Talihsiz Olay

366 29 24
                                    

    Sabah ezanı Jülide'nin cep telefonundan okunmaya başlayınca uyanıp abdest almak için lavaboya gitti ve yeni güne güzelce hazırlanmaya başladı. Manami de uyanıp, yüzünü kuruladıktan sonra bonesini bağlayan Jülide'ye hayran hayran baktı. O da öğrenmek istiyordu ve sormak istedi;

    -Jülide?

    -Efendim canım?

    -Bana hani dininizi anlatacaktın?

    -Tamam anlatacağım da önce namazımı vakti geçmeden bir kılayım...

    -Peki ama bana namaz kılmayı da öğreteceksin...

    -Tamam canım, sen hiiiç merak etme...

    Seccâdesini serip güzelce sabah namazını kılıp duâsını eden Jülide, Manami'nin duâsı bittikten sonra yanına oturdu ve anlatmaya başladı.

    -Eveeet, şimdi öncelikle İslâm dininin ilk kademesi olan Allah inancını anlatmamız icâp eder. Allâh'ü Teâlâ, öyle bir varlıktır ki akıl onu idrâk edemez.

    -İdrâk edemez derken?

    -Yani kavrayamaz, anlayamaz. Yalnızca tefekkür yani düşünerek hissedebilir. Meselâ şöyle bir misal versem çok daha mantıklı olabilir. Şu koca kâinattaki insanları bir baştan diğer başa kadar uzatabilsek, ne senin ne de benim benzerime rast gelmek ancak mûcize olur. Japonların o kadar güzel göz yapıları var ki hiçbiri birbirinin aynısı değil. Meselâ sen annene benzeyebilirsin ama tıpatıp benzeyemezsin. Çünkü tek ve kusursuz bir güzellikte yaratılmışsın.

    -Ay çok teşekkür ederim canım, sen de öyle...

    -Yaaa, işte şimdi asıl konuya geri dönebiliriz. Bizi bu kadar eşsiz ve kusursuz yaratan bir varlık kimbilir ne kadar büyük, eşsiz ve kusursuzdur öyle değil mi?

    Manami biraz düşünüp arkadaşına hak verdi. Jülide de;

    -Sadece bu dünyayı değil, güneş sisteminde bulunan ve daha birçok güneş sistemine benzeyen gezegenleri yıldızlarıyla beraber döndüren hatta o gezegenlerin içinde karıncalardan da küçük canlıların sesini duyan, onlara rızık veren yüce, büyük ve tek varlıktan söz ediyoruz. Biz o kadar uzak noktada karınca kadar kalıyoruz uzaydan bakınca, hatta hiç gözükmüyoruz. Düşün artık...

    -Vay canına! Hakikaten hiç böyle düşünmemiştim...

    -İşte bu kudretli varlığa hiçbir şüphe duymaksızın var olduğuna kalben imân etmek birinci esastır. Allâh'ü Teâlâ vardır, birdir, doğmamış ve doğrulmamıştır, O'nun eşi ve benzeri yoktur, O herşeyi yoktan var etmiştir, O herşeye gücü yetendir, nasıl herşeyi bir anda yaratmışsa bir anda da yok etmeye de gücü yeter. Daha birçok özelliği var, ben sana esmalarını da öğreteceğim mânâlarıyla birlikte ama şimdi özet geçiyorum.

    -Tabii tabii, hepsini öğret hatta Kur'ân okumayı da öğret bana.

    -Onu zâten öğretmezsem mânâsıyla, bu anlattıklarımı anlayamazsın ki... Kur'ân'da Allah herşeyi açıkça yazmış, okuyunca daha bir anlayıp seviyorsun zâten...

    -Yaaa, bu çok iyiymiş. Çok sevindim...

    Manami ilk anlatılan dersin mutluluğuyla el çırpmaya başlayınca Jülide arkadaşını ses çıkarmaması için uyarmak zorunda kaldı. Birileri uyanıp onları dinleyebilirdi. Belki o zaman çok yanlış anlaşılırlardı. Manami de arkadaşına hak verip durdu. Ama bilmedikleri bir şey vardı, Hiroko onlara belli etmeden dinleyip işe gitmişti...

    İşe geldiğinde Hiroko Jülide'nin Manami'ye anlattıklarını düşünüyordu. Hayranlık duymuştu içten içe. Merak uyandırıyordu, sevgiyle saygı arası duygular yeşertiyordu kalbinde ona dâir. İslâm'ı da ne güzel anlatıyordu. O anlattıkça gizli gizli dinleyip, biraz da kendi araştırıp Müslüman olası vardı içinde. "Acaba Müslüman olsam ailem ne düşünür?" diye düşünmeden edemedi tabii. Sonra; "ne derler ki? Belki de kızmazlar. Belki, belki de onlar da bu dini tanıdıkça severler, Müslüman olurlar hem... Kimbilir? Hem ben yetişkin insanım, neyi seçip seçmeyeceğimi kendim karar veririm..." falanlar filanlar derken çat kapı Harumo'nun dosyalarla içeri girmesiyle hayâller bir anda dağılıverdi.

JÜLİDE'NİN HİROKO'SUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin