Manami

735 62 10
                                    

    Manami de aslında çok sıcakkanlı, güler yüzlü, gamzeleri olan, uzun boylu, dümdüz parlak saçları olan güzel gözleriyle Jülide'yi kendine bağlayan pamuk gibi kalpli, narin sesli ve sakin yapılı bir kızdı. Jülide onunla sohbet ederken onun kardeşiymiş gibi rahat hissederdi. Manami de onun gayretinden ve dinine bağlılığından çok etkilenmiş, bazen sorular sorarak merakını gideriyordu. Ona aşırı saygı ve sevgi duyguları kabarıyordu yüreğinde. Her geçen gün daha da birbirlerine sıcak bakmışlardı. Manami'nin beğendiği pek çok şey vardı İstanbul'da. Türk kahvesi, lokumu, çiğ köfte, mantı, ayran, kebap, hele de antep fıstıklı baklava... Dondurmayı saymıyoruz bile... Onun hastasıydı zaten...

    Jülide'yle neredeyse kurstan hariç vakitlerde ailesinden izin alıp, Manami'yle tüm İstanbul'un altını üstüne getirmişlerdi. Bir keresinde evine davet etmiş, odasında birlikte sabaha kadar Türk gelenek ve görenekleriyle ilgili sohbetler etmişlerdi. Namazlarına bağlı oluşu ve görünmeyen birine nasıl ibâdet ettiği onu daha da etkiliyor, ona dini hakkında soru sordukça aldığı güzel cevaplar karşısında hayran oluyordu. Mantıklı ama zorlaması olmayan bir dindi çünkü İslâm...

    Manami'nin onu davet etmesi aslında Jülide'yi çok heyecanlandırmıştı. Belki de zamanı gelmişti; bazı örnek olması gereken duruşuyla İslâm'ı bu güzel insanlara sevdirip, güzel gözlü oldukları kadar güzel gönülleriyle de îmanlı olmalarını arzu ediyordu. Bazı hayâller gerçek olamaz sanılır ya hani ama Allah kuluna istediği ve olmasını dilediği şeyi hayâl ettirirmiş ya, bizimkinin de o hesap işte... Nerden bilebilirdi ki bazı hayâllerinin gerçek olabileceğini? Hayırlısıyla okumak istemişti oldu. Çocuklara eğitici oyunlarla beraber dîni eğitim vermek istedi oldu. Ehliyet almak istedi aldı. Yabancı dil öğrenmek istedi bir değil, tam dört dil öğrendi. Şimdi tek hayâli kaldı, o da hayırlı ve îman ahlâkıyla dolu, kendisinden daha bilgiye aç ve güvenilir iyi bir insanla evlenip hacca onunla gitmek... Hatta o nâdir bulunacak kişiyi bulabilirse Eyüp Sultan'a adak bile adamıştı.

    Şu an Japonya'ya odaklanmalıydı. Manami'nin davetini kabul etmeliydi. Pasaportunu çıkarttı ve hazırlıklara başladı. Gün gelip çatınca kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Ailesi gitmesini istemiyordu ama Jülide Manami'nin ailesinin çok iyi insanlar olduğunu hissettiği için, onlara güvendiğini söyleyip iknâ etmeyi başarmıştı. Sıkıntılı olan ev ortamından uzaklaşması ve kafasını dinlemesi için bir fırsat olduğunu söyledi. Evet, ailesinde istemediği bir huzursuzluk vardı. Bunun azalmasını istiyordu. Hayatında tek sıkıntısı buydu.

JÜLİDE'NİN HİROKO'SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin