Gözlerinden süzülen damlaları görebiliyordum. Gözlerine bakmasam da yüzüne bakmaya devam devam ettim. O hâlâ konuşuyordu. Hem de ağlaya ağlaya.
"Hae Soo... N hyungun taslağında bir sürü mesaj vardı. Ve hepsinde de... Allah kahretsin ki hepsinde de cesaret edemediği için sana atamadığı itiraflar vardı! O da seni seviyor! Hem de benim seninle tanışmamdan yaklaşık 1 sene öncesine uzanıyor onun sevgisi! Mesajları gördüğüm zaman boşver Hongbin dedim. Sen kendi mutluluğuna bak. Ama olmadı! N hyungun daha çok hakkı vardı! Ve ben... Benim yakın arkadaşımın, benim canımdan bir parça hâline gelen kardeşimin acı çekmesini istemiyorum! Gerekirse ben çekerim o acıyı ama bana abilik yapmış kardeşime o acıyı çektirmem. O yüzden... Seni her ne kadar çok seviyor olursam olayım senden uzak durmaya karar verdim. Sana olan sevgimi bastırmaya çalışmaya karar verdim. Ancak... İçimdekileri de duygusuzca bilmeni istedim. Beni affet Hae Soo. Ben... Beni affet."
Kalktı.
Ve gitti.
Arkasından gözleri yaşlı, daha fazla kendisini tutamayarak hıçkırarak ağlamaya başlayan bir ben ve sevgisinin samimiyeti olan günlüğünü bırakarak.
Ama hayır!
Böyle olmaması gerekiyor. Yanlış olan bir şey var! Kesinlikle var. Hongbin beni seviyor. Ben de onu seviyorum. Kalbimin onun için attığını hissedebiliyorum. O zaman? Böyle bir şeyi benden istemesi, bunu bize yapması büyük bir aptallık değil mi?
Durma Yonca,koş!
Daha fazla düşünmeden Hongbin'in yanıma bıraktığı günlüğü dahi şimdilik burada bırarak son sürat koşmaya başladım.
İşte, Hongbin oradaydı!
Henüz parktan çıkış yapmamış, çıkış yolunda ilerliyordu.
Onun hâlâ burada olduğunu görünce hızımı daha bir artırarak koştum.
Sadece koştum.
Ardından çok yaklaştığım adamın arkasından ellerimi beline dolayarak sıkıca sarıldım.
Başımın sağ tarafını onun omzuna yatırırken, karnında birleştirdiğim ellerimi gitmesin diye daha sıkı kenetledim.
Durdu.
Durduk.
Nefes alışverişlerimin düzene girmesini bekledim bir süre. Zaten Hongbin de konuşmuyordu.
"Hae Soo..." dedi en sonunda acıklı bir sesle.
Ben... Bilmiyorum. Hongbin'i ne daha önce böyle gördüm, ne de sesini böyle işittim. Şu an gerçekten o kadar tuhaf geliyor ki, onu böyle gördükçe benim kalbim eziliyor sanki.
Nefes alışverişlerim düzene girer gibi olduğunda pozisyonu hiç bozmadan sadece ağzımı açtım ve;
"Gitme." dedim.
Bu söylediğim tek kelime benim bile tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.
"Gitme Hongbin. Ben... Ben seni seviyorum. Hakyeon beni sevse ne yazar? Onunla mutlu olabilir miyim sanıyorsun? Ne o mutlu olur ne de ben? Peki ya sen? Sen mutlu olabilir misin? Yaptığın şey çok saçma, tamam mı? Neden mutlu olmak varken acı çekelim ki? Bu... Bu söylediğin şeyleri kabul etmiyorum! Kabul etmeyeceğim de!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koreli Arkadaşım Bir İdol! // VIXX(✓)
FanfictionAz önce Ken'in koştuğu taraftan genç kızlar buraya doğru geliyordu. "Nereye gitti ki?!" "Az önce buradaydı. Çok uzaklaşmış olamaz." "Ken oppa buradaysa diğerleri de buradadır kesin. Ölebilirim heyecandan." Burası aynı bu genç kızlar gibi başka kızla...