Karanlık çöktüğünde ve şafağın turkuaz rengi gökyüzünü terk ettiğinde, Alfa Louis zihninin sokaklarında uzlaşması güç düşüncelerle savaşırken bedeni bir canavarın parmaklarını andıran sivri dallı ağaçların arasında bir hayalet gibi dolanıyordu.
Karla kaplı kayalıkların en ucuna geldi. Tam burada, tıpkı omegası gibi saf, sevimli ve ufak bir kuş beslemişti. Onu kolları arasında sıkıca tuttuğunu hissetse de, gitmesini önleyecek kadar sıkı tutamamıştı demek ki...
Ön ayaklarını gerip başını karanlık pusla kaplanmış aya çevirdi ve içinde birikmiş tüm hüznü derin bir uluma eşliğinde dağlara bıraktı. Sesi karşı dağlara, kayalıklara ve ağaç gövdelerine çarpıp sıradanların içini titretirken, başıboş kurtlar alfanın hüznüne uluyuşlarıyla ortak olmuşlardı.
Alfa Louis yaşlı gözlerini yumarak hırıltılı bir nefes verdi. Burnundan çıkan nefes karanlığa doğru soğuk bir buhara dönüştü. Yorgundu. Özellikle ruhu öyle darmadağın hale gelmişti ki...
En yakın bir zamanda onu almalıydı. Harry'ye karşı eşi olduğunu öğrenmeden önce büyük bir sevgi besleyip omegasından gerçekten insan tarafının hoşlandığını hissetmişti. Alfalar eşlerinden başkasına gerçek anlamda aşık olamazdı, ama alfa Louis yaşadığı duygulara o kadar yabancı ve eşini görme konusunda o kadar geri kalmıştı ki, omegasını fark etmesi bu zaman diliminde ancak gerçekleşebilmişti.
Nasıl olur da bunca zaman görememişti eşini? Nasıl! Kendisine kızıyordu. Bu hissettikleri gün ışığına duyduğu aşktan, ona duyduğu özlemden, sevgiden, güven ve merhametten başka hiçbir şey değildi. O zaten kendi eşine aşıktı, zaten ruhunun diğer yarısına karşı bunları hissediyordu. Nasıl olur da bunların hiçbirini anlayamamıştı ki...
Onun, bu zamana kadar, böylesine basit şeyleri düşünmesini engelleyen şey neydi?
Biri tarafından büyülenmiş miydi, yoksa bir iksiri çorba niyetine mi içmişti...
Bacakları üzerine çökerek başını ön patileri arasına koydu ve koyu kahverengi kürkü arasında parlayan mavi gözlerini aya dikti. Pusun arkasında saklanan ay, bir alfayı ilk kez bu denli çökmüş ve çaresiz görüyordu...
- - - - -
Alfa Zayn, ölüm borazanlarını işittiği anda arkadaşının veya arabanın peşinden koşmaktan vazgeçmişti. Alfaların babası gibi görünen liderin ölüm haberi her yanını karabasan gibi sarsmıştı bir anda. Hızla sürü yerleşkesine geçtiğinde hüzünlü ağıtlar ve yakarışlar duyulmaya başlandı.
Nefes nefese liderin evine girdi. Kızı Angela hıçkırıklar eşliğinde babasının eline sarılmıştı. Alfa Newt sert bir ifadeyle camın önündeydi, bilge ise önündeki ilaç şişelerini toparlıyordu ve diğer alfalar da liderin başında güçlü durmaya çaba göstererek bekliyordu.
Alfa Newt göz ucuyla yeni gelen alfayı süzdü, Zayn de diğerleri gibi bu haberle üzgün görünüyordu ama kendi aklı daha önemli ve kişisel meselelerle doluydu. Vakit kaybetmeden düşünceleriyle baş başa kalmaya geri dönmüştü sert gözlerini karanlık ormana dikerek.
"Nasıl oldu?" Dedi Zayn, bilgenin yanına çökerek.
Bilge üzgünce iç çekip yaşlı gözlerini Zayn'e çevirdi. "İlaçlarını almadan hemen önce..."
Zayn sessiz odada yankılanan kısık sesli ağıtı ve hıçkırıkları dinledi bir süre. Dışarıdan gelen başka bir kadın Angela'ya yardımcı olup onu odadan çıkarmada yardımcı olmuştu bu sırada.
Cenaze işlemleri hazırlanırken yerleşkeye çöken hüzün geceyi sarıyordu. Gün yavaş yavaş doğuyor, gözlerine uyku girmeyenler cenaze için bir işin ucundan tutmaya çalışıyor, Alfa Louis karlara yatırdığı kürklü bedenini sarmaya başlayan yeni kar taneleriyle boşluğu izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hum-ega | Larry ✔
WerewolfHarry sandığı gibi sıradan bir insan olma konusunda ısrarcı. Ama çevresi Alfa sürüsüyle dolu. Human?Harry-17 Alfa!Louis-21