3.8

2.8K 190 19
                                    

Elimin altındaki defteri sıkıca tuttum ve bakışlarımı Aras'a çevirdim. ''Ne işi var bunun sende?'' sesimin ateş saçtığından emindim; ablamın lise zamanlarında böyle bir günlüğü olduğuna şahit olmuştum fakat daha sonra ortadan kaybolmuştu, ya kendisi attı, ya da bir yerlerde bıraktı düşüncesi ile hiç üzerinde durmamıştım.

''İçeri gir.'' Aras'ın sert sesinin ve delici bakışlarının hedefi kapıda durup şaşkın bakışlarla bize bakan Lara'ydı. Haksız değildi, anlattıklarımı umursuyor muydu ki bu günlüğün sayfalarıyla ilgilenecekti? Hayatına zaten birisini almıştı, bir başkasına ihtiyacı var gibi görünmüyordu.

''Ne yapacağımı sana soracak değilim, o benim arkadaşım.''

''Lara,'' dedim kendimi zar zor tuttuğumu belli eden bir sesle. ''İçeri gir.'' Bir şey diyecek gibi oldu ama bakışlarımı gördüğü an mahçup bir şekilde kapıyı üzerimize kapattı.

Elimdeki defteri ne yapacağımı bilemez bir şekilde tutuyordum. Nerede okuyacaktım? Ya yağmur yağarsa ve sayfalar ıslanır, yırtılırsa? Ya bir başkası da bu sayfaları okumuşsa?

Anneme, babama ne diyecektim?

''Bir süredir bendeydi.''

Kafamı kaldırıp Aras'a baktığımda bana değil, elimdeki günlüğe bakıyordu. Ona aldırmadım, biliyordum ki aradığım bir çok cevap bu günlüğün içindeydi. Etrafıma bakındım, ilerideki otobüs durağını gözüme kestirir kestirmez oraya gittim ve kendimi doğrudan oturma yerine bıraktım. Aras sessizce beni takip etmişti. Kucağımdaki defteri açmaya hazırlanıyordum.

Kafamı kaldırıp Aras'a tekrardan baktım ve gözünde bir çok duyguya şahit oldum, yine de aralarında en belirgini kesinlikle acıydı. Neden, nereden hayatıma girdi bilmiyordum ama belki de bu defterde yazan kelimelerin yükünü tek başıma üstlenemeyeceğimden, belki de karşımdaki bu adamın ablama gerçekten kör kütük aşık olduğunu düşündüğümden,
''Benimle okumak ister misin?'' dedim.
Merak ettiğini biliyordum, günlük hiç açılmamıştı.

Bir şey demeden sessizce yanıma oturdu ve ellerimin altındaki günlüğe bakmaya başladık. Yavaşça, ilk sayfasını araladım. Derken telefonum titredi. Zamanı değil Bilinmeyen, inan bana hiç zamanı değil.

İlk sayfayı açar açmaz yaprakların arasından avucuma, kurumuş bir parça menekşe düştü. Aras anında menekşeyi avucumdan alıp elleri arasında hapsetti. Kilitlenmiş gibiydi, ablam menekşelere bayılırdı.

Sonrasında, diğer sayfayı çevirdim ve ilk yaprağında kısa bir yazı olduğunu gördüm:

Sevgili Günlük klişelerinden nefret ederim. Ben bu günlüğü kendim için yazmıyorum. Bu günlüğü onun için yazıyorum; her hareketini aklıma kazımak, onu bir saniyeliğine dahi olsun unutmamak ve her bir anımda yanımda olduğunu bilmek için. Çünkü bu defterin bir önemi yok.. Önemli olan hislerim ve hislerimi ancak bu şekilde ölümsüzleştirebilirim.

Ona ne şekilde baktığımı katiyen görmüyor. Kantindeyken görmüyor, bahçedeyken görmüyor; gezerken, eğlenirken hatta bunu yaparken kendimizden geçtiğimiz zamanlarda dahi bana en yakın arkadaşıymışımcasına bakıyor, değilim, bilmiyor. Ama biliyorum, bir gün fark edecek.

Etmesini sağlayacağım.

ALINTI|| Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin