I'm just a human!

6.2K 645 1.8K
                                    

Yorum ve oylarınızla destek olursanız sevinirim. ❤

Harry, ertesi sabah vücudunda hissettiği yorgunlukla gözlerini yavaşça araladığında, eklem yerlerinin iç kısımlarındaki sızlanmalarla kaşlarını çatıp sessizce inledi. Göz kapakları titreyip kapanmak için Harry'le büyük bir mücadeleye giriyordu. Fakat Harry, sanki yirmi dört saattir uyuyormuş gibi zihninin artık çalışmadığını hissederken uyumak istediğini pek de sanmıyordu.

En son, doğum gününde annesinin verdiği hediye paketini açmaya çalıştığını hatırlıyor, gerisini getiremiyordu. Doğum gününde eğlenebilmiş miydi, yoksa tüm gördükleri aksiyon dolu saçma bir rüya mıydı anlayamıyordu. Beyni hakikaten durmuştu.

Oynatmakta güçlük çektiği parmaklarını kavrayan elle bakışlarını annesinin yaşlı gözlerle gülümseyen yüzüne çevirdi. Frank ise elleri cebinde, kilit yerine kağıt parçası sıkışmış pencereye düşünceyle bakıyordu.

"İyi misin Harold?"

Frank bakışlarını isteksizce oğluna çevirdi. Ona bir açıklama borçlu olmak hiç hoşuna gitmemişti.

"Su," diye mırıldandı sadece. Annesi hemen komodinin üzerinde hazır olan bardağı aldı. Oğlunun doğrulmasına yardımcı olarak sırtını yatak başlığına yasladı. Bu sırada Harry hissettiği acılarla sızlanıp inlemekten başka hiçbir şey yapamıyordu.

Uzatılan bardağı alıp suyu yavaşça içmeye başladı. Boğazındaki kuruluğu acı dolu geçişlerle ıslatan suyla bir an kaşlarını çattı. Tahmin ettiği gibi saatlerdir uyuyordu ve bu saat kavramının sekizden fazlası olduğunu gösteriyordu.

Nefes nefese bardağı kenara bıraktığında, eşofmanının içinde hissettiği ıslaklıkla bir an afallamış, ama kendisini dikkatle inceleyen ailesinden dolayı altına kaçırıp kaçırmadığını kontrol edememişti. Altına en son altı yaşında kaçırdığını hatırlıyordu. Pekâlâ, cidden fazla uyumuştu.

"Bana neden öyle bakıyorsunuz?" Dedi yutkunarak. "Ben... Şey... Kötü bir şey mi yaptım?"

"Hiçbir şey hatırlamıyor musun?" Dedi annesi üzüntüyle.

Harry başını sağa sola salladı. "Ben... Bayıldım mı? Kaç saattir uyuyorum?"

"Yirmi iki."

Babasından gelen sese çevirdi bakışlarını. Donuk bakışlar babasının ela gözlerinde alışık olmadığı bir hissizlikti. Yabancı gibiydi.

"Yirmi iki saat?" Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp güldü. "Vay be," diye mırıldandı hayretle.

"Harry, sana açıklamam gereken bir şey var."

"Bir dakika, önce size bir şey anlatacağım," dedi hevesle bir annesine, bir de babasına bakarak. "Rüyamda tuhaf şeyler gördüm. Yani yüzünü hatırlamıyorum ama adamın birine alfam falan diyordum. Sonra bilge şifacı geliyordu, ne diyordu aklıma gelmiyor ama bu çok çılgıncaydı!" Hevesle kıpırdayıp gülerken anne ve babasının halen daha ifadesiz oluşu, yeniden dudaklarındaki tebessümü silmişti. "Ne? S-sadece komik olur diye şey yaptım..."

Moral bozukluğuyla gözlerini kaçırdığında annesi onun elini sıkmıştı. "Harry, babanı dinle."

Harry ise onları dinlemek yerine yeniden sabırsızca konuşmaya başlamıştı. "Ama neden yirmi iki saat uyudum, anlamıyorum. Bu daha çılgınca..."

"Harry-"

"Yani bayılmış olabilirim, pasta da dokunmuş olabilir. Tadı biraz tuhaftı..."

"Har-"

hum-ega | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin