40- Talya vs. İris

126 10 6
                                    

Sınıftan çıkınca eve geldik.

"Hazırlanmanız için yirmi dakikanız var. " dedi kehribar. Arkasından dil çıkarmamak için kendimi zor tutarak Yankı'ya baktım o odasında dolabın başına geçmişti bile.

"Dünden hazırmışsın partilere, kızıl güzeli." dedim gülerek.

"Yankı Kuralları 1. Madde der ki; eğlence nerede, nasıl olursa olsun gidip eğleneceksin arkadaş."

"İşte buna sağlam bir kahkaha atarım." dedim ve dediğimi yaptım.

"Sen böyle mi geleceksin çirkin ama güzel ördek yavrusu."

"O ne be?"

"Bende bilmiyorum gel hadi. Bak bunlar bana..." dedi elindeki kırmızı, kısa, geniş etekli elbiseyi göstererek. Yankı'nın rengi kesinlikle kırmızıydı.

"Ve sıra sende seç bakalım."

Dolabın önüne gelerek elbiselere baktım; "Renkler sandığımızdan çok şey söyler." dedim.

"Hi? Sandığın konuşuyor mu? diye bir espri yapmayacağım" dedi ve kıkırdadı. Bu bana Barlas'ı hatırlatmıştı ama şimdi hüzünlenme zamanı değildi.

"Mesela sen kırmızı seçtim. Ben buradayım demek istiyorsun. Ama unutma kırmızının romantik anlamlarıda vardır."

"Bak işte o anlam bana uymaz. İlk dediğin iyi."

"Dolunay çok iyi bir kız. Bu elbiseler çok güzel nereden bulmuş bu kadar elbiseyi?"

"Ahh be Talyam işte onlar bizim gibi değiller. Bunlar kesin giymedikleridir. Ama düşünüp vermesi çok iyi bir şey."

"Peki makyaj malzemeleri?"

"Onları o İris denilen cadıdan çaktım. Kesin onda sürülercesi vardır." Vay canını. Buna normalde kızardım ama İris'e iyi olmuş. Zaten Yankı haklıydı.

Konuşmayı bırakıp elbiselere tekrar bakarken Yankı makyajını yapıyordu. Ve en sonunda benim rengim olan beyaz bir elbise bulmuştum. Kısa geniş etekli, dantel işlemeliydi. Çok güzeldi.

Elbiseyi giyip Yankı'ın yanına gelince; "Vay bizim çirkin ördek Cindirella'ya dönüşmüş. Saç, makyaj ve en önemlisi ayakkabı olunca tam bir prenses olacaksın."

"Kendimi sana bırakıyorum kızılım." dedim. Yankı'yla çok kaynaşmıştık. Kaderlerimiz bizi birbirine bağlamıştı. O da bende tutsaktık ve birbirimize destek oluyorduk.

Yankı beni sandalyeye otutturdu ve önce saçımı dağınık topuz yaptı. "Stilin ilk adımı saçlar belirler. Yüzünün güzelliğini ortaya çıkardım." Ve eyeliner çekip gözümün içine koyu yeşil kalem sürdü."İkinci adımı kıyafet ve sen en iyisini seçtin. Üçüncü ise makyaj. Yeşil kalemle ela gözlerinin rengini belirginleştirdim." Ve kırmızı bir ruj sürdü. İşte buna itiraz edecekken lafımı böldü; "Bir kız nasıl daha güzel olur biliyor musun Talya? Kendini hapsettiği kabuğundan çıkarak. Ruj sürmezsin normalde ama bir kızı güzel yapan en önemli şey dudaklarıdır. Ve kırmızı, dediğin gibi ben buradayım demek için." Vay canına aldığım güzellik dersi beni afallatmıştı.

"İnsanı güzel yapan iç güzelliktir diye biliyordum." dedim.

"Evet canım öyle ama birde içini nasıl güzel yansıtırım kısmı vardır. İçin güzelse onu en doğru şekilde dışa yansıtmalısın." Mantıklıydı aslında ama abartıya gerek yoktu. Benim için güzellik neyle rahat olduğumdu. Mesela giydiğim elbise. Şu an kendimi güzel hissediyordum. Yinede Yankı'yı dinleyecektim. Ama  kafama bir şey takılmıştı;

"Ama biz neden onların partisine bu kadar hazırlanıyoruz ki?"

"Kızım sen saf mısın? Hoop! Burası Distopya değil. Burada normal hayatta böyle giyiniliyor ve ayrıca o İris ve Tılsım kaşarlarına kendimi ve seni ezdiremem. Bir koz daha veremem ellerine."

Ütopya'ya Dokuz AdımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin