17-Acı Ve Yalan

206 10 0
                                    

Multimediada Çağın ve Talya'nın gülüşmeleri var. Çok tatlılar.

Playisttede bölüme uygun bir şarkı.

................................................................

ÇAĞIN'DAN

"Neden bıraktın beni? Neden o adamla yalnız kalmama izin verdin? Neden beni boşluğun içine bıraktın? Neden bu acıların hepsini tek başıma taşıtıyorsun? Neden benim o adi aşağılık adamın sorunlarıyla uğraşmam gerekiyor? Neden o adam benim babam? Neden anne? Neden!?

Seni çok özlüyorum. Yoksun. Tam bir yıldır. Yoksun yanımda annem. Arada her şeyi bitirip yanına mı gelsem diyorum. Olmuyor. Bana kızacağını bildiğim için yapamıyorum. Yaşıyorum. Ama zevk alamıyorum. Mutluymuşum gibi davranmaktan bıktım. Acı çekiyorum. Sadece acı.

Ve bir de sorular var. Neden? Niye? Hayatımda hiç eksik olmayan iki kelime. Ağlamaktan nefret ediyorum.Ve çok sık ağlıyorum. Önceden böyle değildim. Ağlamak normaldi. Ama artık o adam yüzünden ağlıyorum.

Ona üzülmüyorum. Hatta hiç üzülmüyorum. Bazen onu öldüresim geliyor ama ona bu zevki vermeyeceğim. Ona bir kurtuluş yolunu vermeyeceğim. Yaşasın ve çeksin istiyorum.Yaşarken ölsün. Ama o aptal adam sürekli içtiğinden hiçbir şeyin farkında değil. İşte bu en kötüsü.

O adam seni öldürdü! O adam seni benden aldı! O adam bizi ayırdı! O adam ailemizi batırdı!Ve yine o adam içtiği için hiçbir şeyin farkında değil!

Lanet bir sinir hastası olduğu için aldığı bir cezada yok. Bu çok koyuyor. Bunları düşünürken ağlamadan yapamıyorum."

Zaten ağlayacağımı biliyordum.İşte bu yüzden kimsenin gelmeyeceği bir saati seçtim. Kimse yoktu hiç kimse. O yüzden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. İçimi döktüm. Ve rahatlıkla ağladım.Tam bir yıldır ilk kez üzüldüğüm için ağlıyorum. Bir yıl boyunca sinirden her gün ağladım. Ve ilk kez bu gün üzüntüden ağlıyorum. Hıçkırarak!

TALYA'DAN

Aniden kalktım. Elimde Çağın'ın bilekliği vardı ve az önce gördüklerim...Gerçekten berbattı. O çok acı çekiyordu. Onun gerçekten acı dolu bir hayatı vardı. Ama bunu saklıyordu. Ve aynı zamanda çok düşünceliydi.Sırf kimseyi rahatsız etmemek için sabahın beşinde oradaydı.

Hemen yerimden kalktım ve altıma siyah bir tayt giydim.Üstüme de gri bir tişört. Saçlarıma yukarıdan bir topuz yaptım ve ayakkabılarımı giyerek dışarıya çıktım. Koştum ve koştum.

Onun yardıma,desteğe ihtiyacı vardı. Benimde babam yoktu. Fazla acımasızca gelse de babamın olmaması beni üzmüyordu sadece...Mutluydum işte. Belki başka bir adam olsaydı babam iyi olabilirdi ama değildi. Ve babam olacak adam o kişiyse...Olmasa daha iyiydi.

Mezarlığın kapısına geldim ve yavaşladım. Nefesimi düzene soktum. Onun beni duyamayacağı bir şekilde yanına gittim. Ona baktım. Resmen çökmüştü. Çok...Duygusuz evet duygusuz bakıyordu. Belki de babası olacak o adam tüm duygularını sömürmüştü.

Beni fark etmedi. Bu benim için sorun değil. Ama onu rahatlatmalıydım. Pek işe yarayacağını sanmasam da ona sarıldım. Bu tuhaftı ona sarılmama rağmen beni fark etmedi.Suratını ellerimin arasına aldım ve bana bakmasını sağladım.

Evet bana bakıyordu.Tam gözlerimin içine. Ama sanki hayaletmişim de arkadaki ağaca bakıyormuş gibi boş bakıyordu. Ona ne olmuştu anlayamadım ama filmlerde kendine gelmesi için yaptıklarını yaptım. Amacım ona sert bir tokat atmaktı. Ama ona kıyamadığım için çok yavaş vurabildim. Ama neyse ki işe yaradı.

Ütopya'ya Dokuz AdımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin