19-Gülme Krizi

158 10 0
                                    

Multimedia'daki videoyu çok beğenmiştim ve hikayemize çok uygun sahneleri var.

...........................................

Hastaneden çıkmıştık. Annem doktorla konuşmuş. Ciddi bir durum yokmuş sadece bedenim yorgun düşmüş.

Hala kendimi yorgun hissetsem de yürüyebiliyordum Çağın ve annemlerle eve yürüdük. Çağın'ın bize gelmesine şaşırdım ama çok sevindim. Çağın'la olmak güzeldi.

Berber yemek yedik ve biz sofrayı toparlarken Çağın ve annem sohbet ettiler. Çağın halinden memnun görünüyordu. Sanki bu sabah gördüğüm çocuk değilde her zaman ki gibi, gözleriyle gülen, neşe dolu çocuk duruyordu karşımda.

Uzun süre Çağın'a bakmışım ki Çağın'ın dikkatini çekti ve oda bana baktı. Tabii Çağın lafını bölüp bana bakınca annemde Çağın'ın bakışlarını takip ederek bana baktı. Aslında gözlerim çok şey anlatıyordu ama Çağın'ın anlayıp anlamadığı merak ettim. Çağın'ın hep gülmesini, bir daha ağlamamasını söylemek istiyordum ama eğer daha fazla bakarsam yanlış anlayacaklarını bildiğim için işimin başına döndüm.

"Ne o gözlerini alamıyor musun?" dedi Açelya. Mutfağa dönünce.

"Ben sen değilim. Bunu kafana sok." diye tersledim. Açelya böyle bir tepki beklemediği için şaşkın gözlerle bana bakarken mutfaktan çıktım. Bunlar beni deli ediyor!

"Anne çocuğu sıkmasana."dedim konuşmalarını bölerek.

Aslında sohbet etmelerine sevinmiştim ama şuan onlardan uzak durmak istiyordum. Bunu ancak Çağın'ı bahane ederek yapabilirdim.

"Çağın gel hadi sana odamızı göstereyim" Annem imalı imalı bakmasına rağmen güzel bahane bulmuştum.

Ben önden çıktım Çağın'da peşimden. "Seni kurtardım şampiyon." dedim gülerek.

"Neden bence annen çok iyi biri." Ona ters ters bakmamla sustu. Tabii ki annem iyi biri olacaktı sadece çok konuşuyor ve fazla meraklı.

Ahh bir an ona ters baktığım için pişman oldum. Ben annemden şikayet ediyordum ama onun annesi yoktu...

Biran  az önceki bakışımı düzeltme amaçlı  gülümsemek  için arkamı döndüm. Ama mal gibi yürürken aniden durunca Çağın bana çarptı.

"Pardon ya" dedim kızararak.

Çağın önce yüzüme baktı. Kızacak sandım ama kahkaha atmaya başladı. Bende o gülüyor diye gülmeye başladım. Sanırım iki, üç dakika boyunca öylece gülmüştük. Aslında çarpmamız o kadar komik değildi ama ben o gülüyor diye gülüyordum.

"Neden hala gülüyoruz." dedim gülmeyi kesmeden.

"Bilmiyorum. Özür dilemeye çalışırken çok komik görünüyordun"

"Yaaa." dedim küçük bir çocuk gibi.

"Tamam sus gülme artık." dedim aniden, ciddileşerek.

Gülmeyi keser sanıyordum ama bir an duraksasa da daha fazla gülmeye başladı. Ama ben ifadesiz olmaya çalışıyordum.

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarımı birbirine dayamıştım. O kadar sıktım ki en sonunda ağzıma gelen kahkahayı yutamayarak birden dışarıya püsküttüm.

Ama işim kötü tarafı püskürttüğüm tek şey kahkaham değildi, birbirine sıkıca kenetlediğim dudaklarımın arasından  bir kaç damla tükürük de çıkmıştı. Anında gülmem soldu. Bu çok utanç verici.

Çağın'ın anlamamış olmasını umarak ona baktım ama o kahkahalarını daha çok güçlendirerek yüzünü siliyordu. İyice kızardığımı hissettim. Çağın'da utandığımı anlayarak bana baktı. Ama ben gözlerimi kaçırmaya çalışsam da o inatla gülerek bana bakıyordu. İyice kafamı indirince birden üstüme atıldı. Ve beni gıdıklamaya başladı. Ahh lanet tikim!

Ütopya'ya Dokuz AdımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin