Rebellions

4.8K 512 2.8K
                                    

"Hadi Harold, acele et yoksa Bay Parker'ın sana mahkum muamelesi yapmasını istemezsin!"

Arkadaşlarına yalnızca bir baş hareketiyle cevap verip hızla okul koridoruna geçti. Bulduğu en sessiz köşeye sinerek etrafına bakındı ve sonunda telefonunu cebinden çıkararak yıllardır aramayı kesmediği tek numarayı tuşladı.

Babası Frank taşınmalarının üzerine telefonuna da el koymuş, ona yeni bir numara almıştı. Ne eski numaradan ne de eski telefonundan hiç haberi yoktu. Sadece arkasında bıraktığı birkaç arkadaşının numarasını almasında bir sakınca görmemişti.

Oğlunun hayatına daha fazla ne kadar müdahale edebilirdi, Harry hiçbir şekilde bilemiyordu ama ona karşı koyamama gibi bir problemi vardı. Bir omega olarak körelmiş olsa da beta babasına karşı gelmek hiç de kolay değildi.

"Alo?"

Niall'ın sesi telefonun diğer ucundan duyulunca ister istemez boğazında oluşan yumru, havanın güzel oluşuna rağmen onu kötü hissettirmeye yetmişti. Diğerlerine nazaran çok sık olmasa da Niall ile biraz daha fazla konuşuyordu ve her seferinde eski anılara dalıyordu.

"Hey, iyi misin Harry?"

"İ-iyiyim iyiyim... Sen nasılsın?"

"İyiyim ben de, dersten şimdi çıkmıştım ki sen aradın." Niall'ın sesi neşeli geliyordu. O da tıpkı kendisi gibi üniversite kazanıp pastacılık bölümünde ikinci sınıf öğrencisi olmuştu. En son bir ay önce konuşmuşlardı ve Harry onu kesinlikle çok özlediğini fark edebiliyordu ama onu aradığında sormak istediği öncelikli mesele sadece ona duyduğu özlemden veya günlük konuşmalardan meydana gelmiyordu.

Daha başka şeyler vardı tam dilinin ucunda söylenmeyi bekleyen.

"İyi denk gelmişim o zaman. Peki... Imm... Diğerleri nasıl?"

Niall bir an duraksadı. Harry'le yıllardır ayrı kalsa da dostunu iyi tanıyor ve onu anlayabiliyordu. Kırmamaya özen göstermek zorundaydı, atlatamadığı çok fazla şey olduğunu biliyordu haliyle. "Onlar da iyi ama asıl merak ettiğin şeyin bu olmadığından eminim Harry."

Nefesini tuttuğunda parmakları sıkıca telefonu kavramıştı. Avuçları terliyor, kalbi patlayacakmış gibi atıyordu. Bedeninden ürpertici bir rüzgar geçti. İnkar edemezdi, ne zaman Niall'ı arasa kendi çıkarları uğruna ondan haber alırken buluyordu kendini. Evet, Niall'ı seviyordu ama aralarında anlatacak pek bir şey olmadığından Harry'nin sorduğu soru hep aynı oluyordu.

"O-onu..."

Yutkundu. Dizlerinin bağı çözülmek üzereydi. En son onun ismini ne zaman anmıştı, hatırlamıyordu. Onun hakkında sadece 'o' olarak bahsediyordu. Daha fazlasına cesaret ederse, sanki yıkılıp 'o' isimde kaybolacakmış gibi hissediyordu.

Derin bir nefes almaya çalıştı, ki bu hareketi göğüs kafesini yakmaktan daha ileriye gidememişti. Kendisini sabırla bekleyen arkadaşının iyi niyetini daha fazla suistimal etmemek için duymaya hazır olup olmadığı sorusunu tamamlamak üzere sıkıca pencerenin mermerden pervazına tutundu.

"O-onu hiç... Gördün mü?"

Niall konuşmak için dudaklarını araladı, fakat her zaman olduğu gibi tam olarak durumu nasıl diyeceğimi bilemeden onları yeniden kenetledi. Harry görmese de başını sağa sola salladı. Yine de Harry bu sessizlikten anladığı kadarıyla kendi çıkarını karşılayabilen hiçbir şey olmamıştı.

Niall arkadaşının kırılmasını istemeyerek, "Üzgünüm," dedi mırıltıyla. "Çok üzgünüm. Biliyorsun, beni tanımıyor bile. Şehir dışında okuyorum, döndüğümde ise onları hiç göremiyorum. Sürü üyeleri garip bir şekilde dükkanlarını kapatıp gittiler, yani ne Louis ne de başkası... Ben... Gerçekten üzgünüm."

hum-ega | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin