapları sevmediğimi biliyor yine de sabrımı deniyordu ya, arkadaş olmanın kılavuzunda böyle bir madde bulunuyordu galiba. Ama bilmeye de hakkı vardı, kendisi girmek istemişti dövüşün içine. Kötü yüzünü, çirkin taraflarını, kimlerle yüz yüze bakacağını bilmeye hakkı vardı.
Sabırla yazmaya başladım.
"Bülent denen herifin hatta onun gibi birçok kişinin ne mal olduğunu herkes bilir. Bazısı öğrencisini sözde teselli etmek için sarılır bazısı elinden kolundan illa tutar diploma vereceğiz gibi ucuz bahanelere. Afiş olayını bilmiyordum ama şaşırdığımı söyleyemeyeceğim. Belki Nisan'ın kullandığı görsel için öyle söyledi fakat profesyonel sporculara bunu demiş olması hepimizi birer orospu olarak gördüğünü gösterir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM ÇİÇEĞİ |Tamamlandı| #Wattys2023
ActionO son derece güçlü, yanına yaklaşırken iki kez düşünülmesi gereken, ne istediğini bilen bir kadın. Bilinen adı "Arslan." Jülide, hayata karşı tek başına ayakta durmayı başarmakla kalmayıp kitabını yazan kadınlardan. Kendi gibilerle çıktığı yolda yal...